Dünya Ekonomisi
İsrail’de Savaş Karşıtı Tepkiler Büyüyor: Kamuoyu Ateşkes İstiyor
İsrail’de hükümetin Gazze’ye yönelik askeri operasyonları uzatma planlarına karşı toplumsal tepkiler giderek artıyor. Son haftalarda ülke genelinde on binlerce kişi…

İsrail’de hükümetin Gazze’ye yönelik askeri operasyonları uzatma planlarına karşı toplumsal tepkiler giderek artıyor. Son haftalarda ülke genelinde on binlerce kişi sokaklara çıkarak hem hükümetin politikalarını hem de savaşın gidişatını protesto etti. Özellikle rehinelerin durumuna ilişkin kaygılar, kamuoyunun ateşkes yönündeki taleplerini güçlendiriyor. Ancak buna rağmen hükümetin tavrında ciddi bir değişim gözlenmiyor.
Rehineler Meselenin Merkezinde
7 Ekim 2023 saldırılarının ardından Hamas ve diğer gruplar tarafından İsrail’den 251 kişi kaçırılmıştı. Bugün bu rehinelerden yaklaşık 50’sinin hâlen Gazze’de tutulduğu biliniyor. Ancak hayatta oldukları düşünülen sayının yalnızca 20 civarında olması, toplumsal kaygıları artırıyor. Son dönemde yayımlanan görüntülerde, iki İsrailli rehinenin bitkin ve açlık sınırında olması kamuoyunu derinden etkiledi.
İsrail toplumunda savaşın sürdürülmesinin rehinelerin güvenliğini tehlikeye attığı yönünde yaygın bir kanaat oluştu. Anketler, halkın büyük bölümünün önceliğinin rehinelerin geri dönmesi olduğunu ortaya koyuyor. Geçtiğimiz yılın başında yalnızca küçük bir kesim bu amaçla ateşkese razı olurken, bugün kamuoyunda çoğunluk, savaşın sona erdirilmesi karşılığında rehine takasına sıcak bakıyor.
Kamuoyu Yoklamaları ve Değişen Tutumlar
Savaşın başlangıcında halkın yalnızca yüzde 17’si hükümete müzakereleri başlatma çağrısı yapıyordu. Ancak bir yılın ardından tablo tersine döndü. 2024 sonbaharında yapılan anketlerde halkın yarısından fazlası, çatışmaların durdurulması gerektiğini savundu. Bu oran 2025 itibarıyla daha da artmış durumda. Son verilere göre, İsrail halkının yaklaşık dörtte üçü, rehinelerin serbest kalmasını sağlayacak kapsamlı bir ateşkes anlaşmasının yapılmasını destekliyor.
Üstelik bu destek yalnızca hükümete muhalif kesimlerle sınırlı değil. Netanyahu’nun koalisyonuna oy veren seçmenlerin önemli bir kısmı da artık savaşa son verilmesini istiyor. Bununla birlikte halkın yarıdan fazlası, Başbakan Netanyahu’nun Gazze politikasını başarısız buluyor. Özellikle askerî operasyonların rehinelerin dönüşünü hızlandırmadığına dair inanç, kamuoyunun sabrını giderek tüketiyor.
İnsani Kriz İkincil Planda
Buna karşın dikkat çekici bir nokta, İsrail toplumunda savaşın sona erdirilmesi yönündeki talebin esasen insani kaygılardan değil, rehinelerin güvenliği ve savaş yorgunluğundan kaynaklanması. Gazze’deki ağır insani tabloya karşı duyarsızlık dikkat çekiyor. Bölgedeki açlık ve kitlesel göçlere rağmen, İsrail kamuoyunun büyük kısmı bu durumun politik kararlar üzerinde etkili olması gerektiğini düşünmüyor.
Araştırmalar, Yahudi İsraillilerin yaklaşık yüzde 80’inin Gazze’deki açlık ve ölümlerden derin kaygı duymadığını ortaya koyuyor. Öte yandan, ülkedeki Arap kökenli vatandaşların büyük bölümü bu tabloyu endişe verici buluyor. Bu ayrışma, İsrail toplumunun içinde de derin bir kutuplaşmanın varlığını gösteriyor.
Aşırı Taleplerin Yükselişi
Kamuoyunda zaman zaman uç noktalarda görüşler de öne çıkıyor. Bazı anketler, Yahudi İsraillilerin büyük çoğunluğunun Gazze halkının zorla başka ülkelere gönderilmesini desteklediğini gösteriyor. Aynı şekilde, “Gazze’de masum kimse yoktur” düşüncesine katılanların oranı da yüksek seviyelerde. Bu tür tutumlar, toplumsal gerginliğin ne denli sertleştiğini ve çözüm yollarına dair umudun azaldığını gözler önüne seriyor.
Bununla birlikte insani nedenlerle savaşın sona erdirilmesini isteyen küçük fakat büyüyen bir grup da bulunuyor. İnsan hakları örgütleri ve bazı eski siyasi liderler, İsrail’in Gazze’de işlediği fiillerin savaş suçu ve hatta soykırım kapsamında değerlendirilebileceğini dile getiriyor. Bu söylemler, bir dönem yalnızca aktivist çevrelerde dile getirilirken bugün daha geniş kitlelerde yankı bulmaya başlamış durumda.
Hükümetin Direnci ve Siyasi Hesaplar
Kamuoyundaki bu değişime karşın Başbakan Netanyahu’nun geri adım atmaya niyeti olmadığı görülüyor. Netanyahu, askeri operasyonların Hamas’ı bitirmek için gerekli olduğunu savunurken, ordu içinden dahi bu stratejiye itirazlar yükseliyor. Askerî yetkililer, kapsamlı saldırıların rehinelerin güvenliğini tehlikeye attığını ve ordunun kapasitesini aşırı zorladığını dile getiriyor.
Buna rağmen Netanyahu’nun ısrarında siyasi hesapların önemli rol oynadığı düşünülüyor. Savaşın sürmesi, hükümet içindeki aşırı sağcı grupları memnun ediyor. Bu gruplar, Gazze’nin boşaltılması ve İsrailli yerleşimcilerin bölgeye taşınması gibi radikal fikirleri açıkça savunuyor. Netanyahu, bu kesimlerin desteğini alarak koalisyonunu ayakta tutabiliyor.
Ayrıca savaşın devamı, Netanyahu’nun kişisel konumunu da güçlendiriyor. Siyasi gelecek açısından riskli görülen erken seçimlerin ertelenmesi, yolsuzluk davasının yavaş ilerlemesi ve güvenlik zaaflarının soruşturulmasının ötelenmesi hükümetin işine yarıyor. Böylece kamuoyunun çoğunluğu ateşkesten yana olsa da siyasi irade, mevcut koşullarda bu talebe cevap vermiyor.
Toplumsal Barış Ufukta Görünmüyor
Savaşın ardından İsrail toplumunda derin bölünmelerin devam etmesi bekleniyor. Yapılan son anketlerde Yahudi İsraillilerin büyük kısmı, Filistinlilerle eşit vatandaşlık temelinde bir arada yaşamanın mümkün olmadığı görüşünde. Benzer şekilde, iki devletli çözüm olasılığına yönelik inanç da tarihsel olarak en düşük seviyelerde seyrediyor.
Bu tablo, ateşkes gerçekleşse bile barış sürecinin çok zorlu olacağını gösteriyor. Hem İsrail içindeki toplumsal kutuplaşma hem de İsrail-Filistin hattındaki derin güvensizlik, kalıcı çözümlerin ufukta henüz görünmediğini ortaya koyuyor.
İsrail’de savaş karşıtı sesler giderek güçlense de bu taleplerin hükümet politikalarına yansıması oldukça sınırlı. Halkın önceliği rehinelerin kurtarılması olurken, insani krize yönelik duyarlılık görece düşük kalıyor. Netanyahu yönetiminin siyasi çıkarlarıyla birleşen bu durum, savaşın sona ermesi yönündeki taleplerin kısa vadede karşılık bulmasının zor olduğunu ortaya koyuyor.