Sosyal Medya

Ekonomi

Onur Çanakçı: Savaş Gölgesinde Rezerv Stratejisi: Türkiye Yeni Bir Türbülansa mı Sürükleniyor?

Ortadoğu’da yükselen tansiyon yalnızca askeri değil, ekonomik cephede de ciddi tehditler doğuruyor. İsrail’in İran’a yönelik saldırılarıyla tırmanan gerilim, artık bölgesel savaşa evrilebilecek bir aşamada. Bu durumun Türkiye gibi enerji bağımlılığı yüksek, döviz rezervleri zayıf bir ülke için yaratacağı etkiler çok daha yıkıcı olabilir.

Onur Çanakçı: Savaş Gölgesinde Rezerv Stratejisi: Türkiye Yeni Bir Türbülansa mı Sürükleniyor?

Ortadoğu’da yükselen tansiyon yalnızca askeri değil, ekonomik cephede de ciddi tehditler doğuruyor. İsrail’in İran’a yönelik saldırılarıyla tırmanan gerilim, artık bölgesel savaşa evrilebilecek bir aşamada. Bu durumun Türkiye gibi enerji bağımlılığı yüksek, döviz rezervleri zayıf bir ülke için yaratacağı etkiler çok daha yıkıcı olabilir.

Piyasalar Alarm Verdi: Petrol ve Altında Sert Yükseliş

İsrail-İran çatışmasının ilk etkileri, global piyasalarda kendini hızlıca gösterdi. Petrol fiyatı bir günde %9 artarak 75 dolara yükseldi, altın rekor kırdı. Borsalar düştü, kripto varlıklar çakıldı. Bu tür jeopolitik şokların Türkiye ekonomisi üzerindeki etkisi ise oldukça geniş bir yelpazeye yayılıyor: enflasyon, cari açık, kur istikrarı ve faiz dengesi aynı anda tehdit altında.

19 Mart Hamlesi Ne Kadar Hazırlıklıydı?

19 Mart 2024’te Merkez Bankası politika faizini %50’ye çıkartarak geçici bir güven dalgası yaratmıştı. Ancak bu adımın hemen ardından rezervlerde 30 milyar dolarlık bir erime yaşandı. TL’nin desteklenmesi için yapılan döviz satışları, “kötü günler geride kaldı” söylemiyle kamuoyuna sunuldu.

Bugün ise asıl kötü günlerin, o rezervlerin tüketilmesinden sonra başladığı net biçimde görülüyor. Enerji krizleri ve savaş riskleriyle dolu bir bölgede döviz rezervi tüketmek, ancak hiçbir başka kriz yaşanmayacak varsayımıyla rasyonel görünebilir.

Enerji Şoku Kapıda mı?

Türkiye petrol ihtiyacının %90’ını ithal ediyor. Petrol fiyatlarındaki %10’luk artış bile dış ticaret açığını ve enflasyonu ciddi biçimde artırıyor. Hürmüz Boğazı’nın kapanması gibi bir senaryoda petrolün 150 dolara çıkması, Türkiye için yeni bir ekonomik kriz anlamına gelir.

Bu durumda döviz talebi artacak, kur üzerindeki baskı büyüyecek ve Merkez Bankası’nın müdahale kapasitesi daha da sınırlı hale gelecek. Özellikle net rezervlerin swap hariç yeniden negatife düşmesi, olası sermaye kaçışlarını tetikleyebilir.

Rezerv Tüketimi ve Güven Krizi

Bugüne kadar izlenen rezerv stratejisi, yapısal reformlar yerine günü kurtarma yaklaşımı olarak kaldı. Kur istikrarı için rezervlerin eritilmesi; enerji fiyat şoklarına, jeopolitik krizlere ve yatırımcı güvenine karşı Türkiye’yi savunmasız bırakıyor.

Mehmet Şimşek’in “kötü günler geride kaldı” açıklaması, mevcut tabloyla birlikte değerlendirildiğinde hem ekonomik gerçeklikten hem de ihtiyatlı maliye yönetimi anlayışından uzak görünüyor.

Türkiye’nin Önündeki Kritik Sorular

İsrail-İran gerilimi derinleşirse, Türkiye’nin döviz ihtiyacı artacak, enerji faturasındaki yük katlanacak, risk primi yükselecek. Bu senaryo gerçekleştiğinde “rezerv politikası”nın dayanıklılığı çok daha ciddi biçimde test edilecek.

O nedenle şu soru hayati önem taşıyor: Gerçekten kötü gün 19 Mart mıydı, yoksa o tarihten sonra alınan kararlar mı bugünkü kötü günlerin önünü açtı?

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler