Borsa
Ralli Sonu mu? S&P 500 Piyasasında Kısa Pozisyonlarda Artış ve Belirsizlik Öne Çıkıyor
Yatırımcıların 2025 yılında S&P 500 endeksine ilişkin beklentileri temkinli bir yapıya bürünmüş durumda. Goldman Sachs tarafından yayımlanan iki ayrı grafik,…

Yatırımcıların 2025 yılında S&P 500 endeksine ilişkin beklentileri temkinli bir yapıya bürünmüş durumda. Goldman Sachs tarafından yayımlanan iki ayrı grafik, hem piyasa genelinde açılan kısa pozisyonların seyrini hem de olası güçlü yükseliş ve sert düşüş senaryolarının olasılıklarını ortaya koymaktadır. Grafiklerde yer alan veriler, piyasada belirgin bir iyimserlik veya kötümserlik eğiliminin hâkim olmadığını, ancak ihtiyatlı pozisyonlanmaların artmakta olduğunu göstermektedir.
Kısa Pozisyonlarda 2020 Sonrası Dönemin En Yüksek Seviyesi Görüldü
S&P 500’e dahil hisse senetlerinde açılan medyan kısa pozisyonların piyasa değerine oranı 2025 yılı itibarıyla %2,4 seviyesine ulaşmıştır. Bu oran, 2020 sonrası dönemde kaydedilen en yüksek seviyelerden biri olarak öne çıkmaktadır. Tarihsel veriler incelendiğinde, 2008 küresel finans krizine giden süreçte kısa pozisyon oranının %3,5 seviyelerine kadar yükseldiği, ardından kademeli olarak gerilediği görülmektedir. 2018–2020 döneminde bu oranın %1,5 civarına kadar düştüğü, pandeminin ardından ise yeniden yukarı yönlü bir eğilim izlemeye başladığı tespit edilmektedir.
Kısa pozisyon oranının artması, yatırımcıların piyasa genelinde daha ihtiyatlı bir tutum sergilediğini göstermektedir. Ancak söz konusu artış, henüz sistematik bir satış dalgasına veya panik havasına işaret etmemektedir. Geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında, %2,4 oranının ciddi bir düşüş beklentisine değil, daha ziyade riskten korunma amaçlı bir konumlanmaya işaret ettiği değerlendirilmektedir.
Yatırımcılar, özellikle yüksek değerlemeler ve faizlerdeki belirsizlik nedeniyle pozisyonlarını koruma altına almak amacıyla hedge stratejilerine yönelmektedir. Bu bağlamda, kısa satışların artışı, portföylerin daha dengeli hale getirilmesi amacıyla tercih edilen bir yöntem olarak öne çıkmaktadır.
Ralli ve Düşüş Olasılıkları Tarihsel Olarak Dengelenmiş Durumda
İkinci grafikte yer alan verilere göre, S&P 500 endeksinin önümüzdeki dönemde güçlü bir ralli yapma olasılığı ile ciddi bir düzeltme yaşama olasılığı birbirine oldukça yakın düzeylerde seyretmektedir. Gösterge, piyasanın denge noktasında bulunduğunu ve net bir yön tayininin şu an için zor olduğunu ortaya koymaktadır.
Grafikte, 1950 yılından bu yana her dönem için büyük çaplı rallilerin ve derin düşüşlerin olasılık farkı hesaplanmaktadır. Bu fark, “12 aylık dönemde %20’den fazla düşüş” ile “aynı sürede %35’ten fazla yükseliş” senaryolarının ortalama olasılıklarına dayalıdır. Elde edilen sonuçlar, geçmişteki büyük çöküşler (örneğin 2000-2002 dot-com krizi, 2008 finansal kriz ve 2020 pandemi şoku) öncesinde düşüş olasılığının ralli olasılığına göre anlamlı şekilde arttığını göstermektedir.
2025 yılı itibarıyla, bu iki olasılık arasındaki farkın sıfıra yakınsaması, piyasada yön arayışının belirginleştiğini ve yatırımcıların yukarı ya da aşağı yönlü güçlü bir eğilim geliştiremediğini ortaya koymaktadır. Gölge alanlarla belirtilen dönemler, %20 ve üzeri düzeltmelerin yaşandığı ayları temsil etmekte olup, bu dönemlerde olasılık farklarının genellikle negatif yöne kaydığı dikkat çekmektedir. Mevcut durumda ise, böyle bir negatif ayrışma görülmemektedir.
Bu bağlamda, piyasanın olası yönü belirsizliğini korumakta olup, hem yükseliş hem de düşüş senaryolarına ilişkin ihtimaller birbirine yakın düzeylerde bulunmaktadır. Bu yapı, yatırımcılar arasında “denge arayışı”nın ve “tarafsız konumlanma”nın hâkim olmaya başladığını göstermektedir.
Riskten Kaçınma Eğilimleri Güçleniyor, Net Yön İşareti Oluşmuyor
İki grafik birlikte değerlendirildiğinde, 2025 yılı itibarıyla S&P 500 yatırımcısının güçlü bir yön tercihi sergilemediği görülmektedir. İlgili göstergeler, piyasanın henüz bir panik ya da coşku evresine geçmediğini, ancak temkinli bir bekleyişin sürdüğünü ortaya koymaktadır. Özellikle küresel ekonomik büyüme, merkez bankası kararları, enflasyon eğilimleri ve şirket kârlılıkları gibi faktörlerin önümüzdeki süreçte bu dengeyi hangi yöne doğru bozacağı merak konusu olmaya devam etmektedir.
İLGİLİ HABER