Sosyal Medya

Barış Soydan

KGF: 2017’de ne olmuştu, şimdi ne olabilir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “tulumbaya su dökelim” çağrısıyla yeniden gündeme gelen KGF kredileri, 2017’deki enflasyonist etkileri akıllara getirdi. Enflasyonun yüksek seyrettiği 2025 koşullarında aynı hataların tekrarlanmasından endişe ediliyor.

KGF: 2017’de ne olmuştu, şimdi ne olabilir?

Takvim yaprakları 1 Kasım 2017’yi gösteriyordu, yine bir Enflasyon Raporu sunumu günüydü. 2017’nin son Enflasyon Raporu’nun sunan dönemin Merkez Bankası Başkan Murat Çetinkaya kredi genişlemesinin normalleşmesiyle birlikte enflasyona baskısının azalacağı bir çerçeveyi esas aldıklarını açıklarken aynı gün Türk Eximbank sahipliğinde düzenlenen toplantıda konuşan Başbakan Binali Yıldırım ise 2017’deki kredi genişlemesinin en önemli sebebi olan Kredi Garanti Fonu (KGF) kapsamındaki kredilerin kalıcı hale geleceğini kamuoyuna duyuruyordu. Türkiye’nin 2017 yılında yüzde 7.4 büyümesinde büyük rol oynayan KGF kredilerinin enflasyonist etkisi açıktı ve aynı gün gelen bu söylemlerdeki uyumsuzluk piyasaları olumsuz etkilemişti. Erdal Sağlam konunun önemine dikkat çektiği yazısında “Hükümet ve bakanlar Merkez Bankası’na, dünkü KGF açıklamasında olduğu gibi, para politikasını doğrudan etkileyen kararları söylemiyor veya danışmıyorlar diye düşünecek olursak, o zaman durum daha da vahim sayılmaz mı?” diye soruyordu…

 

8 YIL SONRA…

Tarihin garip cilvesi, yine bir Enflasyon Raporu sunumunda Merkez Bankası başkanı yine kamuoyunu enflasyonun düşeceğine ikna etmeye çalışırken yeni KGF paketi gündeme geldi. Takvim yaprakları bu kez 22 Mayıs 2025’i gösteriyordu. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan yılın ikinci Enflasyon Raporu sunumunda kamuoyunu enflasyonun dizginleneceğine ikna etmek için ter dökerken Cumhurbaşkanı Erdoğan Macaristan dönüşü uçakta yeni KGF paketi hakkında açıklama yapıyordu. Erdoğan perşembe günü şöyle dedi: “Kredi Garanti Fonunu ben de önemsiyorum. Yani bu noktada adım atıp Kredi Garanti Fonundan tulumbaya suyu dökmekte fayda var ki hareketlensin. İnşallah yeni dönemde çok daha farklı bir adımı atacağız. Bu konuyla ilgili olarak da ilgili arkadaşlarımıza gerekli uyarıları da yaptım. Şu anda bunun hazırlığı içerisindeyiz. Bu adımı atmaya mecburuz”. Ve tıpkı 1 Kasım 2017 olduğu gibi piyasaların kafası yine ciddi biçimde karışıyordu. Nitekim o gün borsada banka hisseleri KGF paketi haeberiyle yükselişe geçiyordu… Ve kaderin bir başka cilvesi, 2017’de de ekonominin başında bugün olduğu gibi Mehmet Şimşek vardı…

 

2017’DEKİ KGF NEREDEN ÇIKMIŞTI?

2016 yılında yaşanan darbe girişimi ekonomiyi etkilemiş ve finansal sistemin reel ekonomiye desteğini artıracak çeşitli tedbirler alınmasını gerektirmişti. 2017’de yapılacak başkanlık referandumu da siyasi iktidarı ekonomiyi canlandırma konusunda istekli kılıyordu. KGF paketi işte böyle bir ortamda açıklandı ve o yıl Türkiye ekonomisi yüzde 7.4 gibi çok çok yüksek bir büyüme oranına ulaştı. Bu kadar güçlü büyüme ve arkasındaki KGF paketi olmasa büyük olasılıkla bıçak sırtı sonuçlanan başkanlık referandumundan hayır çıkacaktı.

KGF kredilerinin o dönemde gelişimi ve etkilerini Merkez Bankası bloğunda 30 Mart 2018 tarihinde yayınlanan “KGF Kefaletli Kredilerin Krediye Erişim, Maliyet ve Vade Açısından Rolü” başlıklı makalede okumak mümkün. (https://tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/blog/tr/main+menu/analizler/kgf) Makalede 2017 yılı başında 250 milyar TL’ye çıkarılan KGF kredilerinden yılsonu itibariyle 218 milyar TL dolayında kredinin yaklaşık 323 bin firma tarafından kullanıldığı belirtiliyor. Faizlerin yükseldiği ve maliyetlerin arttığı dönemde KGF kredileri ortalama 90-150 baz puan aralığında maliyet avantajı sağlamış ki, o dönemin faiz seviyeleri düşünüldüğünde bu çok anlamlı bir kazanca işaret ediyor. Vade yapısı da iyi, kefalet kredileri ortalama 3-4 yıl vadeli kullandırılmış…

Madem KGF kredileri ekonomik büyümeyi bu denli etkiliyor, bugünkü endişenin kaynağı ne? KGF kredilerinin 2017 yılında ekonomi politikalarına ve dezenflasyona verdiği kayda değer zarar. Başbakan Binali Yıldırım, yukarıda değindiğim açıklamasında şunları söylüyordu: “Arkadaşlar tereddüt ettiler. ‘Yaparsak sıkı para politikası vs. bunlara halel gelir’ dediler. Ben bunun doğru olmadığını hep söyledim. Zaman da haklı gösterdi”. Aslında bugünden baktığımızda zaman “arkadaşlar”ı haklı çıkardığını görüyoruz…

 

KGF KONTROLDEN NASIL ÇIKTI?

2017’de ekonomik büyüme yüzde 7.4 olarak gerçekleşti ama enflasyon cephesinde önemli riskler biriktirdi. Buna rağmen KGF’nin büyümeye etkisini gören siyasi iktidar referandum sonrasında da gaza basmaya devam etti. Ne de olsa ufukta seçim vardı. Başbakan Yıldırım Kasım 2017’de, tüm eleştirilere rağmen KGF kredilerinin kalıcı olacağını ilan ederken belki de 2018’de olası (Ama o dönem için sürpriz) bir erken seçimi aklında tutuyordu. Siyasi iktidar tam gaz KGF genişlemesiyle 2018’deki ilk başkanlık seçimini de kazandı ama hemen ardından, yaz aylarında Rahip Brunson Krizi’nin tetiklemesiyle dolar patladı, kur atağı yaşandı. Kur atağının şiddetini artıran faktörlerden biri, KGF kredilerinin dövize gitmesiydi. Nitekim daha 12 Mayıs 2017 tarihinde açıklama yapan dönemin BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben, KGF ve KOSGEB’in amaç dışı kullanımına dair duyumlar aldıklarını belirterek, “Kredilerin döviz, araç alımında kullanıldığı duyumu var, amaç dışı kullanımı takip edeceğiz” demişti. Dönemin tanığı bankacılar, o dönemdeki KGF kredilerinin amaç dışında ucuz bir kaynak veya neredeyse bir hibe gibi görülerek epey suistimal edildiği konusunda hemfikir…

 

ERDOĞAN NE DEDİ?

2025 yılının KGF tartışmalarını işte bu tarihsel bağlam içinde değerlendirmek anlamlı olur. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen haftaki açıklamalarındaki ifadelere dikkatle bakmakta fayda var. Erdoğan, “Bu adımı atmaya mecburuz” ifadesiyle aslında ekonominin artık görmezden gelinemeyecek bir sorunla karşı karşıya olduğunu kabul etmiş oldu. “Bu konuyla ilgili olarak da ilgili arkadaşlarımıza gerekli uyarıları da yaptım” cümlesi, sorumluların geç kaldığına inandığını zımnen ifade ediyordu. Erdoğan’ın KGF kredilerini “Tulumbaya su dökmek” olarak tanımlaması da 2017’de olduğu gibi krediyle büyüme konusunda istekli olduğuna işaret ediyordu.

 

BU SEFER NEDEN FARKLI OLMASIN?

Geçmiş tecrübelerden ders alınamaz mı? KGF paketinin sonuçları bu sefer neden farklı olmasın? Bu çok kolay görünmüyor. Üstelik bu sefer şartlar daha kötü, 2017’de enflasyon hâlâ (yüksek de olsa) tek hanedeydi, oysa şimdi kontrol altına alma çabalarına direnen, kronikleşmiş bir yüksek enflasyon var. Bu ortamda açılacak yeni KGF paketi enflasyonda yeni bir yükselişi tetikleyebilir. Çok ince ayar yapılırsa olumsuz etki belki sınırlı olur ama Erdoğan’ın ifadelerinin keskinliği, içerdiği mesajlar, KGF kredilerinin genişlemeci yönde kullanılabileceğine işaret ediyor. 2017’deki büyük hatayı engelleyemeyen Mehmet Şimşek’in KGF paketiyle ilgili taleplere direnmesi, uyguladığı politikalara güvenin iktidar çevrelerinde de aşınmış olması nedeniyle hiç kolay değil.

Referandum veya erken seçim ihtimallerinin tartışıldığı, reel sektörün ekonomi politikalarından şikayetlerinin ayyuka çıktığı bir dönemde KGF’nin gündeme gelmesi işaret fişeği olabilir.

 

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler