Dünya Ekonomisi
Çin’in Daralan Hamle Alanı: Çin Ekonomisindeki Kriz, Küresel Gerilimleri Tetikliyor
Çin’in içinde bulunduğu ekonomik daralma, yalnızca Asya-Pasifik bölgesinde değil, küresel ölçekte stratejik kırılmaların önünü açabilecek bir dinamik olarak değerlendiriliyor. Gatestone…

Çin’in içinde bulunduğu ekonomik daralma, yalnızca Asya-Pasifik bölgesinde değil, küresel ölçekte stratejik kırılmaların önünü açabilecek bir dinamik olarak değerlendiriliyor. Gatestone Institute kıdemli araştırmacısı Gordon Chang’e göre, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, ülke içinde uyguladığı politik sistemle kendisini manevra alanı olmayan bir pozisyona sürüklemiş durumda. Ulusal tüketimi kalkınmanın temeline yerleştirmek yerine, ihracat odaklı bir modelde ısrarcı davranılması, ekonomik kırılganlıkları daha da derinleştirmiştir.
Chang’e göre Çin, resmi verilerde yüzde 5,4’lük büyüme oranları açıklasa da, enflasyon ve üretici fiyat endeksindeki uzun süreli gerileme, ülkenin gerçekte ekonomik daralma yaşadığını ortaya koymaktadır. Mart ayı itibarıyla üretici fiyat endeksi art arda 30’uncu ayında da düşüş kaydederken, tüketici fiyat endeksinde de Şubat ve Mart aylarında negatif seyir gözlemlenmiştir. Bu durum, Çin ekonomisinde deflasyonist baskıların ciddi boyutlara ulaştığını ve iç talebin canlı tutulamadığını göstermektedir.
Bu bağlamda, Çin’in ekonomik darboğazdan çıkabilmek için daha fazla ihracat yapması gerektiği, ancak ABD’nin gümrük tarifeleri nedeniyle bu kanalın daraldığı belirtilmektedir. Örnek olarak Hindistan’ın Çin çeliğine karşı %12 oranında uyguladığı gümrük vergisi, Çin’in alternatif pazarlarda da engellendiğini ortaya koymaktadır. Bu tablo, Pekin yönetiminin giderek daha sınırlı ekonomik seçeneklerle karşı karşıya kaldığını göstermektedir.
Ticaret Savaşlarından Askeri Gerilimlere Geçiş Riski
Chang, Şi Cinping’in içerideki siyasi muhalefeti bastırmak için dışarıda gerilim yaratmayı bir seçenek olarak görebileceğine dikkat çekmektedir. Tarihte Mao Zedong’un Kültür Devrimi sırasında parti içindeki rakiplerini saf dışı bırakmak için benzer yöntemler kullandığı hatırlatılmaktadır. Şi’nin de Mao’yu örnek aldığı ve sistem içindeki itirazları bastırmak için dış düşman yaratma stratejisine yönelebileceği ifade edilmektedir.
Son üç hafta içinde Çin’in Güney Kore, Japonya, Tayvan, Filipinler ve Avustralya’ya yönelik askeri tacizlerinin arttığı, bu eylemlerin Çin’in ekonomik zorlukları örtbas etme çabasıyla ilişkili olabileceği değerlendirmeleri yapılmaktadır. Çin’in bir askeri çatışma başlatma ihtimalinin halk desteğinden çok, parti içi dengeleri kontrol altında tutma arzusuyla bağlantılı olduğu belirtilmektedir.
Bölgede en dikkat çeken gelişmelerden biri, Şi’nin Vietnam, Malezya ve Kamboçya’ya gerçekleştirdiği diplomatik ziyaretler olmuştur. Ancak Vietnam’ın ABD ile olan stratejik ekonomik ilişkilerini ön planda tuttuğu ve Çin’in bölgesel nüfuzunu sınırlı düzeyde kabul ettiği belirtilmektedir. Vietnam hükümetinin ziyaret sonrası yaptığı açıklamalarda, Washington ile olan ilişkilerin “çekirdek önemde” olduğu vurgulanmıştır.
Altın Alımları ve Kanada Üzerinden Gelişen Güvenlik Kaygıları
Çin’in son dönemde Merkez Bankası rezervlerine yoğun şekilde altın eklemesi de dikkat çeken bir diğer gelişme olarak öne çıkmaktadır. Chang’e göre bu alımların ardında, dolar bazlı varlıklara olan bağımlılığı azaltma ve uzun vadede altın destekli bir Çin para birimi oluşturma arzusu bulunmaktadır. Her ne kadar bu hedef kısa vadede gerçekleşmesi zor bir strateji olarak değerlendirilse de, Pekin yönetiminin “elde tutma” güdüsünün sürdürülebilir bir altın talebi yarattığı belirtilmektedir. “Altını elinde tutan kuralları koyar” sözüyle özetlenen yaklaşım, Çin’in rezerv politikasında uzun vadeli jeopolitik hedeflerin etkili olduğunu göstermektedir.
Öte yandan, Kanada’daki seçim süreçlerine yönelik Çin müdahalesi iddiaları da gündeme taşınmıştır. Gordon Chang, Liberal Parti’nin Çin etkisine açık hale geldiğini ve Vancouver gibi liman şehirlerinin ABD’ye yasa dışı yollarla fentanyl sokmak için kullanıldığını ileri sürmektedir. Bu kapsamda, 2024 mali yılında Kanada üzerinden ABD’ye giren ve terör izleme listesinde yer alan kişilerin sayısının 358 olarak kaydedildiği bilgisi paylaşılmıştır. Bu rakam, Meksika sınırından gelen terör listesi kapsamındaki 155 kişiyle karşılaştırıldığında, kuzey sınırındaki güvenlik açığının büyüklüğünü gözler önüne sermektedir.
Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun Çin bağlantılı riskleri görmezden geldiği, bu durumun hem Amerikan güvenliği hem de Kuzey Amerika’daki siyasi dengeler açısından tehlikeli bir zemin oluşturduğu değerlendirmeleri yapılmaktadır. Özellikle Çin’e yakınlığıyla bilinen bazı adayların desteklenmesi ve parlemento soruşturmalarının bastırılması, Çin’in Kanada iç siyasetindeki etkisine dair endişeleri artırmaktadır.