Sosyal Medya

Barış Soydan

Ya artık seçim ekonomisi uygulanmayacaksa? Merkez Bankası’nın yeni hedefleri üzerine….

“12 Eylül Darbesi olmasa Turgut Özal Türkiye ekonomisini kökten değiştiren 24 Ocak 1980 Kararlarını uygulayamazdı”. Neredeyse artık klişeleşen bu tez,…

Ya artık seçim ekonomisi uygulanmayacaksa? Merkez Bankası’nın yeni hedefleri üzerine….

“12 Eylül Darbesi olmasa Turgut Özal Türkiye ekonomisini kökten değiştiren 24 Ocak 1980 Kararlarını uygulayamazdı”. Neredeyse artık klişeleşen bu tez, 1970’lerin çok partili, seçimli, grevli ortamında ekonomiyi temelden yeniden yapılandırmayı öngören 24 Ocak kararlarının bir şekilde akamete uğrayacağı düşüncesine dayanır. Gerçekten de sandığın sık sık halkın önüne geldiği, toplumsal muhalefetin çok güçlü olduğu o yıllarda siyasi iktidarın böylesine radikal bir programın sonuna kadar arkasında durması çok zordu. Siyasi iktidar o seneyi hatta o ayı çıkarabilecek miydi, o bile belirsizdi her şeyden önce. Turgut Özal 24 Ocak Kararları’nı Başbakan Süleyman Demirel’in Müsteşarı olarak hazırlayıp ilan etti ama 12 Eylül generallerinin ekonomiden sorumlu adamı olarak uyguladı. 1980’lerin sonuna gelindiğinde Türkiye artık dünya ekonomisine entegre olmuş, ihracata dayalı sanayisi ve bu arada tüketim toplumunun nüveleri filizlenmiş bir ülkeydi…

Bunları Merkez Bankası’nın geçtiğimiz hafta para politikasında yaptığı radikal değişiklik üzerinde düşünürken hatırladım. Biliyorsunuz, Merkez Bankası enflasyon raporuyla birlikte artık enflasyonda ara hedefler açıklayacağını ve para politikasını buna göre şekillendireceğini duyurdu. Daha önce sadece enflasyon tahminlerini açıklayan kurumun hedef açıklamaya başlaması, hedeften sapma ihtimalinin belirmesi durumunda para politikasını sıkılaştırması, yani faiz artırımı yapması veya para politikasında gevşemeye, yani faiz indirimlerine ara vermesi anlamına geliyor. Banka “kontrol ufku”nu da 12-18 ay olarak açıkladı, bu bir, bir buçuk yıl sonrasının enflasyon hedefi için para politikasını bugünden ayarlaması anlamına geliyor.

Erdal Sağlam Mesele Ekonomi’de hafta sonu yayınladığı videoda haklı olarak Merkez Bankası’nın çok iddialı bir adım attığını ve bu iddiasının arkasında durabilmesi için siyasi iktidarın, yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tam desteğini alması gerektiğini söylüyor ve bu konudaki şüphelerini ifade ediyordu. Gerçekten de Türkiye eğer en geç 2027 sonunda seçime gidecekse ve seçimden en geç bir yıl önce, yani 2026 sonunda seçim ekonomisinin devreye girmesi, yani para politikasının gevşetilmesi gerekiyorsa Merkez Bankası 18 ay sonrasının hedefi için gerektiğinde faiz indirimlerine ara verebilir, icabında faiz artırımı yapabilir mi? Bu yıl yapar ama seçim ekonomisinin devreye girmesinin gerektiği 2027 yılı yaklaşırken yapabilir mi?

24 Ocak Kararları’nı işte bu soruları düşünürken hatırladım. Sonra aklıma siyasi tarafta arka arkaya gelen operasyonlar ve kimi yorumcuların bundan böyle seçimlerin bildiğimiz anlamda değil farklı bir formatta gerçekleşeceği yönündeki tezi geldi. Eğer seçim kıran kırana bir yarışın yaşanacağı, yüzde yarım oyun bile her şeyi değiştireceği bir formatta gerçekleşmeyecekse seçim ekonomisine gerek var mı? Merkez Bankası’nın böylesine iddialı bir değişikliği yapması bununla ilişkili olabilir mi? Ve tabii reel sektörden yükselen feryatlara rağmen sıkı para politikasında ısrar edilmesinin, memurlara 2026 yılı için Merkez Bankası’nın gelecek yıl sonu hedefi olan yüzde 16’ya çok yakın, yüzde 18 zam önerilmesi ve bunda ısrar edilmesinin bununla bir bağı var mı?

Çevremdeki herkes seçimlerden önce sıkı para politikasının bir kenara bırakılıp muslukların açılacağını ve sandığın böyle bir ortamda halkın önüne geleceğini düşünüyor. Basit bir mantıkla hareket ediyorlar: Bundan önceki bütün seçimlerde öyle oldu.

Ama ya Türkiye yeni bir 24 Ocak momentiyle karşı karşıyaysa? Ampirik kanıta sahip olmadan kesin yargıda bulunmayı sevmem. Sadece bir soru.

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler