Ekonomi
Özgür Özel HAK-İŞ ve TÜRK-İŞ’i ziyaret etti: Asgari ücrete temmuzda zam yapılmaması kabul edilebilir değil, derhal komisyon toplanmalı
CHP lideri Özgür Özel, asgari ücrete ara zam konusunda görüşmelerini sürdürüyor. Bugün HAK-İŞ'i ve TÜRK-İŞ'i ziyaret eden CHP lideri, ziyaretlerin ardından yaptığı açıklamalarda, ''İktidar 'Enflasyonist ortamlarda asgari ücrete bir kez zam yapmak doğru değil, daha önce iki kez temmuzda zam yaptık, bundan sonra yılda 4 kez enflasyona göre ayarlama yapmak lazım' dedi.

CHP lideri Özgür Özel, asgari ücrete ara zam konusunda görüşmelerini sürdürüyor. Bugün HAK-İŞ’i ve TÜRK-İŞ’i ziyaret eden CHP lideri, ziyaretlerin ardından yaptığı açıklamalarda, ”İktidar ‘Enflasyonist ortamlarda asgari ücrete bir kez zam yapmak doğru değil, daha önce iki kez temmuzda zam yaptık, bundan sonra yılda 4 kez enflasyona göre ayarlama yapmak lazım’ dedi. Bunu söyledikten sonra biz yüzde 80’e varan enflasyonları gördük, TÜİK yüzde 65’leri ilan etti. Seçimi kazandıktan sonra, bırakın 4 kez zammı temmuz ayında bile zam yapılmadı” dedi. ”Bu şartlar altında asgari ücretin temmuz ayında zamlanmaması kabul edilebilir, dayanılabilir bir noktada değil” diyen Özel, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanması ve asgari ücrete ara zam yapılması konusunda çağrıda bulundu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, asgari ücrete temmuz ayında ara zam yapılması talebiyle işçi sendikalarına ziyaretlerine devam ediyor. Dün DİSK ve TİSK’i ziyaret eden Özgür Özel, bugün saat 09.30’da HAK-İŞ’i ziyaret etti.
Ziyaretin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Özel, ”Dün her iki konfederasyon ziyaretinde de konuştuk. Hem emek sermaye çelişkisi hem Türkiye’de siyasi kutuplaşmaya rağmen bu zorlu şartlarda konfederasyonların ve işçi ile işveren örgütlerinin farklı yönelimlerine rağmen ortaya koydukları dil siyasete örnek olacak bir dildir’‘ dedi.
”Seçimde 4 kez zam vaadi veren iktidar, temmuzda ara zam bile yapmadı”
İktidarın verdiği vaatleri tutmadığını ve asgari ücretin açlık sınırının dahi altında kaldığında belirten Özel, şunları söyledi:
”Bir de bu işçilerin ailesi var. Ailelerin giderleri var. İnsanca yaşam için ihtiyaç duyulan refah payı var. Bu asgari ücretin zorunlu ihtiyaçlara bile yetmediği açık.2023’te Cumhurbaşkanlığı ve parlemento seçimleri oldu. Bu seçimde milletimizi vaatleri duydu ve ona göre oy verdi. O zorlu rekabet. sürecinde herkes vaatte bulundu. Sayın Erdoğan memur alımlarında mülakatı kaldıracağını söyledi. Bu konuda gençlerin en büyük eleştirisi hala mülakat yapmaları. Bunun Erdoğan’a bir maliyeti var. Bu memleketin işçilerine şunu söyledi: Enflasyonist ortamlarda asgari ücrete bir kez zam yapmak doğru değil, daha önce iki kez temmuzda zam yaptık, bundan sonra yılda 4 kez enflasyona göre ayarlama yapmak lazım. Bunu söyledikten sonra biz yüzde 80’e varan enflasyonları gördük, TÜİK yüzde 65’leri ilan etti. Seçimi kazandıktan sonra, bırakın 4 kez zammını temmuz ayında bile zam yapılmadı. Bu senede zammı gerçek enflasyona göre değil beklenen enflasyona göre vereceğiz dediler. Bunun bedelini niye işçi ödüyor? 22 bin lira gibi kimsenin geçinemeyeceği bir ücret belirledir ve geçen 4 ayda TÜİK’e göre yüzde 14’lük enflasyon, ENAG’a göre yüzde 25’lik enflasyon, 5 bin liralık ocak zammını da yuttu gitti.”
”Asgari ücreti bir maliyet kalemi olarak kabul edemezsiniz”
Asgari ücretin taban ücret olmaktan çıkıp ortalama ücret haline geldiğini ve ara zam için derhal çalışmalara başlanması gerektiğini vurgulayan Özel, ”Asgari ücret dediğiniz her iki kişiden birinin aldığı ücret Türkiye’de. Asgari ücret bazı değerlendirmelere göre ortalama ücret olmuş durumda. Asgari ücret bir taban ücret olmaktan çıkıp genel ücret olmuş durumda. Almanya’nın yüzde 9’u asgari ücret alıyorlar. Bu şartlar altında asgari ücretin temmuz ayında zamlanmaması kabul edilebilir, dayanılabilir bir noktada değil. Biz bu konuyu siyaset üstü ele alalım diyorum. Bu konu sadece sosyal demokrat bir partinin, sendikaların konusu değil tüm siyasetin konusudur. Derhal asgari ücret komisyonunun toplanmasını, temmuzda kapsayıcı bir şekilde, tüm konfederasyonları dahil edilip, ortak talebin dikkate alınıp bu işin çözülmesini bekliyoruz. ‘Krizi biz çıkaracağız, bedelini emekçiler ödeyecek’ böyle bir şey yok. Asgari ücreti bir maliyet kalemi olarak kabul edemezsiniz. Emeği var edecek, yok etmeyecek bir ücrettir. Devletin ve işverenin üzerine büyük sorumluluklar düşüyor. Sektör sektör sorunlar konuşulabilir, geçiş dönemleri konuşulabilir, devlet desteği konuşulabilir. Her şeyi konuşmalıyız ama en çok da en haklı talep olan asgari ücrete ara zam talebini konuşmalıyız” diye konuştu.
“Komisyon’a gelen öneri, beklentileri karşılamadı”
Açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, Meclis’e sunulan infaz düzenlemesine ilişkin olarak şunları söyledi:
“Meclis’ten takip ediyoruz. Komisyon’a gelen öneri, beklentileri karşılamadı, çok yönlü beklentileri karşılamadı. Birincisi, bir yandan Terörsüz Türkiye hedefiyle atılan adımlarla eş zamanlı bir infaz düzenlemesinin yapılacağının sözü verilmiş DEM Parti’ye. Bu bayramdan önce çok sayıda tutuklu ve hükümlünün serbest kalacağına ilişkin görüşülmüş geçmişte. Bu noktada şimdi adım atılmamasının orada bir yüksek tansiyon yarattığını biz de takip ediyoruz. Diğer taraftan infaz düzenlemesi, cezaevinde yakınları olan herkeste bir beklenti yaratıyor. Hele hele böyle dini bayramlardan önce böyle bir beklentinin yaratılıp da yerine getirilmemesi travmatik bir durum oluşturuyor. O yüzden bu konularda çok dikkatli konuşmak gerekir, gerekirdi. Maalesef iktidar bu özeni göstermedi. Çok yazıldı, çizildi. Öyle şeyler söylendi ki. Sanki Kurban Bayramı’nda cezaevleri boşalacakmış gibi bir algı oluştu ve oluşturuldu. Buna da zamanında doğru ve şeffaf bir bilgilendirme yapılmadı. Şimdi büyük bir hayal kırıklığı yaşanıyor.
“İnfaz düzenlemesi meselesine yapıcı bir yerden katkı vermeye çalışacağız”
“Bunu yönetemiyorlar, o anlaşılıyor. Tabii bir affın da konuşulmaya başladığı bir süreçte bir kez daha şu temel yaklaşımı ifade etmek isteriz ki affın iki tarafı olduğu için; bir suçlu ve suçlunun yakınları, ikincisi suçtan zarar görenler ve yakınları. Toplumsal mutabakat aranması gereken bir meseledir. Ezbere olmaz. Bürokratın işi değildir. Aksine siyasetin, siyasetçinin işidir. Tüm partilerle bunu ilk önce görüşüp, sonra da bunu topluma doğru kriterlerle, doğru bir şekilde anlatmak gerekir. Bunların istisnalarının ne olacağı, nelerin dışarıda kalacağı… Örneğin her af tartışması, örneğin çocuk istismarından mağdur ailelerin, kadın cinayetlerinden mağdur ailelerin, bunun gibi toplumda infial yaratan olayların mağdurlarının ve toplumun bir kısmının da endişelenmesini ve bundan rahatsızlık duymasını dile getiriyor. O yüzden bu gerçek anlamda böyle yönetilmez. Yani devlet de bence böyle yönetilmez de bu süreç de böyle yönetilmez. Böyle bir şey yaklaşıyorsa bunun bir masası kurulur. Arka alanda bu çalışılır. Toplumun yüzde 95’ini temsil eden Parlamento’da bir mutabakata varırsınız, bu toplumsal mutabakat ve rıza üzerine hep birlikte sahiplenilir. ‘Her şeyi ben biliyorum’ diyenler bu işi de ellerine, yüzlerine şimdi bulaştırdılar. O yüzden benim çok uzun süredir… Tabii af konuşulacaksa, infaz indirimi konuşulacaksa bunu şartlar ve gündem ne olursa olsun dediğim gibi yapmak lazım. Hele hele adını koymadıkları ama ‘süreç süreci’ diyebileceğimiz bu sürecin ilk başında biz ‘Parlamentoda bir komisyon kurun, herkes temsil edilsin, tüm kesimler temsil edilsin’ demiştik. Bu konuda Sayın Bahçeli’nin yaklaşımından niceliksel olarak ayrı ama niteliksel açıdan konuşulması gereken şekilde düşünüyorum. Öyle 100 kişilik bir komisyonu çok kalabalık bulmakla birlikte, Parlamento komisyonu yaklaşımı bizim uzun süredir söylediğimiz bir mesele olduğu için de önemlidir. Bu konunun bir an önce gündeme alınması gerekiyor. Biz infaz düzenlemesi meselesine hem hassasiyetleri hem de beklentileri gözeten, yapıcı bir yerden katkı vermeye çalışacağız. Ama yani çok kötü yönetilen bir şeyi sonra ‘Gel hep beraber toparlayalım’ dediklerinde de gerçekten zor oluyor. Bundan sonrası için bir kez daha söylüyoruz. ‘Biz biliriz’ ve sırf ‘Biz biliriz’ diyerek ve işi sadece bürokratlara atarak bu işler yönetilmiyor maalesef.”
“Döndük dolaştık, aynı yere geldik; Erdoğan’a Anayasa”
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, Anayasa değişikliğine ilişkin soru üzerine şunları söyledi:
“Değerli arkadaşlar, Sayın Erdoğan 2010 yılında ‘Sivil bir Anayasa. Askerlerin Anayasasından kurtulalım’ dedi. Biz dedik ki ‘Sivil Anayasa lazım, darbe Anayasasından kurtulmak lazım.’ ‘Ama yargı ile ilgili bu maddeler yargıyı ele geçirme maddeleridir, dikkatli olmak gerekir’ dedik. O gün söylediklerimiz dinlenmedi, sonra ‘Milletim ve Rabbim beni affetsin, kandırıldım ben’ dediler. Darbe sabahında 3 bin 500 hakim ve savcı çok etkili görevlerinden alınmak, yargılanmak ve oradaki cemaat yapılanması temizlenmek durumunda kaldı. Çünkü 2010 Anayasası’nın gerçek niyeti bizim söylediğimiz gibi çıktı. Birileri yargıyı ve devleti ele geçirmeye çalışıyordu. 2017 Anayasasında aynı sözlerle yola çıktılar, dedik ki ‘Bu bir tek adam rejimi getirir. Denge ve denetleme ortadan kalkar. Bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünü sadece yemin etmek için emaneten kullanıyor, güvenoyu olmuyor, sözlü soru cevaplamıyor, güvensizlik oyu verilemiyor. Artık yolsuzluk yapanın yargılanması, soruşturulması imkânsız, 400 milletvekili bulman gerekiyor. Bunlar yanlış, bunların olmadığı yerde demokrasi olmaz, demokrasi yoksa ekonomi olmaz’ dedik. Hepsinde haklı çıktık. O Anayasa hayata geçtikten, yürürlüğe girdikten üç yıl sonra Sayın Bahçeli bir revizyon teklif etti 100 maddelik. Sayın Erdoğan’a verdi. Basından takip ettiğimiz kadarıyla benim biraz önce söylediğim bütün eleştirileri düzeltmeye yönelikti. Şimdi yine kendi kendilerine aynı söylem setiyle bir Anayasa söylüyorlar. Biz de diyoruz ki ‘Ya gerçek niyetiniz ne? Onu bir anlatın.’ Yani bu o kadar klişe ki; ‘Darbe Anayasasından kurtulacağız ve sivil bir Anayasa yapacağız.’ Evet, buna ihtiyaç var ama bunun için oturup gerçekten samimiyetle toplumun tüm kesimlerine almak, dinlemek konuşmak ve hep birlikte yapmak lazım. Bunun için de bir Anayasaya sadakat, Anayasacılık, anayasa fikrinin insanı olması lazım. Ben Başkan ile Anayasa konuşurum, çünkü anayasa fikrinin insanı. Anayasanın verdiği hakları korumak, Anayasanın verdiği görevleri yapmak için çırpınıp duruyor. Ama siz bir anayasa fikrinin insanı değilseniz, anayasa değil ‘banayasa’ fikrinin insanıysanız bu ülkenin başına bunlar bu yüzden geliyor zaten. Siz her doğana yapılması gereken bir metni, Erdoğan’a yaparsanız böyle oluyor. Şimdi yine döndük dolaştık aynı yere geldik. ‘Haydi Erdoğan’a anayasa yapalım.’ ‘Hayır her doğana anayasa yapalım.’ Bunu da yapmak için oturup bir kere Anayasaya önce uyalım. Önce hep birlikte Anayasaya uyalım. Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulayalım ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulayalım. Anayasaya aykırı yapılan kanunları dokuz ay bekletip, yine aynı Anayasaya aykırı şekilde yapmayalım. Bir rektör atamasına bakın mesela. Ya da dün DİSK Başkanımızın ifade ettiği, onların bir yargı mücadelesi var. Tüm sendikaların yargıda verdikleri büyük mücadeleler var. Anayasa örgütlenme hakkını savunduğu halde, güvence altına aldığı halde kanunlar ve tatbiki örgütlenme özgürlüğüne ket vurur şekilde, bütün zamanlar örgütlenmeye saldıranları lehine işliyor.”
“Enflasyondan 14,4 puan eksik saptanmış, buna göre maaş ödenmiş”
“Dün DİSK, mahkemeye başvurmuş ve tam da bugün konuştuğumuz meseleye yönelik. TÜİK enflasyon hesaplıyor. Yıllardır enflasyonu nasıl hesapladığını gösterirdi. ‘Şu ürün, şu ürün, şu ürün. Sepette bunlar var.’ Biz sepete itiraz ederdik. ‘Ya sepette niye pinpon topu var? Sepette niye bakır çubuk var? Falan.’ Ama TÜİK’in verilerine ‘Hangi ürün için nerede veri topluyorsun, geçen sefer nereden topladın, bunun ölçütleri nedir?’ Bunları gizlediler. Bir enflasyon ilan ediyorlar. ‘Bu böyle, hepiniz itimat edin böyle’ diyorlar. Sonra ona göre devlet zam veriyor, ona göre bütün görüşmeler yapılıyor. Mahkemeye gitti DİSK, mahkemeyi kazandı. İstinafı kazandıkları için olanın dışında, 2025 yılının ilk dört ayında gerçekleşen enflasyon 13,36. Ama bizim esas olarak bu meselede, 2025 yılı enflasyonu ortalama enflasyondan 28,5 puan, yılsonu enflasyonundan 14,4 puan eksik şekilde saptanmış ve buna göre maaş ödenmiştir. Nasıl olacak şimdi bu iş? Bu yüzden Anayasaya uymak, ona göre kanun yapmak, o kanunları da harfiyen uymak lazım. Böyle birisini sinirle ‘Ben Anayasayı tanımıyorum’ deyip tanımadığı bir ülkede, millet milletvekili seçmiş, mahkeme salmamış. Ya nasıl salmazsın? Milletvekili olarak seçiyorsa dokunulmazlık alıyor gelecek. Bundan önce onlarca örneği var. ‘Salmıyoruz biz’ diyor mahkeme. Ne yapsın insanlar? Gidiyorlar Anayasa Mahkemesi’ne, en üst mahkemeye. O da karar veriyor, ihlal kararı. Diyor ki ‘Bir kişi milletvekili seçilirse yargılama durur, serbest bırakılır, dokunulmazlık kalkana kadar yapılmaz.’ Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı Anayasaya göre yürütme, yargı ve yasama için bağlayıcı. Bu karara uymuyorlar ya da bu kararı Meclis’te okutmuyorlar. Diyor ki ‘Anayasa Mahkemesi kararıyla Meclis’te okunmasıyla görevine başlar.’ Kararı okutmuyorlar. Bu kadar açık Anayasa ihlaline rağmen Anayasaya uyana saldırıyorlar. Sonra da diyor ki ‘Haydi gelin Anayasa yapalım.’ Nasıl yapacağız? Yani Anayasa yapmak için karşınızda anayasa fikrine sahip bir insan, bir yapı lazım. Biz AK Parti’nin değerli seçmenleri ile Anayasa yaparız, AK Parti‘deki demokratlarla Anayasa yaparız. Ama AK Parti’nin Anayasa tanımayan tutumuyla nasıl yapacağız? Ama yine de şöyle bir yaklaşımda bulunduk. Somut olarak anayasadan ne anlıyorsunuz, ne istiyorsunuz söyleyin ve milletin önünde bir kendinizi bir çerçeveleyin, bir bağlayın bakalım bir görelim. Şimdi o açıklamalar işte görüyorsunuz yine böyle beylik laflar ve köprüden çıkış sapakları, ‘Tehlike durumda bunu çekersem giden gitsin ve ben paraşütle atlarım.’ Bunları çok gördük. Hiç inandırıcı tarafı yok. Onun için Sayın Erdoğan’a yüz yüze yaptığım çağrıyı, geçen sene Mayıs ayının başında bir kez daha buradan söylüyorum. Sayın Cumhurbaşkanı Anayasaya uyun, harfiyen uyun, Anayasaya uymadığınız bütün uygulamalardaki eksikliklerinizi telafi edin sonra gelin, ‘Anayasa yapalım’ deyin. O zaman değerlendirelim.”
HAK-İŞ’in ardından TÜRK-İŞ’e ziyaret
Özel HAK-İŞ’in ardından TÜRK-İŞ’i ziyaret etti. Ziyaretin ardından açıklama yapan Özel, konuşmasına sendikaların önemine vurgu yaparak başladı. “En kötü sendika sendikasızlıktan iyidir” diye Özel, “Siyasetçiler sahip çıkmaya çalışırız ama esas işçinin derdini dile getirecek, hakkı için mücadele edecek olan sendikasıdır” dedi.
Özel, şunları söyledi:
“Özellikle sözün başında şunu söylemem gerekir: En kötü sendika sendikasızlıktan iyidir. Sözümüze değer veren herkesi, tüm emekçileri kendileri kendi iş kollarındaki tercih edecekleri en uygun sendikada hızla örgütlenmeye davet ediyoruz. Çünkü, eğer işçinin sendikası yoksa, ona sahip çıkan kimse olmaz. Siyasetçiler, bizler, söyleriz, sahip çıkmaya çalışırız ama esas işçinin derdini dile getirecek olan, onu koruyacak olan, onun hakkı için mücadele edecek olan, sendikasıdır ve işçinin sendikası ile birlikte verdiği örgütlü mücadele ancak sonuç alabilir.”
“Artış gerçekleşen enflasyona göre yapılmalı”
Asgari ücret konusuna da değinen Özel, TÜİK verilerine göre asgari ücretin alım gücünün gerilediğini belirterek, “22.000 lira olan asgari ücret, TÜİK hesaplarına göre şu anda 18.500 liraya geriledi. 6 ay sonunda durum daha kötü olacak. Enflasyon beklentisine göre değil, gerçekleşen enflasyona göre zam yapılmalı” dedi. Geçen yıl verilen ara zammın bu yıl yapılmadığını hatırlatan Özel, “17.000’lik asgari ücret 4 kez zam alacakken, bir kuruş zam almadı” dedi.
Kamu işçilerinin sözleşmesindeki tıkanıklığın çözülmesi gerektiğini dile getiren Özel, 600 bin kamu işçisinin mağduriyetinin giderilmesi çağrısı yaptı. “Bu konuda da üzerimize düşeni yapacağız. Emeğin iktidarı gelecek. CHP iktidarı demek emeğin iktidarı demek” dedi.
“Bugüne kadar bize ne menfi ne müspet bir teklif verilmedi”
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay da, kamu sözleşmelerindeki tıkanmaya ilişkin açıklamalarda bulundu.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i eleştiren Atalay, “Dün bu saatlerde Meclis Başkanımız buradaydı. Çalışma Bakanımız süreci biliyor ama Maliye Bakanı ne kadar haberdar emin değilim. Zaten bir dahaki basın toplantısında işaret dili çevirmeni getireceğim” ifadelerini kullandı.
Sözleşme görüşmelerinin şu ana kadar sonuçsuz kaldığını vurgulayan Atalay, “Bugüne kadar bize ne menfi ne müspet bir teklif verilmedi” dedi.
Ayrıca teknik personelin yaşadığı ekonomik sıkıntılara dikkat çeken Atalay, “Bu arkadaşlarımızın alım gücü özellikle son dört yılda öyle düştü ki, bu ay aldığını bir sonraki ay alamıyorsun” ifadelerini kullandı.
T24