Para-banka-finans
İslami hisse yatırımcılarının zor seçimi: Etik mi, getiri mi?
İslami finans son 20 yılda bankacılık, varlık yönetimi ve sermaye piyasalarında önemli ilerleme kaydetti. LSEG’nin İslami Finans Gelişim Göstergesi’ne göre sektörde yaklaşık 5 trilyon dolar büyüklüğünde varlık bulunuyor. Ancak özellikle hisse yatırımı alanında “şeriata uygunluğun” günümüzün karmaşık şirket yapılarına nasıl uygulanacağına dair tartışmalar sürüyor.

İslami finans son 20 yılda bankacılık, varlık yönetimi ve sermaye piyasalarında önemli ilerleme kaydetti. LSEG’nin İslami Finans Gelişim Göstergesi’ne göre sektörde yaklaşık 5 trilyon dolar büyüklüğünde varlık bulunuyor. Ancak özellikle hisse yatırımı alanında “şeriata uygunluğun” günümüzün karmaşık şirket yapılarına nasıl uygulanacağına dair tartışmalar sürüyor.
Geleneksel iki filtre: Faaliyet ve finansal oranlar
İslami hisse yatırımı genel olarak iki ana eleme mekanizmasına dayanıyor: şirketin faaliyet alanı ve finansal oranları. Alkol, kumar, konvansiyonel bankacılık ve müzik gibi sektörler baştan eleniyor; şirketlerin ağır borcu veya faiz gelirine bağımlılığı da uyumsuzluk nedeni sayılıyor. Bu filtreler helal yatırımın etik omurgasını oluşturuyor, fakat şirketler karmaşıklaşırken gelir kaynakları daha şeffaf olmayan hale geliyor; bu da uygulamayı zorlaştırıyor.
Dev platformlar ve ikilemler
Amazon bir lojistik ve bulut bilişim devi olmasının yanı sıra alkol ve domuz ürünleri de satan bir perakendeci. Spotify ise gelirinin tamamını müzik akışından sağlıyor; müzik, bazı şeriat uleması tarafından yıllardır rahatsızlıkla bakılan bir alan. Yemek sipariş uygulamaları alkol sunan restoranlarla çalışıyor; reklam tabanlı platformlar yasaklı sektörlerden gelir elde edebiliyor. İslami yatırımcılar için ikilem şu: küresel ekonomiyi şekillendiren bu firmalardan uzak durmak mı, yoksa yasaklı gelirleri kabul ederek bu büyümeye ortak olmak mı?
Kabul edilebilirlik eşikleri ve tutarsızlık
Global bir uzlaşı yok. Örneğin MSCI İslami Endeks Serisi, yüzde 5’e kadar uyumsuz gelir alınmasına izin veriyor; bu gelir “arındırılarak” hayır kurumlarına bağışlanıyor. Ancak bazı şeriat kurulları bu tür esneklikleri etik açıdan zayıflatma olarak görüyor. Sonuç: Fonlar ve endeksler arasında tutarsızlık ortaya çıkıyor — bir fonun “uygun” ilan ettiği şirket, başka bir fon tarafından dışlanabiliyor. Perakende yatırımcılar bu kararların nasıl alındığını çoğunlukla anlayamıyor.
Performans ve yapı etkileri
MSCI ve S&P Dow Jones’un şeriat metodolojileri, gelirinin %5’inden fazlasını konvansiyonel finansal hizmetlerden elde eden şirketleri hariç tutuyor. Bu yapı, İslami göstergelerin finans sektöründe ciddi şekilde eksik kalmasına neden oluyor; genelde finansal hizmetler ağırlığı sıfıra yakın veya sıfır olurken teknoloji ve sağlık gibi düşük kaldıraçlı sektörler aşırı temsil ediliyor. Sonuç, sınırlı çeşitlenme, temettü getirisi sunan tüketim ve banka sektörlerine düşük maruziyet ve coğrafi yoğunlaşma oluyor.
Standardizasyon eksikliği ve etkileri
Şeriat kurulları arasındaki yorum farkları küresel bir standardın ortaya çıkmasını engelliyor. Fon yöneticileri aynı coğrafyada bile farklı screening kriterleri uygulayabiliyor; pasif yatırımcılar sınırda uyumlu şirketlere sahip olabilir veya metodolojilerin şeffaflığına güvenmek zorunda kalabiliyor. Sukuk piyasasında görülen standartlaşma çabalarının aksine, hisse yatırımlarında küresel yakınsama yönünde belirgin adımlar az.
Etki ve şekillendirme potansiyeli
Bazı durumlarda İslami yatırımcılar şirketleri daha iyi açıklama ve sürdürülebilirlik hedeflerine zorlayabiliyor. Ancak genel eğilim hâlâ divestment (ayrılma) veya kaçınma stratejileri yönünde. Bu tutum teolojik temkinlilikten kaynaklansa da İslami finansın piyasaları şekillendirme kapasitesini sınırlıyor.
İlerleme için adımlar
Çözüme yönelik potansiyel yollar arasında şirketlerin gelir şeffaflığını artırması, screening metodolojilerinin coğrafyalar arası daha dinamik ve tutarlı olması ile gerçek zamanlı uyumluluk takibi yapabilen fintech çözümlerinin kullanılması sayılabilir. Bu değişiklikler gerçekleşmezse, şeriata uygun yatırımcılar prensipte “uygun” kalsalar da pratikte küresel ekonomiden uzaklaşma riskiyle karşılaşabilir.