Gündem
Middle East Institute/ Samer al-Ahmed’den Analiz: Şam-SDG Anlaşması: PKK’dan sonra Suriye Kürtleri ne yapacak?
PKK çok yüksek olasılıkla yakında silah bıraktığını açıklayacak. Ama bu anlaşma Suriye Kürt yapılanması askeri güçlerini Suriye Milli Ordusuna entegre etmezse "boşta kalır." Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şaraa ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi’nin imzaladığı tarihi anlaşmadan sonra kadar mesafe kaydedildi? Suriye Kürtlerinin Şam'a mesafeli yaklaşımı değişecek mi?

PKK çok yüksek olasılıkla yakında silah bıraktığını açıklayacak. Ama bu anlaşma Suriye Kürt yapılanması askeri güçlerini Suriye Milli Ordusuna entegre etmezse “boşta kalır.” 10 Mart 2025’te Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şaraa ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi’nin imzaladığı tarihi anlaşma üzerinden iki ay geçti. Anlaşma, SDG’nin askeri ve sivil yapılarının merkezi devlet kurumlarına entegrasyonunu, tüm etnik ve dini grupların anayasal güvence altına alınmasını, kapsamlı bir ateşkesi ve Esad rejiminin kalıntılarına karşı birleşik mücadeleyi öngörüyordu. Ne kadar mesafe kaydedildi? Suriye Kürtlerinin Şam’a mesafeli yaklaşımı değişecek mi?
Bu süreç, hem ulusal birlik yönünde umut verici adımlar içerdiği için, hem de karşılıklı güvensizlik nedeniyle her an kırılabileceği için oldukça hassas ilerliyor. Suriyeli gazeteci ve araştırmacı Samer al-Ahmed, bu kritik süreci değerlendiren kapsamlı bir analiz kaleme aldı.
İyimser Başlangıç: Sessizlik ve Koordinasyon
Anlaşmanın hemen ardından saha sakinleşti, taraflar ateşkese uydu. Halep’teki Kürt mahallelerinde devlet otoritesi yeniden tesis edildi, SDG güçleri geri çekildi. Ortak güvenlik ve hizmet komiteleri kuruldu. Taraflar, SDG savaşçılarının Suriye ordusuna nasıl entegre edileceği konusunda teknik görüşmelere başladı.
Şam yönetimi, SDG’nin bazı özel birimlerinin (örneğin terörle mücadele alanında) ayrı karakterini koruyarak entegrasyonunun mümkün olduğunu ifade etti. Ancak bu ilerlemeye rağmen, çözülmesi gereken pek çok ihtilaflı konu var.
Erken Kriz: Tişrin Barajı ve Mahkum Takası
En ciddi sorun, Halep’in doğusundaki Tişrin Barajı üzerinde yaşandı. Anlaşmaya göre hızlı şekilde devredilmesi gereken barajın kontrolü hâlâ SDG’de. DAANES yetkilileri, barajın rejim karşıtı güçler tarafından hedef alınmasından endişe ettiklerini belirterek güvenlik teminatı istedi. Şam ise barajın bir kamu hizmeti olduğunu ve Enerji Bakanlığı’na bağlanması gerektiğini savunuyor.
Mahkum takasında da benzer bir tablo var. Her iki taraf ilk aşamada bazı tutukluları serbest bıraksa da, Şam yönetimi, DAANES’in teslim etmesi gereken listeleri geciktirdiğini öne sürüyor. Ayrıca SDG’nin hâlâ tünel kazdığı ve bazı askeri noktaları tahkim ettiği iddiaları, güven bunalımını artırıyor.
Anayasa ve Yerinden Yönetim Tartışması
Anlaşmanın siyasi boyutu da hayli hassas. Kürtlere anayasal güvence verilmesi hedefleniyor ancak yerinden yönetim talepleri Şam’da ciddi tepkiyle karşılanıyor. DAANES, “demokratik yerinden yönetim” vurgusuyla federal yapı talep etmediğini belirtse de, Nisan sonunda Kamışlı’da düzenlenen Kürt konferansında bu talebin dile getirilmesi Şam’ın tepkisini çekti.
Şam, “ayrılıkçı uygulamalara” müsamaha gösterilmeyeceğini açıkladı. Taraflar arasında, yeni anayasa sürecinde bu farklı yaklaşımların nasıl uzlaştırılacağı büyük bir soru işareti olarak duruyor.
SDG İçinde Ayrışmalar: Kandil Kadroları ve Arap Unsurlar
SDG içinde de fikir birliği yok. Bazı Kürt liderler anlaşmayı desteklerken, PKK’ye yakın sert unsurlar, kontrollerini kaybetmekten endişe duyuyor. Tişrin Barajı’ndaki gerginlikte Mazlum Abdi’nin talimatına karşı direnenlerin bu gruplar olduğu aktarılıyor.
Buna karşın Arap komutanlar ve yerel Kürt liderlerin çoğu anlaşmayı destekliyor. Hem Türk müdahalesine karşı korunmak, hem de merkezi devlet yapısına dahil olarak bölgede daha iyi temsil edilmek istiyorlar. Bu gruplar, yerel meclislerde ve yeni askeri yapılarda dengeli temsil talep ediyor.
Halk Memnuniyetsizliği ve Sivil Toplumun Dışlanması
Özellikle Cezire bölgesinde halkın memnuniyetsizliği artıyor. Çocuk yaşta zorunlu askerlik, ekonomik kaynakların tek elde toplanması ve keyfi gözaltılar ciddi tepki çekiyor. Birçok Arap ve Kürt, bölgedeki istikrarsızlığın ancak merkezi devletin daha fazla rol almasıyla aşılabileceğini düşünüyor.
Ne var ki, bu süreçte sivil toplum ve yerel aktörler müzakere masasına dahil edilmedi. Samer al-Ahmed’e göre, bu durum meşruiyet sorununa yol açıyor. Askeri düzenlemeler kadar, toplumsal temsiliyetin sağlanması da kalıcı barış için hayati önem taşıyor.
Türkiye ve ABD’nin Dengeli Yaklaşımı
Türkiye anlaşmayı temkinli şekilde destekliyor ancak PKK bağlantılı yapıların etkisizleştirilmesini şart koşuyor. Ankara, Suriye-Türkiye sınırında ortak güvenlik mekanizması kurulmasını önerdi. Öte yandan DAANES, bu yakınlaşmanın kendi aleyhine kullanılmasından endişe ediyor.
ABD ise süreci izliyor. SDG ile ilişkisini sürdüren Washington, İran etkisinin sınırlanması ve terörle mücadele gibi kriterlere odaklanıyor. Deir ez-Zor’daki üslerini boşaltarak Şam-SDG görüşmelerine alan açtı.
Gelecek: Umut mu, Çöküş mü?
İyimser senaryoya göre, yıl sonuna kadar SDG’nin orduya entegrasyonu tamamlanabilir ve yerel yönetim modeli anayasa ile güvence altına alınabilir. Ancak olumsuz senaryo da olası: Baraj krizinin tırmanması, PKK içindeki sert kanadın engellemesi veya Türkiye’nin yeni bir operasyonu süreci felce uğratabilir.
Her iki tarafın, dar siyasi çıkarları değil, ulusal çıkarları öne koyması gerekiyor. Aksi halde, bu tarihi fırsat da diğer örnekler gibi başarısızlıkla sonuçlanabilir.
Bu yazı, Suriyeli gazeteci ve araştırmacı Samer al-Ahmed’in analizinin özetidir. Twitter hesabı: @sameralahmadnq
Atilla Yesilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Abonelik koşulları için bize e-mail atın: [email protected]