Gündem
FT: “Yolsuzluk Operasyonu mu, Sermaye El Koyma Planı mı?”: TMSF’nin Elindeki Şirket Sayısı 1000’i Aştı
ParaAnaliz yazarı ve GlobalSource Partners analisti Atilla Yeşilada, durumu şu sözlerle değerlendirdi: “İş dünyasının asıl korkusu, bu operasyonların bir ‘temiz eller’ kampanyası değil, özel sektöre yönelik topyekûn bir sermaye operasyonu olması. Erdoğan’ın asıl hedefi, kaynakları doğrudan Hazine’ye ya da sadık iş çevrelerine yönlendirmek olabilir. Bu baskınların yıllarca sürebileceğini düşünmek bile ürkütücü.”

Atilla Yeşilada: “Erdoğan, sermayeyi yeniden dağıtıyor olabilir”
Türkiye’de son aylarda hız kazanan “yolsuzlukla mücadele” operasyonları, özel sektörde büyük bir tedirginlik yarattı. Devletin el koyduğu şirket sayısı binin üzerine çıktı, bu da TMSF’yi Türkiye’nin en büyük holdinglerinden biri haline getirdi. Ancak analistler, bu sürecin sadece bir temizlik değil, “iktidara yakın sermaye çevrelerini güçlendirmeye yönelik bir yeniden dağıtım hamlesi” olabileceği görüşünde.
TMSF’nin yetkileri genişletildi, şirketler birer birer devralınıyor
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), 1983’te bankalardaki mevduatı korumak amacıyla kurulmuştu. Ancak 2016’daki darbe girişimi sonrası çıkarılan OHAL kararnameleriyle, fonun rolü genişletildi ve “devletin kayyum kurumu” haline geldi.
O tarihten bu yana TMSF, 1.056 şirkete el koydu. Bu sayı bir yıl önce 675’ti. El konulan işletmeler arasında medya, enerji, finans, eğitim, sanayi ve hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çocukluk takımı Kasımpaşa Spor Kulübü bile yer alıyor.
Yeni düzenlemelere göre artık sadece “kuvvetli suç şüphesi” bile bir şirketin TMSF kayyumluğuna devredilmesi için yeterli sayılıyor.
Can Holding, Ciner Grubu ve İstanbul Altın Rafinerisi hedefte
Eylül ayında başlayan yeni dalgada ilk olarak Can Holding’e ait 121 şirkete el konuldu. Holdingin sahibi Kemal Can ve aralarında medya yöneticilerinin de bulunduğu 10 kişi kaçakçılık, kara para aklama ve vergi kaçakçılığı iddialarıyla gözaltına alındı.
Can Holding’in bünyesinde bulunan Habertürk TV ve Bloomberg HT kanalları da bu kapsamda TMSF yönetimine devredildi.
Ardından, Ciner Grubu’nun Türkiye’deki bazı varlıklarına da el konuldu. Savcılık, Can Holding’in medya satın almasının “kara para aklama sürecinin parçası olabileceği” iddiasını gündeme getirdi.
Eylül ayının sonunda, İstanbul Altın Rafinerisi (İAR) operasyonu ile 21 kişi gözaltına alındı. Şirket, Türkiye’nin en büyük beş sanayi kuruluşundan biri olarak biliniyor. Londra Kıymetli Madenler Borsası (LBMA) da şirket hakkında “olay inceleme süreci” başlattığını duyurdu.
İş dünyasında korku büyüyor: “Temiz eller operasyonu değil, sermaye transferi”
Bu gelişmeler, Türkiye’nin önde gelen iş çevrelerinde mülkiyet güvencesi ve hukuk güvenliği açısından derin endişelere yol açtı.
Sabancı Üniversitesi’nden Doç. Dr. Berk Esen, “AKP uzun süredir TMSF’yi ekonomiyi yönlendirmek ve kaynakları kendi çevresine aktarmak için kullanıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Analistler ise operasyonların ardında farklı motivasyonlar olabileceğini söylüyor. Kimilerine göre hükümet “yolsuzlukla mücadele” algısıyla seçmen desteğini artırmak, kimilerine göre ise 2028 seçimleri öncesinde sadık sermaye ağlarını güçlendirmek istiyor.
Atilla Yeşilada: “Bu operasyonlar yıllarca sürebilir”
ParaAnaliz yazarı ve GlobalSource Partners analisti Atilla Yeşilada, durumu şu sözlerle değerlendirdi:
“İş dünyasının asıl korkusu, bu operasyonların bir ‘temiz eller’ kampanyası değil, özel sektöre yönelik topyekûn bir sermaye operasyonu olması. Erdoğan’ın asıl hedefi, kaynakları doğrudan Hazine’ye ya da sadık iş çevrelerine yönlendirmek olabilir. Bu baskınların yıllarca sürebileceğini düşünmek bile ürkütücü.”
Yeşilada’ya göre bu süreç, Türkiye’de sermaye yapısının kökten yeniden şekillenmesi anlamına gelebilir.
“Dokunulmaz kimse yok” mesajı mı veriliyor?
Londra merkezli danışmanlık şirketi Teneo’dan Wolfango Piccoli, “Bu baskınların asıl amacının bir mesaj vermek olduğunu” söylüyor:
“Erdoğan iş dünyasına açıkça şunu söylüyor: Artık dokunulmaz kimse yok.”
Bu görüşe göre, operasyonlar hem yolsuzlukla mücadele görüntüsü veriyor, hem de sermaye üzerindeki siyasi denetimi artırıyor.
Belirsizlik derinleşiyor
Türkiye’nin ekonomik sorunları, yüksek enflasyon, zayıf lira ve daralan yatırım ortamı ile birlikte, özel sektörde sermaye korkusunun yeniden gündeme gelmesine yol açtı.
Hükümetin “yeni ekonomi modeli” çerçevesinde TMSF’nin bu kadar geniş yetkilerle donatılması, özel mülkiyet hakkı ve piyasa güvenliği açısından risk olarak görülüyor.
Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Raporlarımız kurumsal müşterilere yöneliktir. Abonelik ücretlidir. Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]