Gündem
FDD/Sinan Ciddi: Ankara’dan Bakıldığında İsrail-İran Savaşı: Erdoğan’ın Stratejik Sessizliği ve Fırsat Arayışı
İsrail’in İran’daki hassas hedeflere yönelik nokta atışı operasyonları, Türkiye’de askeri çevrelerce dikkatle izleniyor. Uzmanlar, Türkiye’nin en zayıf noktasının gelişmiş hava savunma sistemlerine sahip olmaması olduğunu vurguluyor.

İran’a saldırılar sonrası Erdoğan’dan sert çıkış, sessizce memnuniyet
13 Haziran 2025’te İsrail’in İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırıları sonrası Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, saatler süren sessizliğin ardından sert bir açıklama yaptı. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’yu “katliam şebekesinin başı” olmakla suçlayan Erdoğan, “bölgeyi ateşe vermekle” itham etti.
Ancak Ankara’nın perde arkasında bu saldırılardan stratejik memnuniyet duyduğu anlaşılıyor. İran’ın bölgede zayıflaması, Türkiye’ye daha geniş bir nüfuz alanı açıyor. Erdoğan, bu durumu fırsata çevirme arayışında.
Türkiye’nin İran’a Karşı Sessiz Kazancı: Suriye ve Ötesi
İran’ın bölgedeki etkisinin aşınması, özellikle Suriye’de Türkiye için stratejik bir fırsat yarattı. İran destekli Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte Ankara, Ahmed el-Şaraa yönetimini destekleyerek Suriye’yi Orta Doğu’da güç projeksiyonu için bir üs haline getirmeye çalışıyor. Türkiye halihazırda Suriye’de yaklaşık 20 bin asker bulunduruyor ve yeni rejimin silahlı kuvvetlerini eğitip donatmayı hedefliyor. Ankara’nın açıklamalarına göre, yakın vadede Suriye’den çekilme planı bulunmuyor.
İsrail ise Türkiye’nin bölgedeki etkisini sınırlama yönünde adımlar attı. Esad sonrası dönemde Suriye’de Türkiye’ye tahsis edilmesi beklenen bazı hava üsleri, İsrail tarafından hava saldırılarıyla imha edildi. Tel Aviv, hem İran’ı hem de Türkiye’yi Ortadoğu’daki denge için potansiyel tehdit olarak değerlendiriyor.
Mavi Vatan ve Doğu Akdeniz’de Gerginlik
Erdoğan’ın “Mavi Vatan” doktrini çerçevesinde Türk donanması, Ege ve Doğu Akdeniz’de egemenlik iddialarını agresif şekilde sürdürüyor. Türk savaş gemileri, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgelerinde sık sık varlık gösteriyor. Bu durum NATO ve AB’de şikâyet konusu olsa da, Batı ittifakı Rusya tehdidi karşısında Türkiye’yi kritik bir askeri ortak olarak görmeye devam ediyor. Aynı zamanda Ankara’nın Rusya-Ukrayna arasında arabuluculuk rolü de destek buluyor.
Askerî Zafiyet: Türkiye’nin Hava Savunması Yetersiz
İsrail’in İran’daki hassas hedeflere yönelik nokta atışı operasyonları, Türkiye’de askeri çevrelerce dikkatle izleniyor. Uzmanlar, Türkiye’nin en zayıf noktasının gelişmiş hava savunma sistemlerine sahip olmaması olduğunu vurguluyor. Bir Türk savunma analistine göre, Ankara’nın “Iron Dome, Kaan-Hürjet, hava-hava füzeleri ve balistik füze projelerine tüm kaynaklarını aktarması” gerekiyor. Ancak bu süreç zaman alacak; tahminen 10 yıllık bir yatırım dönemine ihtiyaç duyuluyor.
Ekonomik Kırılganlık: Erdoğan’ın En Zayıf Noktası
Ankara’nın bir diğer kırılgan noktası ekonomi. Türkiye küresel finans ve ticaret sistemine entegre bir ülke ve büyüme modelinin ana bileşeni kısa vadeli sermaye akımları. Ancak siyasi veya jeopolitik risk algısındaki artış, yabancı yatırımcı güvenini sarsabilir. Washington ve Moskova daha önce bu zafiyeti Erdoğan’a karşı koz olarak kullanmıştı.
Kısa Vadeli Hedef: F-35 Programına Geri Dönüş
İsrail-İran gerilimi, Erdoğan’ın ABD’ye karşı en acil hedeflerinden biri olan F-35 programına yeniden katılma çabasını hızlandırabilir. 2025 başında Başkan Trump göreve geldikten sonra Ankara, Washington ile ilişkileri düzeltmek için çeşitli girişimlerde bulundu. Erdoğan, Trump ile olası bir Beyaz Saray görüşmesinde “NATO’nun en büyük ordularından birinin güçlü bir hava kuvvetine ihtiyacı var” diyerek F-35 talebini yeniden masaya koymayı planlıyor.
Türkiye’nin mevcut hava savunması, yaşlanan F-16 filosu ve aktif olmayan Rus yapımı S-400 sistemiyle sınırlı. S-400 sistemi, ABD’nin açık uyarılarına rağmen 2019’da satın alınmıştı ve bu adım Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasına yol açmıştı. Ayrıca ABD, Türkiye’ye CAATSA kapsamında yaptırım uygulamıştı.
F-35 Programına Türkiye’nin Dönüşü Neden Tartışmalı?
-
İsrail ve Yunanistan karşı çıkıyor: F-35 gibi stratejik bir uçağın Türkiye’ye verilmesi, ABD’nin İsrail’e yönelik “niteliksel üstünlük” ilkesine aykırı olarak değerlendirilebilir.
-
S-400 tehlikesi: Türkiye’nin S-400 sistemini yeniden aktive etmesi durumunda, bu platform F-35’in radarsız uçuş verilerini Rusya’ya aktarabilir.
-
Tersine mühendislik riski: Türkiye, Kaan adlı beşinci nesil yerli savaş uçağını geliştiriyor. F-35 parçalarının tersine mühendislikle incelenip bu projede kullanılması, teknoloji sızıntısı ihtimalini artırıyor.
-
Rusya ve Çin’e bilgi aktarımı endişesi: En büyük endişe, F-35’in hassas planlarının dolaylı yollardan Moskova veya Pekin’e ulaşması. Pentagon, F-35’i uzun vadeli ulusal güvenlik dayanağı olarak konumlandırıyor.
Sonuç: Erdoğan’ın Güç Oyunu, ABD’nin Desteğiyle Mi Taçlanacak?
Erdoğan, İsrail’in İran’a saldırısını fırsat bilerek Türkiye’yi Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da bölgesel güç haline getirme hedefini yeniden canlandırıyor. Ancak bu hedefin önünde askeri kapasite ve ekonomik kırılganlık gibi ciddi engeller bulunuyor. Washington’un, müttefikleri pahasına Erdoğan’a yardım eli uzatıp uzatmayacağı, önümüzdeki dönemde ABD dış politikasının belirleyici tercihlerinden biri olacak.
Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Raporlarımız kurumsal müşterilere yöneliktir. Abonelik ücretlidir. Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]