Genel
Robert Ellis: Erdoğan’ın Son Engelinde “CHP Davası” Belirleyici Olacak
Yaklaşan bir mahkeme kararı, Türkiye’nin ana muhalefet partisi CHP’nin siyasi kaderini belirleyebilir. Uluslararası Türkiye analisti Robert Ellis, The National Interest’te yayımlanan makalesinde, Erdoğan’ın son hedefinin Atatürk’ün partisini sistemden dışlamak olduğunu savunuyor. Ellis’e göre bu süreç, Türkiye’nin “nihai otokrasiye geçişini” hızlandırabilir.

Özet:
Yaklaşan bir mahkeme kararı, Türkiye’nin ana muhalefet partisi CHP’nin siyasi kaderini belirleyebilir. Uluslararası Türkiye analisti Robert Ellis, The National Interest’te yayımlanan makalesinde, Erdoğan’ın son hedefinin Atatürk’ün partisini sistemden dışlamak olduğunu savunuyor. Ellis’e göre bu süreç, Türkiye’nin “nihai otokrasiye geçişini” hızlandırabilir.
Batı Düzeninde Yeni Bir Kıskaç: ABD ve Çin Arasında Sıkışan Avrupa
Financial Times’ın baş ekonomi yorumcusu Martin Wolf, “İki Yırtıcı Süper Güçlü Bir Dünya” başlıklı yazısında, Avrupa’nın bir yanda “çıkarıcı” (extractive), diğer yanda “bağımlılık yaratan” (dependency) iki süper güç — ABD ve Çin — arasında sıkıştığını belirtmişti.
Wolf, bu değerlendirmesinde iki Avrupalı ekonomist Moreno Bartoldi ve Marco Buti’nin, Nobel ödüllü iktisatçılar Daron Acemoğlu ve James Robinson’ın Why Nations Fail (Ulusların Düşüşü) adlı kitabına atıfta bulunduğunu anımsatıyor.
Acemoğlu ve Robinson’a göre “çıkarıcı kurumlar”, toplumun bir kesiminden servet çekip diğerine aktaran yapılardır. Ellis, bu kavramı Türkiye’ye uyarlayarak, “tencere kapağını buldu” misali, ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Eylül sonunda Beyaz Saray’daki dostane buluşmasının tesadüf olmadığını söylüyor.
Ulusların Düşüşü: Dahil Edici Kurumlar Kalkındırır, Çıkarıcı Kurumlar Çökertir
Why Nations Fail, 15 yıllık ampirik araştırmaya dayanan bir çalışmadır. Temel savı, ekonomik büyümenin ve refahın “dahil edici” siyasi ve ekonomik kurumlarla mümkün olduğudur.
Bu kurumlar çoğulculuk, hukukun üstünlüğü ve geniş tabanlı fırsat eşitliğini gerektirir.
Buna karşılık, çıkarıcı sistemler — kölelik, sömürgecilik veya feodal düzen gibi — kısa vadede büyüme yaratabilse de kalıcı değildir; siyasi istikrarsızlık, iç savaşlar ve elit çatışmaları bu sistemlerin çöküşünü getirir.
Osmanlı’dan AKP’ye: Türkiye’nin Kader Çizgisi
Acemoğlu ve Robinson’un tarihsel analizine göre, kritik dönemeçler (Kara Veba, 1688 İngiliz Devrimi, Sanayi Devrimi, Fransız Devrimi) toplumları kapsayıcı kurumlara yöneltmiştir. Ancak tarih determinist değildir; her devrim ilerleme getirmez.
Sovyet Devrimi’nin Stalinizme, glasnost ve perestroika’nın ise Putin Rusyası’na dönüşmesi bunun örneğidir.
Türkiye de benzer bir kırılma noktası yaşadı: Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve I. Dünya Savaşı’nın ardından Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde 1923’te kurulan Cumhuriyet, hilafetin kaldırılması ve laik reformlarla Batı yönelimli bir dönem başlattı.
Ancak 2002’de AKP’nin iktidara gelişiyle birlikte, dinin kamusal yaşamdaki rolü yeniden güç kazandı.
Fethullah Gülen hareketiyle ittifak olarak başlayan bu dönem, 2016’daki darbe girişimi sonrası yargı, ordu ve bürokraside büyük tasfiyelerle sonuçlandı.
Erdogan’ın Nihai Hedefi: CHP’yi Tasfiye Etmek
Ellis’e göre Erdoğan, hocası Necmettin Erbakan’ın izinden giderek siyasi İslam’ı Türkiye’de kalıcı kılmak istiyor.
Önündeki son engel ise Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) — Atatürk’ün kurduğu, laikliğin kurumsal sembolü olan yapı.
Yazar, “Erdoğan şu anda CHP’yi zayıflatmak ve kontrol altına almakla meşgul. Bu süreç, Türkiye’nin çok partili demokrasiden uzaklaşmasının son aşaması olabilir.” diyor.
Demokrasi mi, Oligarşi mi? “Demir Yasa” Türkiye’yi Tehdit Ediyor
Why Nations Fail, Alman sosyolog Robert Michels’in “oligarşinin demir yasası”na da değinir:
Yeni liderler, eski düzeni devirmek için geldiklerinde çoğu zaman aynı otoriter alışkanlıkları tekrarlar.
Ellis, Türkiye’nin de bu kısır döngüye kapıldığını belirtiyor:
“Erdogan, 2007 seçim zaferinin ardından uzlaşma sözü vermişti ama tam tersini yaptı; bugün Türk toplumunun geniş bir kesimini yabancılaştırmış durumda.”
İmamoğlu Faktörü ve CHP Davası
Ellis, Cumhuriyet sonrası devrimlerin aşırı uçlara savrulduğunu hatırlatıyor: 1923’teki laik devrim ve 2002’deki muhafazakâr dönüşüm gibi.
Şimdi ise yeni bir kırılma noktasında:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, Erdoğan’ın çoğulculukla bağdaşmayan çizgisinin en net göstergesi.
Ellis’e göre İmamoğlu, “farklı yaşam tarzlarını birleştirebilecek, yeni kuşağın lider adayı.”
Tam da bu nedenle 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılması engellendi.
“Erdogan, gücü korumak için CHP belediye başkanlarını görevden alıyor ve partinin iç dinamiklerini kontrol altına almaya çalışıyor.”
Kritik Tarih: 24 Ekim ve Özgür Özel Davası
Ellis, The National Interest’teki makalesinde Ankara 24 Ekim davasına özellikle dikkat çekiyor:
Bu dava, CHP’nin 2023 Kasım’ında Özgür Özel’i genel başkan seçme kararının meşruiyeti üzerine.
Sonuç, yalnızca CHP’nin değil, Türkiye demokrasisinin geleceğini de belirleyebilir.
“Eğer mahkeme CHP’nin kongre kararını geçersiz sayarsa, Türkiye nihai olarak otokrasiye sürüklenebilir.”
Sonuç: Türkiye Yeni Bir Kavşakta
Robert Ellis, Türkiye’nin kaderini belirleyecek bu davayı “Erdogan’ın son büyük sınavı” olarak tanımlıyor.
Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in kaderiyle, Acemoğlu’nun teorik çerçevesi iç içe geçmiş durumda:
Ya kapsayıcı bir demokrasi yeniden inşa edilecek, ya da çıkarıcı bir düzenin kalıcılaşmasıyla Türkiye tarihte yeni bir otoriter döneme girecek.
Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Raporlarımız kurumsal müşterilere yöneliktir. Abonelik ücretlidir. Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]