Sosyal Medya

Genel

Kansu Yıldırım: Zengin Daha Zengin, Fakir Daha Fakir: Türkiye’de Servet Eşitsizliği Derinleşiyor

Zengin-fakir uçurumu her geçen gün artıyor

Kansu Yıldırım: Zengin Daha Zengin, Fakir Daha Fakir: Türkiye’de Servet Eşitsizliği Derinleşiyor

Toplumsal eşitsizliklerin en belirgin göstergelerinden biri olan servet dağılımı, hem dünyada hem de Türkiye’de tarihsel zirvelerine ulaşmış durumda. Jean-Jacques Rousseau’nun yüzyıllar önce dile getirdiği mülkiyet eleştirisi bugün yeniden güncel: “Burası bana aittir” diyerek başkasının yoksulluğu üzerine servet inşa eden sistem, derin bir adaletsizliği yeniden üretmeye devam ediyor.

Forbes Listeleri ve Tekelleşmenin Fotoğrafı

Forbes’un 2024 ve 2025 listeleri, zenginlikteki uçurumun boyutlarını açıkça ortaya koyuyor. Türkiye’deki en zengin 100 kişinin toplam serveti 128,5 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu rakam, Türkiye’nin yıllık gayrisafi yurt içi hasılasının yaklaşık %10’una denk geliyor. Listedeki isimlerin tamamı büyük holdinglerin sahipleri ya da mirasçıları; çoğu servetini miras, kamu ihalesi ya da sektörel tekelcilik sayesinde edinmiş durumda.

İşçiler patronlardan daha yüksek oranda vergi ödemiş!

Listenin başında yer alan Murat Ülker’in serveti 5,5 milyar doları bulurken, onu BioNTech ortağı Uğur Şahin ve Kazancı Holding’in sahibi Cemil Kazancı izliyor. Ülker’in servetindeki artış, gıda sektöründeki satın almalarla elde edilen pazar hâkimiyetine bağlanıyor. Türkiye’de de tıpkı küresel düzlemde olduğu gibi, sermaye ve mülkiyet giderek dar bir zümrenin elinde yoğunlaşıyor.

Gelir ve Servet Uçurumu

World Inequality Database verilerine göre, Türkiye’de en zengin %10’luk kesim toplam servetin %68’ini, en zengin %1 ise %26’sını kontrol ediyor. Buna karşın en yoksul %50’lik kesimin toplam servetten aldığı pay yalnızca %2,6. 2024 yılında hazırlanan bir başka rapora göre, Türkiye bu dağılımda 21 Avrupa ülkesi içinde ilk sırada.

Gelir dağılımı açısından da tablo farklı değil: Türkiye’de en zengin %1’lik kesim milli gelirin %23,9’unu alırken, en yoksul %50 sadece %14,1’ini alabiliyor. Son 18 yıldır bu farkın kapanmadığı, aksine büyüdüğü vurgulanıyor.

Yoksulluk Derinleşiyor

Servet birikimi artarken, toplumun geniş kesimleri yoksullaşmaya devam ediyor. TÜİK’in 2024 yılı çocuk yoksulluğu araştırmasına göre, her 10 aileden biri çocuğuna yeni giysi alamıyor. Aynı şekilde, her 10 aileden biri çocuklarına taze meyve-sebze tüketimi sağlayamıyor. Bu tabloya rağmen, Türkiye’nin en büyük holdingleri özelleştirme yoluyla devraldıkları kamu varlıklarından milyarlarca liralık kâr elde ediyor.

Son dört yılda Türkiye’nin en zengin 100 kişisinin serveti 28 milyar dolar artarken, işçilerin %60’tan fazlası asgari ücret ya da biraz üzerinde gelirle yaşam mücadelesi veriyor.

Çözüm Nerede?

 

Bu sistemin sürdürülebilir olmadığını belirten Kansu Yıldırım, çözümün kamu mülkiyetinin güçlendirilmesinde ve özelleştirme süreçlerinin tersine çevrilmesinde yattığını savunuyor. Üretim araçları üzerindeki mülkiyet tipi değişmediği sürece, yoksulluk ve eşitsizlik yapısal bir sorun olmaya devam edecek.

Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Abonelik koşulları için bize e-mail atın: istanbulanalytics@gmail.com

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler