Genel
FÖŞ yazdı: İsrail İran savaşı ve iç siyaset uyumsuzluğu
İsrail ve İran arasında tırmanan savaş, bölgesel dengeleri altüst ederken, ABD'nin olası müdahalesiyle küresel petrol fiyatlarında ciddi bir şok yaşanabilir. Türkiye açısından savaşın doğuracağı göç dalgası, ekonomik kırılganlıklar ve iç siyasetteki hazırlıksızlık ciddi riskler yaratıyor. Cumhur İttifakı bu gelişmelere karşı PKK ile yeni bir çözüm süreci ve CHP ile bir uzlaşıyı gündemine almazsa, ülkenin siyasal dengeleri ve ekonomik istikrarı derinden sarsılabilir.

İsrail ve İran arasında tırmanan savaş, bölgesel dengeleri altüst ederken, ABD’nin olası müdahalesiyle küresel petrol fiyatlarında ciddi bir şok yaşanabilir. Türkiye açısından savaşın doğuracağı göç dalgası, ekonomik kırılganlıklar ve iç siyasetteki hazırlıksızlık ciddi riskler yaratıyor. Cumhur İttifakı bu gelişmelere karşı PKK ile yeni bir çözüm süreci ve CHP ile bir uzlaşıyı gündemine almazsa, ülkenin siyasal dengeleri ve ekonomik istikrarı derinden sarsılabilir. Erdoğan’ın CHP’ye açacağı diyalog kapısı ve kayyım kararı gibi adımlar, yalnız iç politikayı değil, Türkiye’nin savaşın etkilerine karşı vereceği refleksleri de belirleyecek.
İsrail – İran Savaşı: Trump bekleniyor
İsrail’in İran’a saldırısı 8. gününü tamamlarken, taraflar el yükseltti. İsrail’de bir hastanenin yanlışlıkla füzeden zarar görmesi üzerine, İsrail Savunma Bakanı İran Dini Lideri Hamaney’in artık yaşayamayacağı tehdidini savurdu. İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Üyesi Behnam Saidi, İsrail saldırılarına karşı İran’ın çeşitli yanıt seçenekleri bulunduğunu belirterek, “Hürmüz Boğazı’nın kapatılması da seçeneklerimiz arasında yer alıyor” dedi.
Eğer ABD savaşa müdahil olmazsa, Yeni Dünya Düzeni’nin ilk büyük çaplı vekâlet savaşının içindeyiz. Bir yanda Rusya ve Çin İran’ı, ABD ise açıktan İsrail’i destekliyor. Rusya ve Çin’in desteği önemli, çünkü bir aşamada İran’a SİHA, füze ve yeni fırlatma platformları ihraç ederek savaşı uzatabilirler. Yine de Trump’ın müdahil olmadığı bir senaryoda bu savaş “pata” biter. Yani, İsrail dağın içine kazılmış Fordo nükleer tesisini imha edemez. Hamaney’i öldürmek ise rejimi yıkmaz, aksine güçlendirir. İki taraf birkaç hafta içinde bu anlamsız savaşın getirdiği ekonomik ve insani kayıplara dayanamayarak, adı konulmamış bir barışa razı olur.
Bu senaryo küçük olasılık taşımakla birlikte, Türkiye için bulunmaz fırsattır. İran’ın Irak ve Ermenistan üzerindeki nüfuzu azalır. Azerbaycan, Ermenistan’ı belki de zor kullanarak Zengezur Koridoru’nu açmaya ikna eder. Irak’taki kazançlarımız daha da somut olur. Bağdat, Kürt Federe Bölgesi’ndeki petrol ve doğalgaz zenginliğini Türkiye üzerinden Avrupa’ya sevk etmeye karar verebilir.
İsrail’in çifte hedefi olan İran’ın tüm nükleer kapasitesinin imhası ve rejimin çökmesine ulaşamaması durumunda, Netanyahu hükümeti güven oyu ile devrilir. Erken seçimde ne olur bilinmez, ama kaybetmesi ihtimali azımsanmayacak ölçüde. Netanyahu giderse de İsrail’in güvenlik doktrinini değiştirip Suriye’de HTŞ rejimini istikrarsızlaştırmaktan vazgeçmesi yüksek olasılık. En son olarak da bu senaryoda, petrol fiyatlarındaki yükseliş cüzi kalır.
Maalesef, temel senaryom bir hafta içinde Trump’ın ABD’yi savaşa sokması. Trump Orta Doğu’da uzun soluklu bir savaşa hiç de gönüllü değil, gerek MAGA tabanı gerekse siyasi yelpaze savaşa girmenin getirisi konusunda fikir ayrılığına düşmüş durumda. Ama, İsrail saldırısıyla iyice yumuşamış olan İran’ın tüm nükleer tesislerini yok edip, ABD’nin 3 numaralı tehdidini oyundan düşürmek ve Rusya’ya nanik yapmak Trump’ın burun kıvıramayacağı bir zafer olur. Zaten, MSNBC, WSJ ve FT’ye göre de Trump çoktan savaşa girmek konusunda karar verdi, zamanını bekliyor.
Ancak, ABD açısından çok vahim bir ikilem var. Fordo’yu yerle bir etmek İran tehdidini sadece birkaç yıl geciktirir. Nükleer başlık imal etmekte en önemli girdiler kaynak ve know-how. İran’da ikisi de var. Bu nedenle, Fordo’ya hava saldırısıyla başlayan ABD macerasının da rejimi çökertmeye yönelmesi çok olası. İran’da Şii ve milliyetçi ideoloji devletin tüm paydaşları tarafından paylaşılıyor. Rejimi dış saldırıyla yıkmak imkân dâhilinde değil. Ancak, İran’a çok katı bir petrol ambargosu uygulanır, ya da Karg adası gibi ihracat tesisleri imha edilirse, sosyal güvenlik ağı çökeceği için halk rejime başkaldırabilir. Bu senaryoda yukarıda arz ettiğim gibi İran’ın dünya enerji trafiğinin %20’sini geçtiği Hürmüz Boğazı’nı kapatması, Husi’lerin de Kızıldeniz’de tankerlerin seyrüseferini engellemesi neredeyse kesin.
Yani, ABD’nin İran’a saldırısı dev bir petrol şokunu tetikleyerek tüm küresel dengeleri bozabilir. Birçok kaynak ABD 5. Filosunun Hürmüz Boğazı’nı koruyabileceğini iddia ediyor. Herhalde doğrudur, ancak saldırı ihtimali çok düşük de olsa, birçok denizcilik firması yüksek navlun ve sigorta ücretinden cayarak, bölgeden enerji nakletmez. Çok ciddi bir arz açığı hasıl olur. İran’ın Hürmüz’ü bloke ettiği senaryoda, Brent varil fiyatının 100 doları aşması makul. Üstelik, bu nedenle doğan petrol ve gaz açığı da kolaylıkla kapatılamaz. En az 6 ay, belki bir yıl dünya 1970’leri aratmayacak bir stagflasyonun içine düşer.
Ben, petrol şoku koşulunda makul davranıp, sadece navlun ve sigorta ücretlerinin yükseleceğini ve Brent’in 85 dolar civarına yerleşeceğini düşünüyorum.
Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Raporlarımız kurumsal müşterilere yöneliktir. Abonelik ücretlidir. Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]