Genel
FÖŞ-ANALİZ: Suriye-İsrail savaşı ve Çözüm Süreci
Suriye-İsrail savaşı tehlikesi başgösterdi. Türkiye açısından Çözüm Süreci tıkanabilir

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Dürzi grupların Suriye hükümetine bağlı güvenlik güçlerine karşı saldırılarıyla başlayan çatışmalara işaret ederek Şam yönetimine saldırı tehdidinde bulundu. Ülkede al Sharaa’ın güvenlik güçleriyle Dürzi azınlık arasında çatışmalar sürerken, İsrail’in hava saldırılarının hükümet güçlerini hedef alması ve doğrulanamayan Alevi azınlığa saldırı haberleri, Suriye’nin geleceğini okumayı çok zorlaştırıyor.
Suriye’de tırmanan gerginlik Türkiye açısından büyük sorun, çünkü Suriye Kürt yönetimi bu şartlar altında merkezi yönetime katılmayı reddedebilir ve kendi bölgesini olası çatışmalara karşı korumaya öncelik verebilir.
Suriye’de ne oluyor?
İsrail devlet televizyonu KAN’ın haberinde, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Katz’ın orduya saldırı talimatı verdiği belirtildi. Habere göre, Katz açıklamasında, “(Suriye’de) Dürzilere yönelik saldırılar devam ederse sert karşılık vereceğiz.” ifadesini kullandı. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar da dün bir resepsiyonda yaptığı konuşmada, uluslararası toplumu Suriye’ye müdahale etmeye çağırmıştı.
Suriye’nin başkenti Şam’ın güneyinde silahlı Dürzi grupların Suriye hükümetine bağlı güvenlik güçlerine karşı saldırılarıyla başlayan çatışmalarda yaralanan toplam 5 Dürzi’nin, tedavi için İsrail’e getirildiği bildirilmişti.
Suriye yönetimi, Şam’ın güneyinde yer alan Ceramane Mahallesi’nde bazı Dürzi silahlı grupların başlattığı ve Sahnaya semtine yayılan çatışma sonrası bölgede dün kontrolü sağladığını bildirmişti.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Suriye’deki Askerî Müdahale Emri Doğrulandı
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Suriye’deki Dürzi azınlığı koruma amacıyla orduya askerî operasyon talimatı verdiğini kamuoyuna açıkladı. Açıklama, ülkedeki mezhepsel şiddetin tırmandığı bir döneme denk geldi.
İsrail’in Suriye’deki Askerî Operasyonu
30 Nisan 2025 tarihinde İsrail, Şam yakınlarında, Dürzi topluluklarına saldırı hazırlığında olduğu iddia edilen radikal bir grubu hedef alarak hava saldırısı düzenledi. Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı İsrael Katz, bu operasyonu “uyarı operasyonu” olarak tanımladı ve saldırının amacının Dürzi halkına yönelik tehditleri caydırmak olduğunu belirtti.
İsrail yönetimi, İsrail ve Suriye’deki Dürziler arasında tarihi ve ailevi bağlara dikkat çekerek, Dürzi toplumuna yönelik güçlü bir bağlılık duyduklarını ifade etti. Netanyahu, Dürzi topluluklarının zarar görmesine izin vermeyeceklerini ve bu konuda Suriye rejiminin de sorumluluk alması gerektiğini vurguladı.
Çatışmaların Arka Planı
Suriye’nin güneyinde patlak veren şiddet olayları, Dürzi bir din adamına ait olduğu iddia edilen ve Hz. Muhammed’e hakaret içeren sahte bir ses kaydının yayılmasıyla başladı. Bu olay, Dürzi çoğunluklu bölgelere yönelik intikam saldırılarına neden oldu. Yaşanan çatışmalarda Dürzi sivillerin yanı sıra Suriye güvenlik güçlerinden de çok sayıda kişi hayatını kaybetti.
Bu gelişmelerin ardından Netanyahu, İsrail ordusuna Suriye’nin ilgili bölgelerindeki Dürzi topluluklarını savunmak için hazırlıklı olmaları yönünde talimat verdiğini açıkladı.
Dürzi Toplumunun Tepkisi
İsrail’in Dürzileri koruma söylemine rağmen, bazı Suriyeli Dürzi liderler İsrail’in müdahalesine şüpheyle yaklaşıyor. Bu müdahalelerin mezhepsel gerilimleri daha da artırabileceği ve kendi özerkliklerini zayıflatabileceği endişesini taşıyorlar.
İsrail ile Suriye Arasında Kapsamlı Savaş Olasılığı: Gerçek Bir Tehdit mi?
Nisan 2025’te Şam yakınlarında yaşanan şiddetli çatışmalar ve İsrail’in Suriye topraklarında Dürzi azınlığı koruma gerekçesiyle gerçekleştirdiği hava saldırıları, bölgede yeni bir savaş ihtimalini gündeme getirdi. Özellikle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun orduya “hazır ol” talimatı vermesi ve kamuoyuna açık biçimde müdahaleyi savunması, iki ülke arasındaki tansiyonu tehlikeli şekilde yükseltti. Ancak bu gelişmelere rağmen, İsrail ile Suriye arasında tam ölçekli bir savaşın yakın gelecekte gerçekleşmesi düşük bir olasılık olarak değerlendiriliyor.
Stratejik Caydırıcılık ve Askerî Denge
İsrail, Orta Doğu’daki en gelişmiş askeri kuvvetlerden birine sahip ve aynı zamanda ABD’nin güçlü stratejik müttefiki konumunda. Suriye ise 2011’den bu yana süren iç savaş, ekonomik çöküş ve parçalanmış ordu yapısıyla oldukça zayıflamış durumda, ancak Sünni çoğunluk olası bir İsrail kara harekatında silahlanarak İsrail’e ağır bir bedel ödetebilir.
İsrail tarafında ise hedef, doğrudan bir savaş başlatmaktan ziyade, Dürzi topluluklara yönelik tehditleri bertaraf etmek ve caydırıcılık sağlamaktır. İsrail, geçmişte olduğu gibi “cerrahi hava operasyonları”yla sınırlı müdahaleyi tercih ediyor ve bu çizgiyi geçmekten kaçınıyor. Ancak Suriye topraklarında İran’a bağlı milislerin aktif varlığı, çatışmaların başka bölgesel aktörlere de sıçramasına neden olabilir.
İran Faktörü ve Bölgesel Genişleme Riski
İran, Suriye’deki varlığı aracılığıyla İsrail’e karşı “dolaylı cepheler” oluşturmayı sürdürüyor. Lübnan’daki Hizbullah ve Suriye içindeki Şii milis gruplar, İsrail’i doğrudan hedef alabilecek potansiyele sahip. Bu yapıların herhangi bir şekilde İsrail’e yönelik saldırısı, İsrail’in misilleme kapasitesini harekete geçirebilir ve bölgesel bir yangını tetikleyebilir.
Ancak İran da mevcut durumda ekonomik yaptırımlarla boğuşuyor ve Tahran yönetiminin doğrudan İsrail ile bir savaşa girmesi büyük bir stratejik risk anlamına gelir. Dolayısıyla İran’ın da mevcut şartlarda bölgesel çatışmaları sınırlı tutma eğiliminde olduğu görülüyor.
Uluslararası Toplumun Rolü
ABD, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler, İsrail-Suriye hattındaki gerilimi yakından izliyor. Özellikle ABD yönetimi, İsrail’in güvenliğini desteklese de, bölgesel istikrarın bozulmasını istemiyor. Savaş senaryosu, petrol fiyatlarında dalgalanmalara, mülteci krizinin büyümesine ve bölgesel güvenliğin zedelenmesine yol açabilir. Bu nedenlerle, uluslararası aktörler, savaşın önlenmesi yönünde diplomatik baskıyı artıracaktır.
Suriye ile İsrail arasında kapsamlı bir savaşın çıkma ihtimali, mevcut şartlarda sınırlı görünse de, lokal çatışmaların büyümesi ve taraf dışı aktörlerin müdahalesi bu riski artırabilir. Ancak ne İsrail ne de Suriye, kısa vadede doğrudan savaşın siyasi ve askerî yükünü taşımaya hazır durumda. Bu nedenle önümüzdeki dönemde daha çok “vekâlet çatışmaları” ve sınırlı operasyonlarla gerilimli fakat kontrollü bir süreç yaşanması beklenmektedir.
Barış Süreci akamete uğrar
Suriye’de tırmanan gerginlik Türkiye açısından büyük sorun, çünkü Suriye Kürt yönetimi bu şartlar altında merkezi yönetime katılmayı reddedip kendi bölgesini olası çatışmalara karşı korumaya öncelik verebilir.
Suriye Kürt yönetiminin merkezi hükümete entegrasyonun gecikmesi ise, AKP-MHP-Dem Parti arasında kotarılan yeni anayasa görüşmelerini sekteye uğratır. Erdoğan, PKK ve Suriye Kürt yönetimi tam olarak silahsızlanmadan, Öcalan ve DEM Parti ile yeni anayasa pazarlığına oturmayı kamuoyu tepkisinden çekindiği için göze alamaz.