Genel
ANALİZ: Avrupa Yeni Bir İmparatorluk Çağına mı Giriyor? Türkiye, Avrupa Güvenlik Mimarisinin Merkezine Yerleşiyor
ABD, Çin, Rusya ve Türkiye’nin etkisi artarken, Avrupa içerisinde “imparatorluk ölçeğinde güç” tartışması alevleniyor. Türkiye’nin son yıllarda bölgesel nüfuzunu artırması ve Avrupa ile savunma iş birliğini derinleştirmesi, bu yeni güvenlik mimarisinin önemli parçalarından biri olarak görülüyo
Eski Belçika Başbakanı ve Avrupa Parlamentosu üyesi Guy Verhofstadt, “Geleceğin dünya düzeni ulus devletler üzerine değil, imparatorluklar üzerine kurulu olacak” diyerek Avrupa Birliği’ni küresel güç rekabetine hazırlanmaya çağırdı. ABD, Çin, Rusya ve Türkiye’nin etkisi artarken, Avrupa içerisinde “imparatorluk ölçeğinde güç” tartışması alevleniyor. Türkiye’nin son yıllarda bölgesel nüfuzunu artırması ve Avrupa ile savunma iş birliğini derinleştirmesi, bu yeni güvenlik mimarisinin önemli parçalarından biri olarak görülüyor.
“Ulus devlet çağı bitti, imparatorluklar geri geliyor”
Avrupa’da giderek daha fazla siyasetçi, uluslararası sistemde ulus devletlerin tek başına ayakta kalamayacağını söylüyor. Bu görüşün en gür savunucularından biri, Avrupa Parlamentosu üyesi Guy Verhofstadt:
“Yeni dünya düzeni imparatorluklar üzerine kurulu olacak. Avrupa Birliği, küresel rekabette hayatta kalmak istiyorsa, güç birliği yapmak zorunda.”
Verhofstadt’ın çıkışları, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in Münih Güvenlik Konferansı’ndaki konuşmasının ardından yeniden gündeme geldi. Tartışmaların temelinde şu soru var:
AB, Çin–ABD rekabetinde ve Rusya’nın saldırgan stratejileri karşısında tek parça hâlinde güç projeksiyonu yapabilir mi?
Çok kutupluluk geri döndü: Haritalar yeniden çiziliyor
Son beş yılda yaşanan jeopolitik gelişmeler, güç dengelerinin hızla ve somut şekilde değiştiğini gösteriyor:
-
Rusya’nın Ukrayna’nın beşte birini işgali,
-
Azerbaycan’ın Karabağ’da hızla üstünlük sağlaması,
-
ABD ve Çin’in Pasifik ve Arktik’te nüfuz mücadelesi,
-
Hindistan–Pakistan arasında sınır çatışmaları,
-
Afrika’da artan askerî hareketlilik,
-
Türkiye ve İsrail’in Suriye’de nüfuz alanlarını paylaşması.
Bu tabloya göre, çok kutuplu dünya artık bir akademik varsayım değil; hızla sahaya yansıyan bir gerçek.
Uluslararası ilişkilerde realist ekole göre, çok kutupluluk dönemlerinde devletler güvenlik için güç birliği yapar, nüfuz alanı kurar, hatta gerektiğinde toprak kontrolü için müdahalede bulunur.
Bugün olan tam olarak bu.
Avrupa, Türkiye ile stratejik yakınlaşmaya gidiyor
Yeni dengede Türkiye’nin konumu dikkat çekiyor.
İngiltere, kısa süre önce Türkiye’ye 20 adet Eurofighter Typhoon satışı için 5,4 milyar poundluk bir anlaşmaya imza attı. Bu, sadece bir savunma satışı değil; Londra’nın “Avrupa güç dengesi” refleksiyle attığı adım olarak görülüyor.
Benzer şekilde:
-
Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Türkiye’yi SAFE – Security Action for Europe adlı 150 milyar euroluk savunma entegrasyon programına davet etti.
-
Fransa ve Almanya, Ukrayna savaş sonrası barış misyonunda Türk askerî varlığını tartışmaya açtı.
-
İngiltere, Türkiye ile savunma işbirliğini “stratejik ortaklık” seviyesine çıkardı.
Avrupa ülkelerinin bu dönüşünün temel nedeni net:
Türkiye, Avrupa’nın doğusunda güç dengelerini değiştirebilen tek NATO ülkesi.
https://www.youtube.com/watch?v=Is6e7p2XmIU&t=863s
Türkiye neden bu kadar kritik?
Türkiye son 15 yılda:
-
Azerbaycan’a verdiği askerî destekle Güney Kafkasya dengelerini değiştirdi,
-
Kuzey Afrika’da nüfuz alanı kurdu,
-
Suriye’de etkinlik kazanarak güvenlik hattı oluşturdu,
-
Kürt sorununda hem içeride hem dışarıda yeni strateji geliştirdi,
-
Ukrayna savaşında diplomasi masasında belirleyici rol aldı.
Bu tablo, Türkiye’yi yeniden bölgesel mimar konumuna taşımış durumda.
Ankara’nın jeopolitik yaklaşımı, artık sadece savunma odaklı değil; aktif nüfuz ve çıkar korumasına dayalı.
Neo-emperyal rekabet: Avrupa’nın yeni korkusu
Avrupa içinde “Türkiye çok güçleniyor” endişesi yükselirken, başka bir kesim bunu tarihin doğal akışı olarak görüyor:
-
Küçük devletlerin tek başına etkisi azalıyor.
-
Ekonomik ve askerî güç artık bölgesel bloklar tarafından kullanılıyor.
-
Etki alanı oluşturmayan devletler “küçülme riski” ile karşı karşıya.
Bir diplomatın ifadesiyle:
“Uluslararası sistem Darwinist. Ya büyürsün ya da başkalarının etki alanına girersin.”
Avrupa, iç politikada milliyetçiliğin yükseldiği, sosyal medya popülizminin karar alma mekanizmalarını çökerttiği bir dönemde bu baskıyı daha fazla hissediyor.
Neden şimdi?
Analistler, üç temel başlıkta birleşiyor:
-
Rusya tehdidi → NATO doğu hattı yeniden inşa ediliyor.
-
Çin’in yükselişi → Avrupa tedarik zincirlerini ve güvenliğini çeşitlendirmek zorunda.
-
ABD’nin içe kapanma riski → Avrupa kendi güvenlik kapasitesini artırmalı.
Bu tabloya göre, Türkiye artık bir “komşu” değil; Avrupa güvenlik mimarisinin zorunlu ortağı.
Sonuç: Türkiye, Avrupa’nın yeni güç mimarisinde merkezde
Jeopolitik rekabetin sertleştiği bu dönemde, Avrupa ülkeleri Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açıyor.
Bu kez konu göç, vize veya retorik değil — çıkar ve güvenlik.
Avrupa düzeni çözülürken, güç boşluğunu dolduran aktörlerin kim olduğu netleşiyor:
ABD, Çin, Rusya ve Türkiye.
Ve uluslararası sistem, Verhofstadt’ın söylediği gibi, belki de gerçekten “imparatorluk ölçeğinde güçler” tarafından şekilleniyor.
Kaynak: Engelsberg Ideas, Sumantra Maitra
Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Raporlarımız kurumsal müşterilere yöneliktir. Abonelik ücretlidir. Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]
