Ekonomi
BÜTÇENİN KANAYAN YARASI: KDV AÇIĞI
Türkiye ekonomisinin en büyük ve kronik sorunlarından biri olan Katma Değer Vergisi (KDV) Açığı, bütçe gelirleri üzerindeki baskıyı her geçen gün artırıyor. Maliye Bakanlığı verilerine göre, 2023 yılında toplam vergi gelirlerinin yaklaşık %40’ını oluşturan KDV, teorik olarak toplanması gereken miktarın çok altında kalıyor.
Ekonomi Uzmanı Mücteba Onurhan Özmumcu’dan Kritik Analiz: 300 Milyar TL’lik Kayıp Nasıl Durdurulur?
Türkiye ekonomisinin en büyük ve kronik sorunlarından biri olan Katma Değer Vergisi (KDV) Açığı, bütçe gelirleri üzerindeki baskıyı her geçen gün artırıyor. Maliye Bakanlığı verilerine göre, 2023 yılında toplam vergi gelirlerinin yaklaşık %40’ını oluşturan KDV, teorik olarak toplanması gereken miktarın çok altında kalıyor.
OECD ülkelerinde ortalama %11 seviyesinde seyreden KDV Açığı, Tax Foundation’ın 2021 raporuna göre Türkiye’de tahmini %20-25 aralığında bulunuyor. Bu, Türkiye’nin vergi sistemindeki etkinliğin OECD ortalamasının iki katından fazla olduğunu gösteriyor.
KDV Açığı Nedir ve Boyutları Ne Kadar?
KDV Açığı, devletin toplaması gereken teorik KDV (VTTL) ile fiilen tahsil ettiği KDV arasındaki farktır. Mücteba Onurhan Özmumcu’nun analizine göre, 2023 yılında 1,2 trilyon TL KDV geliri tahsil edildiği varsayılırsa, tahmini %20-25’lik açık, bütçe için 240 ila 300 milyar TL’lik devasa bir kayıp anlamına geliyor.
Bu açık, kabaca iki ana bileşenden oluşur:
- Uyumsuzluk Açığı: Vergi kaçakçılığı, kayıt dışılık, iflaslar ve ödeme güçlükleri nedeniyle ortaya çıkan kayıp.
- Politika Açığı: İndirimli vergi oranları (%1’lik gıda, %10’luk turizm, eğitim) ve istisnalar (sağlık, finans) nedeniyle vergi tabanının daralmasından kaynaklanan kayıp.
Türkiye’nin KDV Gelir Oranı (VRR), yani potansiyel KDV’nin ne kadarının toplandığını gösteren gösterge, %55-60 bandında. Bu, toplanması mümkün olan gelirin neredeyse yarısının (%40-45) sisteme dahil edilemediği anlamına geliyor. Bu oran, Lüksemburg (%89) ve Yeni Zelanda (%99) gibi geniş tabanlı KDV uygulayan ülkelerin oldukça altındadır.
Açığın Ana Nedenleri
Özmumcu’ya göre KDV Açığı’nın bu kadar yüksek olmasında birden fazla yapısal sorun rol oynuyor:
- Yüksek Kayıt Dışı Ekonomi: TÜİK verilerine göre, GSYİH’nın %25-30’u kayıt dışı işlem görüyor. Perakende, inşaat ve hizmet sektörlerinde faturasız işlem yapmak yaygın bir alışkanlık. Küçük esnafın %50’ye yakınının KDV beyanında eksiklik göstermesi, uyumsuzluk açığını körüklüyor.
- Dar Vergi Tabanı: Gıda (%1), turizm ve eğitimdeki (%10) indirimli oranlar ile sağlık ve finansal hizmetlerdeki istisnalar, vergi tabanını daraltarak Politika Açığı’nı büyütüyor. Tax Foundation raporları, bu indirimli oranların yüksek gelirlilere daha fazla fayda sağladığını ve regresif etki yarattığını gösteriyor.
- Vergi İdaresindeki Zafiyetler: Türkiye’de vergi denetim oranının %5’te kalması (AB ortalaması %10), saha denetimlerinin yetersizliği ve KDV iade süreçlerinin 6 aya kadar uzaması firmaların nakit akışını zorlaştırarak vergiye uyumu düşürüyor.
Ekonomik ve Sosyal Etkiler
300 milyar TL’lik kayıp, doğrudan devletin kamu hizmeti kapasitesini sınırlandırıyor; altyapı, eğitim ve sağlık harcamalarından kesintiye yol açıyor. Diğer yandan, %20 standart KDV oranı ve %50+ enflasyonun birleşimi, 2024-2025 döneminde perakende satışları %5 düşürerek tüketimi baskıladı.
OECD’nin 2024 Tax Competitiveness Index’te Türkiye’yi 11. sırada göstermesi, yüksek tüketim vergilerinin büyümeyi %0,5 ila 1 arasında yavaşlatıcı etki yaptığını gösteriyor.
Çözüm Önerileri ve Reform Yolu
Mücteba Onurhan Özmumcu, KDV Açığı’nı OECD ortalaması olan %10’un altına çekmek için şu adımları öneriyor:
- Tabanı Genişletme: İndirimli KDV oranları kademeli olarak azaltılmalı ve Yeni Zelanda gibi geniş tabanlı KDV sistemlerine geçiş hedeflenmelidir.
- Dijital Denetim: E-fatura ve e-arşiv kapsamı %100’e çıkarılmalı, denetim oranı %10’a yükseltilmelidir. Yapay zeka destekli, risk bazlı izleme sistemleri (İsveç modeli) etkinleştirilmelidir.
- Hedefli Sosyal Destek: Düşük gelirlilere KDV indirimi yerine, Kanada’daki GST modeli gibi doğrudan nakit transferi veya gıda kredisi sağlanarak sosyal adalet güçlendirilmelidir.
- Hızlı İadeler: KDV iade süreçleri 6 aydan 1-2 aya indirilerek firmaların nakit akışı rahatlatılmalı ve vergiye uyum teşvik edilmelidir.
Özmumcu, son gelişmelerden örnek vererek, Gelir İdaresi’nin başlattığı “KURGAN” ve “VEDAS” gibi uygulamaların mücadelede önemli adımlar olduğunu ancak vergi dışsallıklarının doğru analiz edilmesi ve mükellefle devlet arasındaki güveni güçlendirici uygulamaların sürdürülebilirliğinin artırılması gerektiğini vurguluyor. Bu reformlar, dolaylı vergi verimliliğini ve ekonomik büyümeyi destekleyecektir.
