Sosyal Medya

Ekonomi

Güldem Atabay yazdı: Vatandaş yemeğinden kesip kira ödüyor, TCMB faiz indirimi gecikiyor

Alt gelir grubu kiraya ve gıdaya çalışması siyasette de etki yaratıyor. En yoksul %20’lik kesim, bütçesinin %38,4’ünü kiraya, %33,7’sini ise gıdaya harcadı. Bu iki kalem toplam harcamalarının %72,1’ini oluşturdu. Buna karşın, en varlıklı %20’lik kesim ulaştırmaya en çok harcamayı yaparken, eğitim, sağlık ve eğlence gibi alanlarda toplam harcamaların çoğunu yine bu kesim üstlendi.

Güldem Atabay yazdı: Vatandaş yemeğinden kesip kira ödüyor, TCMB faiz indirimi gecikiyor

TÜİK’in 2024 Hanehalkı Bütçe Araştırması’na göre, konut ve kira harcamaları Türkiye genelinde aile bütçelerindeki en büyük kalem haline geldi. %26’lık payla ilk sırayı alan kira giderlerini, %23,6 ile ulaştırma ve %18,1 ile gıda harcamaları izledi. Gıda, uzun yıllardır ilk sıralarda yer alırken üçüncülüğe gerileyerek dikkat çekti.

Alt gelir grubu kiraya ve gıdaya çalışması siyasette de etki yaratıyor. En yoksul %20’lik kesim, bütçesinin %38,4’ünü kiraya, %33,7’sini ise gıdaya harcadı. Bu iki kalem toplam harcamalarının %72,1’ini oluşturdu. Buna karşın, en varlıklı %20’lik kesim ulaştırmaya en çok harcamayı yaparken, eğitim, sağlık ve eğlence gibi alanlarda toplam harcamaların çoğunu yine bu kesim üstlendi.

Yüksek reel faiz ikinci kesimin varlığını artırma yönünde etki yaratarak iç talebi destekliyor. Yüksek enflasyon ise ilk gelir grubunun temel ihtiyaçlarını toplam içindeki payını iyice yükselterek yaşam krizi yaratmaya devam ediyor.

TÜİK verisinden bir önemli sonuç da gelir dağılımı açısından çıkıyor. En zengin %20’lik kesim toplam tüketim harcamalarının %47,7’sini yaparken, en yoksul %20’nin payı sadece %5,6’da kaldı. Gelir dağılımı uçurumundaki derinleşmeyi görmemek mümkün değil.

 

2024’te hane başına ortalama aylık harcama 45.344 TL’ye, fert başına ise 23.558 TL’ye yükseldi. Bu rakamlar, bir önceki yıla göre sırasıyla %86 ve % 88,2’lik artışla resmi enflasyonun çok üzerinde.

Maaşlı kesim harcamalarının %24’ünü kiraya ayırırken, girişimci gelirli haneler ulaştırmaya daha fazla harcama yaptı. 2023’e göre hem kira hem gıda hem de ulaştırma kalemlerinde artışlar yaşandı.

Sonuç olarak, konut kiralarının etkisiyle gıda harcamaları geri planda kalırken, gelir grupları arasındaki tüketim farkları derinleşti ve temel ihtiyaçlara erişim özellikle düşük gelirli kesimler için daha da zorlaştı.

Enflasyon yavaşladı ama önümüz karışık

Mayıs ayında TÜFE enflasyonu %1,5 ile beklentilerin (%2,17) çok altında açıklandı. Yİ-ÜFE enflasyonu ise %2,48 ile oldukça yüksek. Üretici fiyatlarının yukarı çıkma nedeni enerji fiyatlarındaki aylık %8’lik zıplama. İç talebin yavaşlaması ÜFE’den TÜFE’ye geçişgenlik oranını düşürüme yönünde etki yapacak olsa da, erken faiz indirimlerinin aksi yönde riski artıracağını eklemek gerekli.

TÜFE tarafında nasıl olup da aylık enflasyonun %1,5’t kaldığını detaylardan anlıyoruz.  İşlenmemiş gıda fiyatlarında aylık %3 oranındaki gerileme, alt kalemi olarak taze sebze ve meyve fiyatlarının aylık %4,7 gerilemesi zirai don gerçeği eşliğinde sürdürülebilir görünmüyor.

Temel mallardaki aylık %3,3 artış kısmen mevsimsel giyim fiyatları artışı (%7,1) kaynaklı olsa da altın hariç dayanıklı mallardaki %2,7’lik artış da kayda değer.

İyi haber hizmet fiyatlarındaki artışın %1,7’ye gerilemesi. Kira enflasyonunun aylık %3,1 ile son beş ayın en düşük seviyesinde olduğunu ancak hedef enflasyona göre eğil ortalama enflasyona uyumlu olduğunu ekleyelim.

Bu detaylara bakınca mayıs ayında izlediğimiz aylık %1,5 seviyesinde manşet enflasyonun önümüzdeki aylarda da tekrar edeceği hatta altına düşebileceği beklentisi yaratmamalı.

Büyüme ve istihdam verisi ekonomide yüksek faize bağlı olarak yavaşlamanın resmini yansıttı. Fiyat artış hızı da mutlaka iç talepteki ivme kaybına uygun yavaşlayacak. Ancak bu yavaşlama halen %24 resmi TÜFE enflasyonu hedefine ulaşmayı mümkün kılacak gibi durmuyor. TCMB de zaten son Enflasyon Raporu sunumunda hedef enflasyonun beklenti üst bandı %29’a razı bir tonda.

TÜİK’in mevsimsellikten arındırılmış verileri de aslında farklı bir tablo sunmuyor. TÜFE aylık artışı %2,0, çekirdek enflasyon göstergeleri (B ve C) de %2,1 ve %2,25 ile manşet düzeltilmiş verinin üzerinde. Mevsimsel düzeltilmiş hizmet enflasyonu ise %2,6 ile manşet düzeltilmemiş hizmet enflasyondaki gerilemenin neden çok mutluluk yaratmaması gerektiğini gösteriyor.

 

Merkez Bankası enflasyon değerlendirme notunda çok fazla renk vermiyor zaten, “enflasyonun ana eğilimine ilişkin tüm göstergelerin Mayıs ayında bir önceki aya göre gerilediğini” söylerken üç aylık ortalamalara dikkat çekerek “ana eğilimdeki kademeli düşüşün devam ettiği” vurgusunu yapıyor.

Yukarıda vurguladıklarımızı dikkate alarak enflasyonda bir aylık rahatlamanın çok fazla anlam ifade etmediğini, yaz ayları ve asıl sonbaharın asıl test alanı olduğunu vurgulamak önemli. Enflasyon aylık olarak gerileyerek yıllık TÜFE enflasyonun da aşağı çekse de, bu süreç halen çok yavaş ilerliyor.

Siyasi tarafta devam eden yüksek tansiyon bir yandan beklentileri olumsuz etkiliyor bir yandan da TL üzerinde risklerin devam ettiği anlamına geliyor. Kamu harcamalarının seviyesi yüksekliği, özellikle yüklü faiz ödemelerinin belli bir kesim adına iç talebi desteklemesi, TL’de bir değer kaybı potansiyel riskler.

Siyaset bu doğrultuda devam ettiği sürece, ekonomide yol kazaları mümkün başka ifadeyle.

Bu gerçekler eşliğinde TCMB’nin dillendirildiği şekliyle haziran ayında faiz indirimi yapması gerçekçi değil. 19 Mart İmamoğlu sürecinin başlangıcı ile oluşan rezerv kaybını telafi etmek için nisan ayında %46’ya faiz artıran ve piyasayı genellikle %49 olan gecelik borç verme faizinden fonlayan merkez bankası açısından sular durulmuş değil.

Faiz indirimi beklentileri temmuz ayında yoğunlaşıyor. Bu adımı atmadan önce fonlama faizini %46’ye, yani politika faizi olan haftalık repo oranına çekmeyi denemesi ve bu düşüşün dövize talep yaratmadığını görmesi gerekli. Bu süreçte hükümetin de yeni bir siyasi şok eklememesi gerekli.

TCMB son siyasi gelişmelerle “yönlendiren taraf” pozisyonundan “savunan taraf” pozisyonuna geçti. Enflasyon beklentilerinin yükselmesi ve siyasi krizin yüksek seyretmesi ile savunma hattında kalmak zorunda olan TCMB, reel faizi yüksek tutmaya mecbur kısaca.

Yıl sonunda %33-35 arasında kalabilecek TÜFE enflasyonuna karşılık politika faizinin ise bugünkü %46 seviyesinden ancak %40’a kadar inmesi makul görünüyor. TÜFE enflasyonun %30 ve altına yönelmesi halinde faiz indirimleri sene sonunda politika faizini ancak %38’e kadar indirme alanı yaratabilir.

 

Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Abonelik ücretlidir. Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler