Sosyal Medya

Ekonomi

Çin’in Ticaret Modeli: Küresel Güney’i Fakir Tutmaya Dayalı Bir Sistem

ABD–Çin ticaret ateşkesi küresel piyasaları bir nebze rahatlatırken, Bloomberg analizleri Çin’in küresel ticaretteki kalıcı üstünlüğünün diğer gelişmekte olan ülkeleri yoksullaştırmaya devam ettiğini gösteriyor. Düşük beceri gerektiren üretimde bile dünya pazarının büyük bölümünü elinde tutan Çin, küresel tedarik zincirlerinin doğal evrimini engelleyerek Asya ve Afrika’daki ülkelerin sanayileşme fırsatlarını daraltıyor.

Çin’in Ticaret Modeli: Küresel Güney’i Fakir Tutmaya Dayalı Bir Sistem

Özet:

ABD–Çin ticaret ateşkesi küresel piyasaları bir nebze rahatlatırken, Bloomberg analizleri Çin’in küresel ticaretteki kalıcı üstünlüğünün diğer gelişmekte olan ülkeleri yoksullaştırmaya devam ettiğini gösteriyor. Düşük beceri gerektiren üretimde bile dünya pazarının büyük bölümünü elinde tutan Çin, küresel tedarik zincirlerinin doğal evrimini engelleyerek Asya ve Afrika’daki ülkelerin sanayileşme fırsatlarını daraltıyor.


Ticaret Ateşkesi Rahatlattı, Ancak Herkes İçin Değil

ABD ile Çin arasında sağlanan yeni ticaret ateşkesi dünya genelinde bir rahatlama yarattı. Özellikle ihracatçılar, yeni tarife düzenine uyum sağlamak için bir sessizlik dönemi bekliyor.

Ancak gelişmekte olan ülkeler için eski normale dönüş ihtimali sanıldığı kadar sevindirici değil. Çünkü mevcut düzen, ticarette Çin’in baskın konumunun devamı anlamına geliyor. Bu durum ABD ve Avrupa’dan çok, Hindistan’dan Afrika’ya kadar tüm yükselen ekonomileri olumsuz etkiliyor.


Bloomberg Endeksi: Çin Zirvede, Rakipler Uzakta

Bloomberg Intelligence’ın hazırladığı yeni ihracat potansiyeli endeksi, Çin’in hâlâ açık ara lider olduğunu ortaya koyuyor. Listenin ikinci sırasında yer alan Hindistan ile bile Çin arasında devasa bir fark bulunuyor. Çoğu gelişmekte olan ülke ise gelişmiş ekonomilerden ancak az farkla daha iyi performans gösterebiliyor.

Bu tablo beklenenin tam tersi. Normalde Çin’de ücretler arttıkça üretimin daha ucuz ülkelere kayması gerekir. Böylece ticarete dayalı sektörlerin Vietnam, Endonezya, Mısır, Türkiye veya Afrika’nın yükselen bölgelerine taşınması beklenirdi.

Ancak Çin’in altyapı verimliliği, ucuz enerjiye erişimi ve geniş teknik bilgi birikimi, onu hâlâ rakipsiz kılıyor.


Tarihte Eşi Görülmemiş Bir Hegemonya

İngiltere, ABD, Japonya gibi ülkeler belirli dönemlerde dünya ticaretine hâkim oldu. Ancak bu ülkeler zenginleştikçe düşük katma değerli üretimden çekilip zincirin üst halkalarına çıktı. Böylece daha yoksul ülkeler üretimde bir üst basamağa geçme imkânı buldu.

Çin ise tüm basamakları aynı anda kontrol ediyor — hem düşük marjlı tekstil ve oyuncak gibi sektörlerde, hem de yüksek teknoloji ürünlerinde.

Arvind Subramanian ve Shoumitro Chatterjee’nin hesaplamalarına göre Çin’in dev ticaret fazlasının %75’i hâlâ düşük beceri gerektiren üretimlerden geliyor. Ayrıca bu sektörlerde dünya pazarının yarısından fazlası hâlâ Çin’in elinde.

Bu durum hem ekonomik hem demografik gerçeklerle çelişiyor. Çin’in işgücü azalıyor; ücretler, rakiplerinin birkaç kat üzerine çıkmış durumda. Buna rağmen Çin hâlâ düşük teknolojili üretimde rakipsiz.


Peki Bu Nasıl Mümkün?

Uzmanlara göre bunun birkaç nedeni olabilir:

  • Süregelen düşük değerli yuan politikası,

  • Enerji ve aramalı maliyetlerindeki gizli sübvansiyonlar,

  • Lojistikte devlet kontrollü verimlilik,

  • Teknolojik bilgi birikiminin rakip ülkelere aktarılmaması.

Ancak asıl kritik nokta, Çin’in doğal ekonomik evrimi bilinçli olarak engellemesi.


Sermaye Çıkışına Kapanan Bir Ülke

Normalde bir ülke zenginleştikçe şirketler ve yatırımcılar daha yüksek getirili yeni pazarlara yönelir. 19. yüzyılda İngiliz bankaları tüm dünyaya kredi sağlıyordu. ABD, 20. yüzyılda küresel yatırımın neredeyse yarısını karşılamıştı. Japonya 1980’lerde dünya yatırımlarında liderdi.

Bu döngü, gelişmekte olan ülkelerin üretime atlamasını sağlayan en büyük mekanizmaydı.

Fakat Çin buna izin vermiyor. Ticaret fazlası geri dönüşümlü hale gelmiyor; yurt dışı üretim yatırımlarına gitmiyor. Bunun yerine devlet yönlendirmesiyle ülke içinde kapasite fazlası yaratılıyor veya jeopolitik etki projelerine harcanıyor.

Sonuç:

  • Çinli tasarruf sahipleri daha düşük getiriye mahkûm,

  • Çinli şirketler verimsiz yatırımlarla kaynak kaybediyor,

  • En önemlisi, dünyanın geri kalanı sanayileşme fırsatından mahrum kalıyor.


Gelişmekte Olan Ülkelerin Kaybettiği Fırsat

Afrika, Güney Asya, Doğu Avrupa ve Orta Doğu’daki milyonlarca işçi, Çinli şirketlerin sermayesi ve teknolojisi olmadan üretim zincirine katılamıyor. Gerekli bilgi ve yatırım akışı Çin’den çıkmadığı için bu ülkeler ekonomik sıçramayı gerçekleştiremiyor.

Bloomberg yazarı Mihir Sharma’ya göre:

“Pekin’in amacı zirvedeki yerini korumak. Bu uğurda gelişmekte olan dünyanın kaderinin kararması umurunda değil.”

Bu nedenle Çin’in ticaret modeli yalnızca ihracata değil; başka ülkelerin zenginleşmesini engellemek üzerine kurulu bir yapıya dönüşüyor.


Sonuç: Eğer Pekin’in İstediği Olursa, Başka Hiç Kimse Zenginleşemeyecek

Küresel ticaretteki eşitsizliğin yeni dönemde daha da derinleşeceği öngörülüyor. Yüksek tarifelere rağmen Çin hâlâ düşük ve orta teknoloji üretimin merkezinde kalıyor. Gelişmekte olan ülkeler ise küresel değer zincirlerinde daha yukarı çıkmakta zorlanıyor.

Bu nedenle ABD–Çin ateşkesi, küresel ekonomi için geçici bir sakinlik getirse bile, özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından yapısal bir huzursuzluğu ortadan kaldırmıyor.

Mishir Sharma, Bloomberg

Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Raporlarımız kurumsal müşterilere yöneliktir. Abonelik ücretlidir. Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler