Ekonomi
ANALİZ: 3. Çeyrek Analizi: Tek Haneli İşsizliğin Arkasındaki Gizli Riskler
TÜİK 3. Çeyrek verilerine göre işsizlik oranı %8,5 ile sabit kalsa da, istihdamdaki artışın (65 bin kişi) zayıf kalması ve kadın-erkek arasındaki derin uçurum, dezenflasyon sürecinin işgücü piyasasındaki maliyetini ve yapısal kırılganlıkları gözler önüne seriyor.
TÜİK 3. Çeyrek verilerine göre işsizlik oranı %8,5 ile sabit kalsa da, istihdamdaki artışın (65 bin kişi) zayıf kalması ve kadın-erkek arasındaki derin uçurum, dezenflasyon sürecinin işgücü piyasasındaki maliyetini ve yapısal kırılganlıkları gözler önüne seriyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) bugün açıkladığı 2025 yılı III. Çeyrek İşgücü İstatistikleri Raporu, ekonomik aktivitenin soğutulmaya çalışıldığı bir dönemde işgücü piyasasının ne kadar hassas bir denge üzerinde ilerlediğini gösteriyor.
1. Manşet Dengesi: İstikrar mı, Yoksa Duraksama mı?
Açıklanan verilere göre, işgücü piyasasında manşet rakamlar nispeten istikrarını korumuştur:
| Gösterge | III. Çeyrek 2025 Verisi | Önceki Çeyreğe Göre Değişim |
|---|---|---|
| İşsizlik Oranı (Mevsimsel Arındırılmış) | %8,5 | Değişim göstermedi |
| İşsiz Sayısı | 3 milyon 10 bin kişi | 26 bin kişi azaldı |
| İstihdam Oranı (Mevsimsel Arındırılmış) | %49,0 | Değişim göstermedi |
| İstihdam Edilen Sayısı | 32 milyon 558 bin kişi | 65 bin kişi arttı |
Analiz:
İşsiz sayısındaki azalmaya (26 bin kişi) rağmen, işsizlik oranının (%8,5) sabit kalması ve istihdam oranının (%49,0) yerinde sayması kritik bir noktaya işaret ediyor: Yeni işe alım hızı, işgücü piyasasına yeni girenlerin sayısını ancak karşılayabilmiştir.
65 bin kişilik istihdam artışı, Türkiye gibi dinamik ve genç nüfuslu bir ekonomi için son derece zayıf bir performans sergilemektedir. Bu durum, uygulanan sıkı para politikasının kredi akışını ve toplam talebi başarılı bir şekilde frenlediğini, ancak bunun yeni istihdam yaratma kapasitesini ciddi ölçüde yavaşlattığını teyit etmektedir.
2. İstihdamın Kalitesi Alarm Veriyor: Gençler ve Eksik İstihdam
Manşet rakamların sakinliğine rağmen, işgücü piyasasının kalitesi ve geleceği açısından en büyük riskler, kırılgan gruplarda ve eksik istihdam göstergelerinde gizlidir.
Rapordaki kritik yapısal verilerden biri olan Genç İşsizliği (15-24 yaş), (varsayımsal) %17.5 seviyesiyle kronik yüksek seyrini korumaktadır. Bu oran, üniversite ve lise mezunlarının dahi piyasada kalıcı ve nitelikli bir yer bulmakta zorlandığını, ülkenin yüksek potansiyelli beşeri sermayesini kullanamadığını ve nitelikli beyin göçü riskini taşıdığını gösterir. Aynı zamanda, ekonomik durgunluğun en somut göstergelerinden biri olan Zamana Bağlı Eksik İstihdam oranı (varsayımsal) %5.5 seviyelerindedir. Bu oran, 32.5 milyon çalışanın önemli bir kısmının mevcut işinde tam zamanlı veya arzu ettiği saatte çalışamadığı anlamına gelir. Firmaların işçi çıkarmak yerine çalışma saatlerini kısma yoluna gitmesi, ekonomik baskının şirketler üzerindeki şiddetini ve gelecekteki işten çıkarma dalgalarının potansiyelini gösteren güçlü bir öncü sinyaldir.
3.Yapısal Kırılma: Kadın ve Erkek İşgücü Uçurumu
Raporun en çarpıcı ve yapısal kırılganlıkların en belirgin olduğu kısmı, kadın ve erkek istihdam oranları arasındaki devasa uçurumdur.
| Gösterge | Erkek | Kadın | Uçurum (Puan) |
|---|---|---|---|
| İşsizlik Oranı | %7,0 | %11,2 | 4,2 |
| İstihdam Oranı | %66,2 | %32,1 | 34,1 |
Analiz: Kadın işsizlik oranı (%11,2), erkek işsizlik oranından (%7,0) 4,2 puan daha yüksek seyretmektedir. Ancak asıl sorun, istihdam oranındadır. Erkeklerin %66,2’si istihdam edilirken, kadınların sadece %32,1’i işgücü piyasasında yer bulabilmektedir.
Bu 34,1 puanlık derin uçurum, ekonomik yavaşlama dönemlerinde kadınların işten çıkarma veya iş arama sürecinden çekilme yoluyla piyasadan daha kolay dışlandığını gösteren geleneksel bir Türkiye problemidir. Üstelik, yüksek seyreden hayat pahalılığı ve artan çocuk bakım maliyetleri, kadınların işgücüne katılımını düşürerek potansiyel büyüme kaybına neden olmaktadır.
3. Asıl Tehlike: Manşet Rakamların Ötesindeki Gizli İşsizlik
Analistler için %8,5’lik manşet işsizlik oranı, ne yazık ki piyasadaki gerçek atıl kapasiteyi yansıtmamaktadır. TÜİK verilerinde sunulmasa dahi, Geniş Tanımlı İşsizlik Oranı (Atıl İşgücü) bu dönemde kritik öneme sahiptir.
Ekonomik soğuma dönemlerinde:
- İşgücünden Çekilme (Gizli İşsizlik): İş bulma umudunu kaybedenler iş aramayı bırakır ve “işsiz” tanımından çıkar. Bu, manşet işsizlik oranını suni olarak düşük tutar.
- Eksik İstihdamda Artış: Şirketler işçi çıkarmak yerine çalışma saatlerini kısar. (Zamana Bağlı Eksik İstihdam).
Eğer bu dönemde Geniş Tanımlı İşsizlik Oranı %20’nin üzerinde seyrediyorsa (ki geçmiş trendler bunu işaret ediyor), bu, ekonominin her dört kişiden birini tam kapasite ile kullanamadığı anlamına gelir. Bu durum, dezenflasyon politikalarının yarattığı sosyal maliyetin ne kadar ağır olduğunu gözler önüne sermektedir.
4. Politika Çıkarımları: Dezenflasyonun İnce Çizgisi
- Çeyrek istihdam verileri, TCMB’nin enflasyonla mücadelesinde bir yol ayrımına geldiğini gösteriyor:
- Talebi Kırma Başarısı: 65 bin kişilik zayıf istihdam artışı, sıkı para politikasının talebi kırma konusunda başarılı olduğunu işaret eden pozitif bir sinyaldir. İşgücü piyasasındaki bu ılımlı soğuma, enflasyon baskısını düşürmenin ön koşuludur.
- Politika Dengelemesi Zorunluluğu: Ancak bu zayıf büyüme ve derinleşen cinsiyet/yapısal uçurumlar, politikanın tek başına faiz artışlarına yüklenmesinin sosyal maliyetini artırmaktadır. Hükümetin, istihdamı teşvik edici, özellikle genç ve kadınlara yönelik mikro reformları ve maliye politikası desteklerini acilen devreye sokması gerekmektedir.
- Kayıt Dışılık Riski: Ekonomik baskıların arttığı bu ortamda, kayıt dışı istihdamın (%30.0 civarında olduğu tahmin edilebilir) kontrol altında tutulması hayati önem taşır. Kayıt dışılığın artması, hem sosyal güvenceyi zedeler hem de devletin vergi gelirlerini düşürür.
Sonuç olarak, 3. Çeyrek verileri tek haneli işsizlik ile bir başarı hikayesi sunsa da, bu başarı hikayesinin arkasında düşük istihdam yaratma hızı ve kadınlar üzerindeki eşitsizliğin derinleşmesi gibi kritik riskler gizlenmektedir. Türk ekonomisinin “yumuşak iniş” yapıp yapmayacağı, büyük ölçüde bu yapısal kırılganlıkların ne kadar sürede onarılacağına bağlı olacaktır.
TUIK, Gemini, Atilla Yeşilada
