Sosyal Medya

Dünya Ekonomisi

Intermit Gill: Küresel Ekonomi Borç Krizine Sürükleniyor

2020’den bu yana art arda gelen ekonomik şoklara rağmen küresel ekonomi bugüne kadar şaşırtıcı şekilde dayanıklılık gösterdi. Ancak artık hata payı giderek azalıyor. COVID-19 pandemisi öncesine kıyasla toplam küresel borç miktarı yaklaşık %25 artmış durumda. Bu rekor seviyedeki borç yükü, küresel ekonomileri yeni bir şok dalgasına karşı savunmasız bırakıyor: Ticaret savaşları ve yükselen gümrük tarifeleri. Finansal krizi olasılığı %50. 

Intermit Gill: Küresel Ekonomi Borç Krizine Sürükleniyor

Pandemi Sonrası Dengeler Sarsıldı

2020’den bu yana art arda gelen ekonomik şoklara rağmen küresel ekonomi bugüne kadar şaşırtıcı şekilde dayanıklılık gösterdi. Ancak artık hata payı giderek azalıyor. COVID-19 pandemisi öncesine kıyasla toplam küresel borç miktarı yaklaşık %25 artmış durumda. Bu rekor seviyedeki borç yükü, küresel ekonomileri yeni bir şok dalgasına karşı savunmasız bırakıyor: Ticaret savaşları ve yükselen gümrük tarifeleri. Finansal krizi olasılığı %50.

Borç: Büyümenin Motoru mu, Verginin Gecikmiş Hâli mi?

Borçlanma, ekonomik büyümeyi finanse etmenin vazgeçilmez yollarından biri olarak görülse de, aslında ertelenmiş bir vergi türü. Devletler vergi toplamak yerine borçlanarak geleceğe yatırım yapabiliyor. Bu sayede bugünün vatandaşlarını zorlamadan eğitim, sağlık ya da altyapı gibi alanlara kaynak aktarılabiliyor. Ancak uzun vadede borcun bedeli mutlaka ödenmek zorunda. Eğer ekonomik büyüme borçlanma maliyetinin gerisinde kalırsa, borçlar ancak vergi artışlarıyla kapatılabilir. Sürekli yüksek borç, bu nedenle ekonomik ilerleme önünde ciddi bir engel teşkil ediyor.

Gelişmekte Olan Ülkelerde Borç Krizi Derinleşiyor

Son 15 yılda gelişmekte olan ülkeler, borca bağımlı bir büyüme modeline sürüklendi. Yıllık ortalama %6’lık GSYH borç artışıyla tarihin en hızlı borçlanma süreçlerinden biri yaşandı. Bu tür hızlı borçlanma dönemlerinin genellikle finansal krizle sonuçlandığı biliniyor. Dahası, bu dönem faiz oranlarının son 40 yılın en sert yükselişine sahne oldu. 2024 itibarıyla gelişmekte olan ülkelerin yarısında borçlanma maliyetleri iki katına çıktı. Devlet gelirleri içindeki net faiz giderleri %9’dan %20’ye yükseldi. Bu durum tek başına bile bir kriz göstergesi.

Eğitim ve Sağlık Harcamaları Kısılıyor

2008-09 krizinde olduğu gibi sistemik bir finansal çöküş yaşanmasa da, çok sayıda gelişmekte olan ülke şu anda “kısır döngü” içinde. Artan borçların faizini ödeyebilmek için eğitim, sağlık ve altyapı yatırımları kısmak zorunda kalıyorlar. Oysa bu yatırımlar uzun vadeli büyümenin temelini oluşturuyor.

Dünya Bankası’nın Kredilerine Bağımlı 78 Ülke

Özellikle Dünya Bankası’nın Uluslararası Kalkınma Birliği’nden kredi almaya hak kazanan 78 düşük gelirli ülke, bu sorundan en fazla etkilenenler arasında. Bu ülkeler, önümüzdeki 10-15 yılda küresel işgücüne katılacak 1.2 milyar gencin önemli bir kısmına ev sahipliği yapıyor. Ancak küresel karar alıcılar, yüksek faiz ve düşük büyüme ortamına rağmen, hâlâ büyümenin hızlanacağı ve faizlerin düşeceği iyimserliğiyle hareket ediyor.

Küresel Borç Sisteminde Reform Şart

Mevcut sistem, borç sürdürülebilirliği konusunda yetersiz. Gelişmekte olan ülkeler genellikle sadece “kısa vadeli kredilerle” destekleniyor. Oysa birçoğu aslında temerrüde düşmüş durumda ve borç silinmeden toparlanmaları mümkün değil. Ayrıca devletlerin iç piyasadan borçlanmaya devam etmesi, özel sektörün büyümesini de baltalıyor.

Öncelik: Borcun Azaltılması

Yüksek borç/GSYH oranına sahip ülkeler için birinci öncelik borcu azaltmak olmalı. Zira özel sermaye, borç yükü altındaki ülkelere yatırım yapmaktan kaçınıyor. Yatırımcılar, elde edilecek büyüme kazançlarının zaten borç ödemeleriyle vergi olarak geri alınacağını varsayıyor.

İkinci Adım: Büyümenin Yeniden Tesisi

Büyümenin kendi kendine geri döneceğine inanmak hayalcilik olur. Ticaret ve yatırımı engelleyen tüm politikalar — başta gümrük tarifeleri ve tarife dışı engeller — hızla kaldırılmalı. Tüm ticaret ortaklarına eşit oranda uygulanan gümrük indirimi, büyümeyi canlandırmanın en hızlı yollarından biri olabilir. Ayrıca yatırım dostu bir regülasyon ortamı yaratmak da gelişmekte olan ülkeler için büyük fırsatlar barındırıyor.

Harcamaları Kıs, Akılcı Borç Sınırları Belirle

Faizlerin olağanüstü düşük olduğu son on yıl, birçok ülkeyi aşırı borçlanmaya teşvik etti. Son beş yıldaki doğal ve siyasi krizler bu eğilimi daha da tetikledi. Ancak artık ihtiyatlı bir yaklaşım şart. Devletlerin aşırı borçlanmayı tanımlarken önceki standartlara geri dönmeleri gerekiyor: Düşük gelirli ülkeler için GSYH’nin %40’ı, yüksek gelirli ülkeler için %60’ı üst sınır olmalı. Diğer ülkeler bu aralıkta dengelenmeli.

Kaynak:  Project  Syndicate

Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Abonelik koşulları için bize e-mail atın: [email protected]

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler