Borsa
ANALİZ: S&P 500 Hisse Senetlerinin Risk Primi Negatif Bölgeye Geriledi
ABD hisse senetlerinin son dönemdeki rallisi, S&P 500 endeksinin tahvillere kıyasla ciddi biçimde değerlenmesine yol açtı. Hisse senedi yatırımcılarının, risksiz…

ABD hisse senetlerinin son dönemdeki rallisi, S&P 500 endeksinin tahvillere kıyasla ciddi biçimde değerlenmesine yol açtı. Hisse senedi yatırımcılarının, risksiz yatırım araçlarına karşı ne düzeyde fazladan getiri beklediğini gösteren risk primi göstergesi, 2025 Haziran itibarıyla sıfırın altına düşmüş durumda. Bloomberg tarafından paylaşılan veriler, bu seviyenin son 30 yılın en düşük değerlerinden biri olduğunu ortaya koymaktadır.
S&P 500’ün kazanç getirisi ile ABD 10 yıllık Hazine tahvili faizi arasındaki fark üzerinden hesaplanan bu risk primi, tarihsel olarak yatırımcıların hisse senetlerini mi yoksa tahvilleri mi tercih edeceğine dair güçlü bir gösterge olarak değerlendirilmektedir. Uzmanlar, bu farkın negatif bölgeye geçmesiyle birlikte, hisse senetlerinin artık göreceli olarak daha az cazip hale geldiğini belirtmektedir.
Risk Primi (Fark) | Durum | Borsa İçin Anlamı |
---|---|---|
Yüksek (pozitif) | Hisse senetleri cazip | Potansiyel yükseliş (ucuz hisse senetleri) |
Düşük / Negatif | Tahviller cazip | Potansiyel düşüş (pahalı hisse senetleri) |
Tarihsel Eğilimler ve Zayıflayan Kazanç Beklentisi
Grafikte görülen veriler 1990’lı yıllardan günümüze kadar uzanmakta, yaklaşık 35 yıllık bir görünüm sunmaktadır. Bu süre zarfında risk priminin zaman zaman yükseldiği ve zaman zaman negatif bölgede seyrettiği dönemler kaydedilmiştir. Özellikle 2008 küresel finansal kriz döneminde, bu fark dramatik şekilde artış göstermiştir. Kriz sırasında hisse senetlerinin keskin değer kayıpları ve tahvil faizlerindeki sert düşüş, kazanç getirisini tahvil faizlerine göre oldukça yukarı taşımış ve fark %6 seviyelerini aşmıştır.
Negatif risk primi, S&P 500 yatırımcılarının elde ettiği kazanç getirilerinin, ABD Hazine tahvillerinin sunduğu risksiz getiri seviyesinin gerisinde kaldığını ifade etmektedir. Bu durum, yatırımcıların tahvillere yönelmesini teşvik etmekte ve hisse senetlerinin değerlemeleri üzerinde baskı oluşturmaktadır. Son veriler, bu seviyelerde seyreden bir risk primiyle S&P 500’ün önümüzdeki 12 ayda ortalama yalnızca %2.5’lik bir getiri sunduğunu göstermektedir.
Hisse Senetlerinde Göreceli Değerleme Sorunu Büyüyor
ABD hisse senetlerinin tahvillere karşı değer kaybı yaşadığı bu dönem, özellikle büyük yatırımcılar açısından dikkatle izlenmektedir. Risk primi göstergesinin sıfırın altına inmesiyle birlikte, birçok kurumsal yatırımcının portföy tercihlerinde değişiklik yapmaya başladığı gözlemlenmektedir. Düşük riskli tahvillerin sunduğu reel getiriler ile hisse senetlerinin potansiyel getirileri arasında açılan fark, sermayenin yeniden tahvil piyasasına yönelmesine neden olmaktadır.
Bu tablo, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz politikasına ilişkin beklentilerle de yakından ilişkilidir. Faizlerin yüksek seviyelerde kalmaya devam etmesi, tahvil faizlerini yukarıda tutmakta ve bu durum hisse senetlerinin göreceli cazibesini daha da azaltmaktadır. Aynı zamanda, şirket kârlılıklarında beklenen yavaşlama ve maliyet baskılarının artması da kazanç getirilerinde düşüşe yol açmaktadır. Tüm bu gelişmeler birlikte değerlendirildiğinde, hisse senetlerinin tahvillere göre dezavantajlı bir konuma gerilediği anlaşılmaktadır.
Analistler, bu görünümün uzun vadeli yatırımcılar açısından portföy çeşitlendirmesi ve risk yönetimi açısından yeniden değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekmektedir. Son 30 yılda, risk priminin sıfıra yakın ya da negatif olduğu dönemlerde S&P 500’ün getirisinin tarihsel ortalamanın oldukça altında kaldığı ve bu nedenle benzer bir eğilimin önümüzdeki dönemde de yaşanabileceği değerlendirilmektedir.