Dünya Ekonomisi
ANALİZ: Japonya’nın Demografik Krizi Derinleşiyor
Japonya’nın Demografik Krizi Derinleşiyor: Çözüm Yolu Görünmüyor mu? Japonya, tarihinin en ciddi demografik kriziyle karşı karşıya. Son açıklanan resmi veriler,…

Japonya’nın Demografik Krizi Derinleşiyor: Çözüm Yolu Görünmüyor mu?
Japonya, tarihinin en ciddi demografik kriziyle karşı karşıya. Son açıklanan resmi veriler, 2024 yılında ülke nüfusunun 900 binden fazla azaldığını gösteriyor. Bu rakam, bugüne kadar kaydedilen en büyük yıllık düşüş oldu. Doğum oranları rekor seviyede düşük seyrederken, ölümlerin sayısı da tarihi zirveye ulaşmış durumda. Nüfusun hızla yaşlanması, sosyal güvenlik sisteminden iş gücü piyasasına kadar birçok alanda büyük bir baskı oluşturuyor.
Nüfusun Azalışı ve “2025 Sorunu”
Japonya’da 2024 yılında yalnızca 688 bin bebek dünyaya geldi. Bu, ardı ardına 17 yıldır devam eden doğum oranı düşüşünün yeni bir halkası oldu. Aynı yıl yaklaşık 1,6 milyon kişi hayatını kaybetti. Dolayısıyla nüfusun doğal artışı yerini hızlı bir düşüşe bırakmış durumda. 2025 yılı ise demografik açıdan kritik bir eşik olarak görülüyor. Çünkü yaklaşık 8 milyon kişiden oluşan “baby boomer” kuşağı bu yıl itibarıyla 75 yaş ve üzerine ulaşıyor. Bu durum, sağlık ve emeklilik harcamalarının hızla artmasına yol açarken, çalışma çağındaki nüfusun daralması bütçeler üzerinde daha da ağır bir yük oluşturuyor.
Hükümetin 2018 yılında yaptığı projeksiyonlara göre, sosyal güvenlik giderlerinin 2040 yılına kadar yüzde 60 artması bekleniyor. 65 yaş üstü nüfusun toplam nüfus içindeki payı şimdiden yüzde 30’a yaklaşmış durumda. Öte yandan 15-64 yaş arasındaki çalışma çağındaki nüfus, 1995’ten bu yana her yıl azalmaya devam ediyor.
Çocuk Teşvik Paketleri Sonuç Vermiyor
Japonya hükümetleri, uzun yıllardır doğum oranlarını artırmaya yönelik farklı programlar uygulasa da kalıcı bir başarı sağlanamadı. Eski başbakan Şinzo Abe döneminde kreş desteği, kadınların iş gücüne katılımını artırmaya yönelik düzenlemeler ve bakım hizmetlerinde kolaylıklar devreye alınmıştı. Ancak bu adımlar, ailelerin daha fazla çocuk sahibi olmasına yeterince katkı sağlamadı.
2023 yılında dönemin başbakanı Fumio Kişida, yıllık çocuk bakım bütçesini 3,5 trilyon yene yükseltti. Ardından 2024’te parlamentodan geçen yasa ile 2026’dan itibaren yürürlüğe girecek yeni bir fon oluşturuldu. Bu fon, 2028’e kadar 1 trilyon yene çıkarılacak ve ailelere daha kapsamlı yardımlar sağlanacak.
Yasa kapsamında üçüncü ve sonraki çocuklar için aylık ödenekler iki katına çıkarılırken, çocuk desteğinin kapsamı 15 yaşından 18 yaşına kadar genişletildi. Gelir sınırı da kaldırılarak tüm aileler bu yardımlardan yararlanabilir hale getirildi. Bununla birlikte, evlilik oranlarının düşmesi, yoğun çalışma temposu ve geleneksel aile yapısına dair sosyal baskılar, doğum oranlarının artmasını engelliyor. Japonya’da evlilik dışı doğum oranı sadece yüzde 2,4 seviyesinde, bu da Batı ülkeleriyle kıyaslandığında son derece düşük bir oran.
Göçmen İş Gücü ve Yeni Politikalar
Doğum oranlarının toparlanmaması, iş gücü açığını kapatmak için başka çözümleri gündeme getiriyor. Bunların başında göçmen iş gücü geliyor. Japonya, tarihsel olarak kapalı bir göçmenlik politikası izlese de son yıllarda bu durum değişmeye başladı.
2019 yılında başlatılan “Özel Beceri Çalışan” vizesi ile 12 sektörde yabancı işçilere 5 yıl süreyle çalışma izni verildi. 2023’te yürürlüğe giren ikinci aşama vize düzenlemesiyle ise göçmen işçilerin ailelerini yanlarında getirmesi mümkün hale geldi. Üstelik bu vize sınırsız yenilenebiliyor ve kalıcı oturum hakkı sağlayabiliyor. 2024’te uygulama daha da genişletildi ve hizmet sektörü dahil 9 yeni alanda yabancı işçilere kapılar açıldı.
Güncel verilere göre, Japonya’daki 3,68 milyon yabancı nüfus, kayıtların tutulmaya başlandığı 2012’den bu yana en yüksek seviyeye ulaşmış durumda. Göçmenlerin büyük kısmını Vietnamlı ve Endonezyalı işçiler oluşturuyor.
Siyasette Yükselen Milliyetçilik
Artan göçmen nüfusu, ülkedeki siyasi dengeleri de etkiliyor. Geçtiğimiz ay yapılan seçimlerde, göç karşıtı ve aşırı milliyetçi söylemleriyle bilinen Sansito Partisi oyların yüzde 12,6’sını alarak üçüncü büyük parti konumuna yükseldi. Bu sonuç, kamuoyunda göçmen politikalarına karşı artan tepkinin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Parti, yabancıların Japonya’da toprak satın almasının zorlaştırılmasını, göçmenlere oy hakkı verilmemesini ve yabancı işçi girişlerinin sınırlandırılmasını savunuyor. Ayrıca kadınların iş hayatına katılımını eleştiren, geleneksel aile yapısını öne çıkaran bir politika çizgisi benimsiyor. Bu söylemler, özellikle sosyal medyada yanlış bilgilerle desteklenerek geniş kesimlere ulaştı.
Ancak uzmanlara göre, Japonya’nın düşen nüfusu karşısında yüksek göçmen iş gücü girişinden vazgeçmesi mümkün görünmüyor. Ülkenin yaşlanan nüfus yapısı ve iş gücü açığı, yabancı çalışanlara bağımlılığı artırıyor. Dolayısıyla milliyetçi talepler ile ekonomik gerçekler arasındaki gerilim daha da derinleşebilir.
Gelecek Senaryoları
Japonya’nın demografik krizi, yalnızca ülke içi politikalarla çözülemeyecek kadar derinleşmiş durumda. Çocuk teşvikleri kısa vadede olumlu etki yaratabilir, ancak doğum oranlarında köklü bir değişim yaratması beklenmiyor. Uzmanlar, göçmen iş gücünün sistematik şekilde artırılmasının kaçınılmaz olduğunu düşünüyor.
Bununla birlikte, toplumsal algı ve kültürel normlar bu sürecin en büyük engeli. Yabancı işçilerin kalıcı olarak topluma entegre edilmesi, yalnızca ekonomik değil aynı zamanda sosyal bir uyum süreci gerektiriyor. Japonya, bu noktada daha kapsayıcı bir yaklaşım benimsemediği takdirde hem iş gücü açığını kapatmakta zorlanacak hem de siyasi kutuplaşma derinleşecektir.
Kaçınılmaz Dönüşüm
Japonya, hızla yaşlanan nüfusu ve düşen doğum oranlarıyla büyük bir toplumsal dönüşümün eşiğinde. Önümüzdeki yıllarda sağlık harcamaları ve emeklilik ödemeleri rekor seviyelere çıkarken, üretken nüfus daralmaya devam edecek. Çocuk teşvikleri yetersiz kalırken, göçmen iş gücüne duyulan ihtiyaç daha belirgin hale gelecek.
Demografik krizin çözülebilir olup olmadığı sorusu, aslında Japonya’nın toplum olarak ne kadar hızlı adapte olabileceğine bağlı. Ekonomik gerçekler, göçmen iş gücünün artık yalnızca bir seçenek değil, zorunluluk olduğunu gösteriyor. Ancak siyasette yükselen milliyetçi söylemler, bu zorunluluğun kabulünü geciktiriyor. Önümüzdeki dönemde Japonya’nın atacağı adımlar, yalnızca Asya için değil, küresel ekonomi için de belirleyici olacak.