Sosyal Medya

Dünya Ekonomisi

ANALİZ: AB ve Çin Arasında Ticaret Savaşı

Avrupa Birliği ile Çin arasındaki ticari ilişkiler son dönemde giderek daha da gerginleşirken, taraflar karşılıklı bağımlılıklarını azaltmaya çalışıyor. Pekin’de gerçekleştirilen…

ANALİZ: AB ve Çin Arasında Ticaret Savaşı

Avrupa Birliği ile Çin arasındaki ticari ilişkiler son dönemde giderek daha da gerginleşirken, taraflar karşılıklı bağımlılıklarını azaltmaya çalışıyor. Pekin’de gerçekleştirilen son üst düzey zirve, ticaret açığı, devlet sübvansiyonları, piyasa erişimi ve jeopolitik gerilimler gibi birçok başlığın gölgesinde yapıldı. Avrupa Komisyonu’nun “risk azaltma” stratejisi ile Çin’in ihracatlarını çeşitlendirme çabaları, ilişkilerin yeniden şekillenmekte olduğunu gösteriyor.

Ticaret Açığı Büyüyor, Endişeler Derinleşiyor

Çin’in Avrupa Birliği ile olan dış ticaret fazlası 300 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu dengesizlik uzun süredir Brüksel’in temel endişe kaynaklarından biri olarak öne çıkıyor. 2023 yılında Avrupa Komisyonu Başkanı’nın “de-risking” stratejisini duyurmasının ardından, AB tarafı Çin’e olan ekonomik bağımlılığı azaltmayı hedefleyen adımlar atmaya başladı. Bu strateji, sadece ekonomik bağımlılığı azaltmayı değil, aynı zamanda ulusal güvenlik risklerine karşı daha bilinçli politikalar geliştirmeyi de amaçlıyor.

Ancak 2023-2024 verilerine bakıldığında, ticaret açığının yeniden büyümeye başladığı görülüyor. Bu durum, alınan önlemlerin henüz etkili sonuçlar doğurmadığını ortaya koyuyor. Üstelik bu sadece niceliksel bir sorun değil. Çin’in üretim yapısında meydana gelen değişimle birlikte, Avrupa’nın güçlü olduğu yüksek katma değerli sektörlerde de Çin rekabeti hissedilmeye başlandı.

Aşırı Kapasite Sorunu: Fiyat Savaşları ve Sübvansiyonlar

Çin’in birçok sektörde iç tüketimden fazla üretim yapması, bu ürünlerin dış pazarlara yönelmesine neden oluyor. Özellikle elektrikli araçlar ve güneş panelleri gibi stratejik sektörlerde, Çinli firmaların uyguladığı fiyat düşürme politikaları dikkat çekiyor. Çin hükümeti, bazı firmaları fiyatları aşırı düşürdükleri için uyarırken, bu ürünler hâlâ Avrupa’daki benzerlerine göre çok daha düşük maliyetlerle sunuluyor. Bu durum, Avrupalı üreticilerin rekabet gücünü ciddi şekilde zayıflatıyor.

Bu fiyat farklılıklarının temelinde yalnızca arz fazlası değil, aynı zamanda merkezi ve yerel düzeyde uygulanan devlet sübvansiyonları da yer alıyor. Çin’de merkezi hükümetin yanı sıra yerel yönetimlerin de aynı sektörlere destek vermesi, sektörel aşırı üretimi daha da körüklüyor. Çinli üreticiler, yerel tüketimin sınırlı olması nedeniyle büyük oranda ihracata bağımlı hale gelmiş durumda.

AB’nin Müdahale Adımları ve Sınırlı Etkisi

Avrupa Birliği, Çin kaynaklı fiyat dengesizliklerine karşı çeşitli önlemler almaya başladı. Elektrikli araçlara uygulanan gümrük vergileri ve tıbbi ekipman ithalatındaki kısıtlamalar bu önlemler arasında yer alıyor. Ancak bu politikaların Çin ekonomisine veya şirketlerine doğrudan zarar vermeyi hedeflemediği belirtiliyor. Esas amaç, Avrupalı şirketlerin de Çinli rakipleriyle eşit koşullarda rekabet edebileceği bir ortam oluşturmak.

Şu ana kadar bu politikaların etkisinin sınırlı kaldığı gözlemleniyor. Özellikle elektrikli araçlar sektöründe Çin’in hakimiyetine karşı somut bir ilerleme kaydedilmiş değil. Ayrıca Avrupa’nın, ortak pazar gücünü Çin’e karşı etkin şekilde kullanma konusunda siyasi anlamda yeterince istekli davranmadığı değerlendirmesi yapılıyor.

Jeopolitik Gerginlikler ve Karşılıklı Güven Eksikliği

AB-Çin ilişkilerindeki gerginlik sadece ekonomiyle sınırlı değil. Avrupa Birliği, Çin’i Rusya’nın savaş ekonomisini dolaylı olarak desteklemekle suçlarken, Pekin bu suçlamaları ikili ilişkilerde ciddiye almıyor. Çin, bu tür konuları Avrupa’yla değil, daha çok ABD ile değerlendirmeye açık olduğunu ima ediyor. Pekin, AB’nin ikili ilişkilerde bu tür jeopolitik konuları gündeme getirmesini müdahale olarak değerlendiriyor.

Bununla birlikte, Avrupa tarafının Çin’e olan bağımlılığı sürüyor. Birçok üye ülke ve Avrupalı şirket, Çin pazarında bulunmayı stratejik olarak önemsiyor. Bu durum, AB’nin Çin’e karşı daha sert politikalar izlemesini zorlaştırıyor.

Çin tarafı da Avrupa pazarını kaybetmek istemese de, ihracatlarını çeşitlendirme çabasıyla gelişmekte olan ülkelere yönelmeye başladı. Çin, AB pazarına yönelik potansiyel kayıpları telafi etmek için alternatif ihracat kanalları yaratma stratejisini sürdürüyor.

İş Birliği Alanı: İklim Değişikliği Mücadelesi

Tüm bu gerilimlerin gölgesinde, AB ile Çin arasında iş birliği yapılabilecek nadir alanlardan biri olarak iklim değişikliği öne çıkıyor. Her iki taraf da iç kamuoylarına karşı iklim konularında hassasiyet sergilerken, yeşil dönüşüm sürecinde iş birliği potansiyeli olduğunu belirtiyor. Ancak bu alan da tamamen pürüzsüz değil.

Avrupa’nın yeşil teknolojiye geçiş sürecinde ihtiyaç duyduğu birçok ekipman ve teknoloji Çin’den temin ediliyor. Bu durum, veri aktarımı ve ulusal güvenlik endişeleri yaratıyor. Böylece iklim iş birliği potansiyeli bile jeopolitik ve stratejik kaygılarla sınırlı kalıyor.

Denge Arayışı Devam Ediyor

AB ile Çin arasındaki ticaret ilişkilerinde temel sorun, yapısal bir dengesizliğin varlığı ve bu dengesizliğin stratejik sektörlere yayılması. Avrupa Birliği, ticari ilişkileri dengelemeye çalışırken bir yandan da Çin’in ekonomik hamlelerine yanıt vermek zorunda kalıyor. Ancak Çin, iç piyasadaki zayıf tüketimi telafi etmek için ihracata yönelmeye devam ettikçe, AB’li üreticilerin rekabet şansı azalıyor.

Taraflar, ortak açıklamalar ve zirvelerle ilişkileri iyileştirme mesajı verse de, mevcut veriler ve politikalar ışığında bu iyileşmenin kısa vadede sınırlı kalacağı öngörülüyor. İklim krizi gibi küresel meselelerde iş birliği mümkün görünse de, karşılıklı güvensizlik ve stratejik çekinceler, bu potansiyelin tam olarak değerlendirilebilmesini engelliyor. Avrupa ile Çin arasındaki ekonomik rekabetin, daha karmaşık ve çok katmanlı bir yapıya bürünerek devam etmesi bekleniyor.

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler