Dünya Ekonomisi
Abd’de fiyatlar yükseliyor: Beyaz Saray’dan şaşırtan tarife geri adımı ve Karayipler’e savaş sinyali!
Gıda Fiyatlarını Düşürmeye Yönelik Tarife Hamlesi ABD yönetimi, artan hayat pahalılığı baskısı altında, gıda enflasyonunu yumuşatmak için yeni bir tarife…
Gıda Fiyatlarını Düşürmeye Yönelik Tarife Hamlesi
ABD yönetimi, artan hayat pahalılığı baskısı altında, gıda enflasyonunu yumuşatmak için yeni bir tarife adımı attı. Beyaz Saray, sığır eti, kahve, domates ve muz gibi ABD’de yeterli miktarda üretilemeyen ürünlerde gümrük vergilerinin düşürüleceğini açıkladı. Amaç, doğrudan market raflarındaki fiyatları hafifletmek ve seçmenlerin en çok hissettiği kalemlerde bir rahatlama yaratmak.
Bu adım, İsviçre ile yapılan ve İsviçre menşeli ürünlere uygulanan tarifeleri yaklaşık %15 seviyesine indirmeyi öngören anlaşmayla aynı döneme denk geldi. Özellikle ilaç, altın ve bazı yüksek katma değerli ürünlerde ABD’nin ticaret açığına konu başlıklar yeniden düzenlenirken, İsviçre’den gelecek yatırımların artırılması da hedefleniyor.
Siyasi açıdan bakıldığında, yönetimin bu hamlesi “uygun fiyatlı yaşam” vaadini yeniden canlandırma girişimi olarak okunuyor. Son seçimlerde seçmenlerin en temel şikâyetlerinden biri, gıda ve barınma başta olmak üzere, günlük hayat maliyetlerindeki artıştı. Yönetim, geçmişte artırdığı tarifeleri şimdi seçici biçimde gevşeterek, özellikle kahvaltı sofrasına giren temel ürünler üzerinden enflasyon baskısını hafifletmeye çalışıyor.
Enflasyon, Eksik Veriler ve Tedirgin Piyasalar
Ekonomistler, tarifelerdeki bu indirimin, zımni olarak tarifelerin enflasyonu yukarı itici etkisinin kabulü anlamına geldiğine dikkat çekiyor. Son birkaç yılda enflasyon dalgalı bir seyir izledi; 2022’de hızla yükselen fiyatlar, 2023 ve 2024’te kademeli olarak gerilese de, hedefe tam olarak dönülemedi. Son altı yedi ayda enflasyonun yeniden yukarı yönlü hareketinin ardında, özellikle ithal gıda ürünlerine getirilen ek vergilerin önemli payı olduğu vurgulanıyor.
Diğer yandan, yeni tarife indirimlerinin etkisini izlemeyi zorlaştıran ciddi bir veri sorunu da gündemde. Yakın zamanda yaşanan uzun süreli hükümet kapanması nedeniyle, resmi istatistik kurumları onlarca ekonomik veriyi zamanında toplayıp yayımlayamadı. Özellikle hanehalkı istihdam anketi, geçmişe dönük doldurulması zor bir boşluk bırakmış durumda. İşverenlerden alınan bordro verilerinin toparlanması mümkün olsa da, uzmanlar önümüzdeki birkaç ay boyunca ekonomik göstergelerde “gürültü” ve belirsizlik bekliyor.
Bu tablo, finansal piyasalarda da temkinli bir havaya yol açtı. Kapanmanın ardından piyasaların rahatlaması beklenirken, belirsiz ve eksik veriler tam tersine risk iştahını zayıflattı. Kısa vadeli oynaklık göstergelerinden biri olan VIX endeksi son haftalarda artış eğiliminde. Yılın başında sert yükselen ve rekor seviyelere yaklaşan Bitcoin ise, yine sert bir düşüşle yıl içi kazançlarının önemli kısmını geri verdi; yatırımcıların riskli varlıklardan çıkıp daha güvenli liman arayışına yöneldiği yorumları yapılıyor.
Borsalarda ise endeksler dar bir bantta dalgalanıyor. Yatırımcılar gözlerini yaklaşan merkez bankası toplantısına çevirmiş durumda; bir süredir fiyatlanan yeni faiz indirimlerinin, son enflasyon verileri ve veri karmaşası nedeniyle ertelenebileceği ihtimali öne çıkıyor. Teknoloji cephesinde, yapay zekâ dalgasının sembol şirketlerinden birinin yaklaşan bilançosu, hem endeksler hem de risk iştahı açısından kritik bir eşik olarak görülüyor.
Karayipler’de Yeni Operasyon ve Venezuela Tartışması
Ekonomik gündemin yanı sıra, ABD’nin dış politika ve güvenlik alanındaki hamleleri de dikkat çekiyor. Yönetim, Batı Yarımküre’de “Güney Mızrağı Operasyonu” adını verdiği yeni bir askeri operasyon başlattığını duyurdu. Karayipler’de konuşlu uçak gemisi görev grubu, uyuşturucu kaçakçılığı yaptıkları iddia edilen teknelere yönelik nokta operasyonlar yürütüyor; paylaşılan son görüntülerde, yasadışı taşıma yaptığı öne sürülen bir teknenin vurulduğu ve üzerindeki dört kişinin öldüğü belirtildi.
Ancak bölgeye bir uçak gemisi konuşlandırılması, sıradan bir anti-narkotik operasyonun ötesine geçen bir güç gösterisi olarak yorumlanıyor. Eski savunma yetkilileri ve güvenlik uzmanları, bu ölçekteki bir yığınağın asıl hedefinin Venezuela’daki mevcut yönetimi baskı altına almak, hatta rejim değişikliğini zorlamak olabileceğine işaret ediyor. Uzmanlar, “uyuşturucu ile mücadele” söylemi öne çıkarılsa da, taşıdığı riskler ve maliyetler düşünüldüğünde ana motivasyonun iç politika ya da rejim değişikliği hedefi olabileceğini vurguluyor.
Öte yandan, kamuoyuna sunulan tehdit anlatısında da çelişkiler bulunduğu dile getiriliyor. Örneğin, ABD’de büyük tartışma konusu olan fentanyl ağırlıklı olarak kara sınırlarından ve Meksika üzerinden gelirken, Karayipler’de vurulan teknelerin esas yükünün kokain olduğu biliniyor. Bu durum, operasyonun resmi gerekçesi ile fiili hedefleri arasındaki uyumsuzluğu tartışmaya açıyor.
Askeri uzmanlar, sadece hava gücüne dayalı bir baskının Venezuela’da iktidar değişikliğini tek başına sağlayamayacağı, rejim değişikliği hedefleniyorsa bunun muhtemelen kara unsurlarını ve yüksek riskli özel operasyonları gerektireceği uyarısında bulunuyor. Bu ise hem Amerikan askerî kayıpları hem de bölgesel istikrarsızlık riskini artırabilecek bir senaryo olarak öne çıkıyor.
Epstein Dosyaları, “İntikam Soruşturmaları” ve Kongre Krizi
İç siyasette ise gündem, Jeffrey Epstein dosyaları etrafında yeni bir çatışma hattına taşınmış durumda. Başkan, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, Epstein ile ilişkileri tartışılan bazı Demokrat isimler hakkında Adalet Bakanlığı ve federal soruşturma birimlerinin harekete geçmesi çağrısında bulundu. Bu çağrı, daha önce kendi isminin de geçtiği belgeleri “uydurma” ve “komplo” olarak nitelendiren söylemle yan yana geldiği için, hukuk çevrelerinde “çifte standart” ve “siyasi intikam girişimi” eleştirilerine neden oldu.
Eski federal savcılar, ortada şu ana dek bu siyasi figürler açısından açık bir ceza davası çıkaracak nitelikte kanıt bulunmadığını, buna karşın Epstein ve yakın çevresinin ağır suçlarının zaten mahkeme kararlarıyla sabit olduğunu hatırlatıyor. Yine de, Temsilciler Meclisi’nde Epstein soruşturmalarına dair daha geniş kapsamlı dosyaların kamuoyuna açıklanmasını öngören bir oylamaya gidilmesi bekleniyor. Bu oylama, hem şeffaflık talebi hem de partiler arası siyasi hesaplaşma açısından önemli bir eşik olarak görülüyor.
Aynı anda, Kongre’de Adalet Bakanlığı’na yönelik farklı bir tartışma daha yaşanıyor. Hükümetin yeniden açılması için hazırlanan geçici bütçe yasasına, bazı senatörlerin telefon kayıtlarının 6 Ocak soruşturmaları kapsamında incelenmiş olması nedeniyle, bu senatörlere Bakanlığa tazminat davası açma hakkı tanıyan bir hükmün “sessizce” eklenmiş olduğu ortaya çıktı. Kamuoyuna yansıyınca “gece yarısı pazarlığı” olarak anılan bu düzenleme, vergi mükelleflerinin parasıyla seçilmiş temsilcilere özel tazminat yolu açmakla eleştiriliyor.
Temsilciler Meclisi liderliği, söz konusu hükmü geri çekmek için ayrı bir oylama yapmaya hazırlanıyor. Bu girişim, hem Kongre’nin kendi imajını düzeltme çabası, hem de yürütme–yasama–yargı hattındaki gerilimin yeni bir boyutu olarak değerlendiriliyor. Aynı günlerde, bir senatörün sunduğu ve görevdeki başkanların kendilerine yönelik soruşturmalar nedeniyle Hazine’den tazminat talep etmesini engellemeyi amaçlayan yeni bir yasa teklifi de tartışmaya açılmış durumda.
Latin Amerika’da Sandık, ABD’de Seyahat ve Enerji Başlıkları
Bu yoğun gündemin yanında, Latin Amerika’dan gelen bir seçim haberi de dikkatle izleniyor. Bölgenin görece en istikrarlı demokrasilerinden biri olarak görülen Şili’de yapılacak başkanlık seçimi, kıtadaki siyasal yönelim açısından bir turnusol testi niteliğinde. Seçmenler, bir yanda sınır güvenliğini ve sert güvenlik politikalarını öne çıkaran adaylar ile diğer yanda sosyal harcamaları, eşitsizlikle mücadeleyi ve kapsayıcı politikaları savunan adaylar arasında tercih yapacak. Son yıllarda Latin Amerika’da artan suç oranları, gelir eşitsizliği ve düzensiz göç, seçmenleri “daha otoriter güvenlik politikaları” ile “daha güçlü sosyal devlet” vaatleri arasında gidip gelmeye zorluyor.
ABD içinde ise, sık seyahat edenlerin hayatını doğrudan etkileyen başka bir tartışma yaşanıyor. Hızlı pasaport ve sınır geçişi imkânı sağlayan bazı programlardan on binlerce kişinin üyeliğinin gerekçe gösterilmeden iptal edilmesi, güvenlik politikaları ile bireysel haklar arasındaki sınırın yeniden tartışılmasına neden oldu. Aynı zamanda Alaska’da petrol ve gaz arama faaliyetlerini kısıtlayan önceki kararların geri çevrilmesi, çevre örgütlerinin tepki gösterdiği, yerel yönetim ve iş dünyasının ise ekonomik gerekçelerle desteklediği bir başka dosya olarak masada duruyor.
