Sosyal Medya

Döviz

Trump’ın politikaları doların tahtını sarsıyor

Trump’ın tarifeler konusundaki çelişkili açıklamaları, kısa sürede Amerikan işletmelerini zora soktu, doları zayıflattı ve yatırımcıları ABD devlet tahvillerinden uzaklaştırdı.

Trump’ın politikaları doların tahtını sarsıyor

Donald Trump’ın ikinci başkanlık döneminin ilk 100 günü, ABD toplumunda, kültüründe ve çevresinde yıkıcı değişiklikler yarattı. Ancak en somut zararı, neredeyse tüm göstergelerde tersine dönen Amerikan ekonomisine verdi. Trump’ın tarifeler konusundaki çelişkili açıklamaları, kısa sürede Amerikan işletmelerini zora soktu, doları zayıflattı ve yatırımcıları ABD devlet tahvillerinden uzaklaştırdı. Bu koşullarda, Trump’ın 100 günlük onay oranının son 80 yılın en düşük seviyesi olması şaşırtıcı değil.

 

Ünlü ilerici iktisatçı Gerald Epstein, bu röportajda Trump’ın ekonomi politikalarının ABD ekonomisi ve dolar üzerindeki etkilerini inceliyor. Aynı zamanda Trump’ın ABD Merkez Bankası’na (Fed) neden saldırdığını açıklıyor ve Trump’ın uluslararası istikrarı tehdit eden politikalarının IMF ve Dünya Bankası gibi küresel kurumların geleceğini nasıl etkileyebileceğini değerlendiriyor. Epstein, Massachusetts Amherst Üniversitesi’nde ekonomi profesörü ve Politik Ekonomi Araştırma Enstitüsü’nün eş direktörüdür. Son kitabı “Bankacılar Kulübünü Dağıtmak: Geri Kalanlar İçin Finans” başlığını taşımaktadır.

 

Ticaret Savaşları ve Doların Düşüşü

C.J. Polychroniou: Trump’ın tutarsız ve karşılıklı tarifeleri, ABD ticaret politikasında eşi benzeri görülmemiş bir kırılma yarattı. Hem ABD hem de küresel ekonomi üzerinde ciddi etkiler yaratıyor. Dolar da Trump yönetiminin tarife kaosu nedeniyle keskin bir düşüş yaşadı. Tarifeler neden doları zayıflatıyor? Bu durum, Trump’ı destekleyen işçi sınıfı için kötü haber değil mi?

 

Gerald Epstein: Trump’ın tarifeleri hem dünya ekonomisinde hem de ABD’de işletmeler, tüketiciler ve işçiler için ciddi bir karmaşaya yol açıyor. Sorunun bir kısmı tarifelerin niteliğinden, diğer kısmı ise bu politikaların yarattığı belirsizlikten kaynaklanıyor. Keynes’ten Friedman’a pek çok iktisatçı, kapitalist sistemin sağlıklı işlemesi için belirsizliğin kontrol altında tutulması gerektiğini savunmuştur. Çünkü ekonomik büyümeyi tüketim değil, yatırım sürükler.

 

Ancak Trump’ın politikasının yarattığı yüksek belirsizlik ortamı, firmaların uzun vadeli yatırım kararlarını geciktirmelerine ve ekonomide genel bir talep daralmasına yol açıyor. Bu da zincirleme biçimde istihdamı ve üretimi olumsuz etkiliyor.

 

Tarifelerin Yapısal Sorunları

Tarifelerin ekonomi üzerindeki etkisini artıran iki temel unsur var: Birincisi, Çin’e yönelik olağanüstü düzeyde yüksek vergiler ve Kanada ile Meksika’ya getirilen ek tarifeler. Bu ülkeler, ABD ticaretinin üçte birinden fazlasını oluşturuyor. İkincisi ise, tarifelerin nihai ürünlerle ara malları arasında ayrım gözetmemesi. Yani ABD’ye üretimi geri getirme hedefi varsa bile, bu politikalar tam tersi bir etki yaratıyor çünkü ara mal ithalatı da pahalanıyor.

Sonuç: ABD şirketlerinin kâr beklentileri düşüyor, işsizlik artışı tehdidi yükseliyor ve yatırım planları erteleniyor.

 

Yatırımcı Güveni ve Doların Geleceği

Bu belirsiz ortamda ABD’ye sermaye girişi azalıyor, çünkü yatırım daha az kârlı ve daha riskli hale geliyor. Bu da dolara olan talebi düşürüyor. Ayrıca, küresel yatırımcılar ABD’yi artık “güvenli liman” olarak görmeme riskiyle karşı karşıya. Bu durum, doların değer kaybını daha da derinleştiriyor.

 

Trump ve Fed: Siyasi Baskılarla Ekonomi Yönetimi

Trump, ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell’a karşı açıkça savaş açmış durumda. Faiz oranları üzerindeki etkisini artırmak istiyor. Ancak tarifelerin enflasyon ve durgunluk riskini aynı anda doğurması, Fed’i hareketsiz bırakıyor: Faizleri artırmak enflasyonu dizginleyebilir ama durgunluğu şiddetlendirir; faizleri düşürmek ise enflasyonu körükler.

 

Fed, bu ikilem karşısında şimdilik faiz oranlarını sabit tutmayı tercih ediyor.

 

Devlet Tahvilleri Elden Çıkıyor

Yatırımcılar şu anda ABD devlet tahvillerini satıyor. Bunun iki nedeni var: İlki, enflasyon endişesi. Enflasyon arttıkça tahvillerin reel getirisi azalıyor. Ama daha derin neden, ABD ekonomisine ve doların güvenli liman işlevine olan güvenin sarsılmasıdır.

 

Doların Rezerv Para Statüsü Tehlikede mi?

Doların küresel rezerv para olma statüsünü tamamen kaybetmesi kısa vadede olası değil. Bunun iki ana nedeni var: Biri, finansal sistemin dolar merkezli işleyişine olan alışkanlık; diğeri ise doları tamamen ikame edebilecek net bir alternatifin olmaması. Euro bölgesi siyasi olarak bölünmüş, Çin ise küresel sermaye sınıfı tarafından “hukuksuz” ve riskli görülüyor.

 

Ancak doların rolü kademeli olarak daralabilir. Özellikle IMF rezervlerinde, Asya’daki Çin merkezli ticarette ve AB içi işlemlerde doların ağırlığı azalabilir.

 

Bu da ABD’nin uzun süredir sahip olduğu “aşırı ayrıcalık” statüsünü tehdit ediyor. Bu ayrıcalık, ABD’ye düşük faizle borçlanma ve küresel krizlerde bile para çekme olanağı tanıyordu. Ancak Trump’ın politikaları bu statüyü tehlikeye atıyor.

 

Uluslararası Finansal Kurumlar Tehlikede mi?

Trump yönetimi, uluslararası kurumları ya kendi çıkarlarına göre tamamen kontrol etmek ya da etkisiz hale getirmek istiyor. IMF ve Dünya Bankası da bu kapsamda. Bu kurumlara yapılan katkıların kesilmesi, iklim değişikliğiyle mücadele ve kadınların ekonomik katılımını destekleyen programların budanması olasılık dahilinde.

 

Trump’ı bu kurumlardan tamamen çekilmekten alıkoyabilecek tek faktör, Çin’in bu boşluğu doldurma ihtimali.

 

Küresel Seçenekler: Direniş, İttifak ya da Üçüncü Yol

Dünyanın geri kalan ülkeleri üç seçenekle karşı karşıya: Trump’ın taleplerine boyun eğmek, Çin’le ittifak kurarak bu kurumları ele geçirmek veya tamamen bağımsız bir “üçüncü yol” geliştirmek. Sonuç ne olursa olsun, Epstein’a göre birincil görev Trump ve Trumpizm’e karşı direnmek olmalı.

 

Kaynak: Trump’ın Ekonomik Kaosu Küresel Finans Sistemini Nasıl Etkiliyor?, Truthout

 

 

 

 

 

 

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler