Sosyal Medya

Gündem

EPP Başkanı Weber: (Demokrasiyi boşverin) Türkiye ile Gümrük Birliği ve partnerliği derinleştirmeye hazırız

Weber'in bu açıklamayı Türkiye'nin giderek otoriterleşmesine ve Avrupa Birliği'nden (AB) uzaklaşmasına sebep olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kaybettiği, ülkenin yeniden demokrasi ve hukuk devleti yörüngesine girmesi gerektiğini savunan CHP'nin birinci parti çıktığı yerel seçimlerden hemen sonra yapması eleştirilere yol açtı.

EPP Başkanı Weber: (Demokrasiyi boşverin) Türkiye ile Gümrük Birliği ve partnerliği derinleştirmeye hazırız
EPP lideri Weber’in, 31 Mart seçimleri sonrasındaki Türkiye çıkışı sert eleştirilere yol açtı. DW Türkçe’ye konuşan uzmanlar, Weber’in Türkiye yaklaşımını “tehlikeli boyutta dar görüşlü” olarak nitelendiriyor.

dw-001.jpeg

Değer Akal

Avrupa Parlamentosu’ndaki en büyük siyasi grup olan muhafazakâr Avrupa Halk Partisi’nin (EPP) Başkanı Manfred Weber, 2 Nisan’da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla, daha fazla açılım sergilediği takdirde Türkiye ile Gümrük Birliği ve partnerliği derinleştirmeye hazır olduklarını duyurdu. Bununla birlikte Weber, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyeliğinin her iki tarafa aşırı yük getireceğine işaret ederek “uzun vadeli ilişkiye açıklık getirilmesi gerektiğini” savundu.

Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğu bilinen Alman Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) üyesi Manfred Weber, daha önce de Türkiye’nin tam üyelik hedefine son verilmesi gerektiğini savunmuştu.

Weber’e “Otokrat tarafından yönetilen Türkiye istiyor” eleştirisi

Berlin merkezli Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi (CATS) uzmanı Dr. Salim Çevik, Weber’in açıklamasını alıntılayarak “AB’de bazılarının demokratik bir Türkiye görmek istemediği açık. Bir otokrat tarafından yönetilen ve göç konusunda Avrupa için tampon ülke görevi gören bir ülkeyi tercih ediyorlar. Sadece bunu açıkça ifade edecek cesarete sahip değiller” paylaşımını yaptı.

Türk-Alman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Dr. Ebru Turhan ise Weber’in paylaşımına, “Tarihi öneme sahip seçim sonuçlarının hemen ardından yaptığınız paylaşım, AB’nin üyelik konusundaki değerlere dayalı yaklaşımıyla çelişmektedir. Bu ayrıca EPP Grubu’nun, Türkiye’nin demokratik direncinden ve Türkiye ile AB arasındaki transaksiyonel ilişkilerdeki (al-ver diplomasisi) gerileme potansiyelinden duyduğu hoşnutsuzluğu da gösteriyor!” sözleriyle tepki gösterdi.

Weber’e bir yanıt da Türkiye’nin AB Daimi Temsilcisi Büyükelçi Faruk Kaymakcı’dan geldi. Kaymakcı, Weber’e yanıtında, “Koşulları yerine getirmiş bir Türkiye’nin AB üyeliği, AB’yi gerçekten jeopolitik bir AB yapar ve AB’nin saygınlığını, rekabet gücünü, refahını artırır ve daha demokratik, daha zengin ve daha fazla saygı duyulan bir AB üyesi Türkiye yaratır. Türkiye AB için yük değil, önemli bir değer olacaktır” görüşünü savundu.

AB’nin Türkiye ikilemi: Yola nasıl devam edilecek?

AB’de tam üyelik müzakereleri dondurulan Türkiye ile işbirliğinin yeniden canlandırılması gerektiği konusunda aslında genel bir mutabakat var. Ama bu işbirliğinin ne şekilde canlandırılacağı konusunda görüş ayrılıkları sürüyor.

AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile AB Komisyonu geçen sene 29 Kasım’da açıkladıkları “AB-Türkiye siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilerinin durumu” başlıklı raporda, ilişkiler için yeni bir yol haritası önermişti. Türkiye ile üst düzey siyasi diyaloğun güçlendirilmesi ve Gümrük Birliği modernizasyonu gibi alanlarda atılabilecek adımların sıralandığı raporda, “Türkiye ile yeniden angajman sürecinin kırılgan olmaya devam ettiği” vurgulanmış, bu nedenle Türkiye ile farklı alanlardaki işbirliğinin kademeli, orantılı ve aynı zamanda da gerektiği takdirde tersine çevirebilir, yani geri alınabilir şekilde geliştirilmesi gerektiğine işaret edilmişti.

Ancak önerilen bu rapor ne Aralık ne de Mart’taki AB liderler zirvesinde ele alındı. AB’li diplomatlar, Haziran ayında Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin yapılacağına, Avrupa Komisyonu’nda görev değişiklikleri olacağına, Türkiye gündeminin büyük bir ihtimalle yaz sonrasına kalabileceğine dikkat çekiyor.

Bu arada AB’de bir kesim Türkiye ile ilişkilerin AB üyelik sürecini resmen sonlandırmadan canlandırılması gerektiğini savunurken Weber’in de aralarında yer aldığı bir diğer kesim Türkiye ile üyelik müzakerelerinin sonlandırılması, ilişkilerde yeni bir sayfa açılması gerektiğini söylüyor.

Çiğdem Nas: Kolonial bakış açısı

İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Genel Sekreteri ve Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) öğretim üyesi Çiğdem Nas da Weber’in açıklamasının AP’nin en büyük grubunun başındaki bir kişiye yakışmadığı, zamanlamasının da çok manidar olduğu görüşünde.

DW Türkçe’ye konuşan Nas, “Weber ve EPP’nin Türkiye tutumunu zaten biliyoruz. Ama Weber’in Türkiye’de yerel düzeyde bu denli güçlü bir demokratik direncin sergilendiği yerel seçimlerin hemen ardından ‘Türkiye’de ne olursa olsun, ister demokrasisi canlansın ister canlanmasın bizim için önemli değil, biz zaten Türkiye’yi farklı bir kategoriye almayı düşünüyoruz’ der gibi açıklama yapması gerçekten hayal kırıklığına yol açıyor” diye konuştu.

AB’de kimi çevrelerde Türkiye ile ilişkileri, kısa bir süre önce Mısır ile olduğu gibi bir tür partnerliği, stratejik ortaklığa indirgeme çabaları olduğuna işaret eden Çiğdem Nas, “Sanki Türkiye’de demokratik bir canlanma olması işlerine gelmiyor gibi. Hatta onlar belki de Türkiye’de göç konusunda olduğu gibi diledikleri gibi gidip müzakereler yürütebilecekleri otoriter bir lider olmasını tercih ediyorlar… Demokrasinin Avrupalılar için var olabileceği, Avrupalı görmedikleri Türkiye’nin ise demokratik olup olmadığını umursamadıklarını açıkça beyan ettikleri bu yaklaşım son derece yanlış. Kolonial bir bakış açısı gibi” eleştirisini dile getirdi.

Türkiye’nin tam üyelik kriterlerinden uzaklaştığı, ev ödevlerini yerine getirmediği yönündeki eleştirilerin haklı olduğunu söyleyen İKV Genel Sekreteri Nas, üyelik müzakerelerinin sonlandırılmasının ne Türkiye’ye ne de AB’ye fayda sağlayacağına vurgu yaparak şunları kaydetti:

“Yerel seçimler Türkiye’de hâlâ demokratik bir refleks olduğunu ortaya koydu. Türkiye için ‘ne Rusya ne de Çin’ deniyor. Dolaysıyla ilişkilerin canlandırılması önemli, Erdoğan sonrası döneme geçişten söz ediliyor. Peki o dönem daha da mı otoriter olacak? Yoksa demokrasi yeniden canlanacak mı? İşte AB’nin geçiş dönemine, geleceğe de yatırım yapması lazım.”

Weber, Türkiye için İsviçre modeli öneriyor

Bu arada Manfred Weber, Tagesspiegel gazetesine yaptığı açıklamayla sosyal medyada tepkilere yol açan paylaşımına açıklık getirdi. Türkiye’deki seçmenlerin 31 Mart’ta tercihini değişimden yana kullandığına, ancak “Erdoğan döneminin sonu” ile ilgili spekülasyonlar için henüz erken olduğuna, onunla da bir partnerliğe hazır olduklarına işaret eden Weber, Türkiye’nin “önemli bir geçiş döneminde olduğuna” vurgu yaptı.

“Avrupa’nın bu önemli geçiş sürecinde Türkiye’ye elini uzatması gerektiğini” savunan Weber, “Türkiye’nin ekonomik olarak yeniden ayağa kalkabilmesi için AB ile partnerliğe ihtiyacı var. EPP olarak Gümrük Birliği’ni güçlendirmeye ve ekonomik partnerliği derinleştirmeye hazırız. Ancak bunun için Türkiye çok net bir şekilde özgürlükçü demokrasi yörüngesinde ilerlemeye devam etmeli ve barış için bölgesel sorumluluk üstlenmeli” dedi.

Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin her iki tarafa ağır yük getireceği görüşünü yineleyen Weber, ayrıca Türkiye ile ilişkilerin İsviçre modeli üzerine inşa edilmesi gerektiğini, “Tam üyelik olmadan, AB’nin ekonomi bölgesiyle yakın bağlar kuran İsviçre modeli, bizim için izlenecek yoldur” sözleriyle ifade etti.

Mandıracı: Tehlikeli boyutta dar görüşlü

Uluslararası Kriz Grubu’nun (ICG) kıdemli Türkiye analisti Berkay Mandıracı, Weber liderliğindeki EPP’nin yaklaşımının “tehlikeli boyutta dar görüşlü” olduğunu söylerken bu yaklaşımın Türkiye ile AB arasında zaten zayıflamış olan bağları kopma noktasına getirebileceği konusunda uyardı.

DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Mandıracı, “Türkiye’de tam da demokratik güçlerin ön plana çıktığı, yeniden demokratikleşmenin hızlanabileceği ihtimalinin belirdiği, değişimin mümkün olabileceğine dair hissiyatların yeşerdiği ve AB sürecine de olumlu bakan insanların ümitlendiği bir zamanda böyle bir açıklama yapılması, çok umut kırıcı ve yanlış” dedi.

Türkiye’nin AB üyelik perspektifinin devam etmesinin Türkiye için olduğu kadar AB için stratejik açıdan önem taşıdığının altını çizen Mandıracı, “Bu, AB için de stratejik açıdan önem taşıyor. Türkiye’nin daha fazla başka yerlere savrulmasına vesile olmaktan kaçınılması gerekiyor. Türkiye nihayetinde AB üyelik sürecinin devam etmesini istediğini söylüyor. Ankara’ya verilmiş bu statü var. Türkiye ‘Üyelik sürecim bitsin’ demediği sürece, AB’nin ‘Bitiririz, başka modeller buluruz’ demesi çok anlamsız” değerlendirmesini aktardı.

İki taraf arasında gecikmeden işbirliği kanallarının güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan ICG kıdemli uzmanı, analizini şu sözlerle tamamladı:

“İşbirliği güçlenirse, Türkiye’nin yeniden üyelik perspektifine dönme ihtimali de artar. Örneğin tıpkı 1994’te olduğu gibi Gümrük Birliği’nin güncellenmesi yönünde bir adım atılırsa, Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler güçlenir. Ve bu belki üyelik müzakerelerini güçlendirebilecek bir faktör de olur. AB üyelik perspektifini vermediği müddetçe, işbirliği kanalının da çok iyi ve hızlı ilerleyebileceğini düşünmüyorum. Dünya değişiyor, Doğu’dan gelen başka alternatifler var, Körfez ülkeleriyle ilişkiler, Çin’in yükselişi, jeopolitik dengeler de değişiyor. Tabii ki ekonomik olarak bağımlılıklar hala çok fazla ama Türkiye başka alternatifler aramaya başlayacak. AB ancak üyelik perspektifini koruyarak samimi bir şekilde Türkiye’yi ortak olarak tutabilecektir.”

DW Türkçe

BAKMADAN GEÇME

  • ANALİZ: İmalat Sanayiinde Zayıflık Sürüyor: Ağustos Verileri KKO’da 5 Yılın Dip Seviyesini Gösterdi

    TCMB’nin Ağustos 2025 verileri, imalat sanayiindeki zayıflığın sürdüğünü ortaya koydu. Mevsimsellikten arındırılmış kapasite kullanım oranı (KKO) aylık 0,5 puan gerileyerek %73,6 seviyesine indi ve son 5 yılın en düşük seviyesine ulaştı. Ancak taşıt sektöründe planlı üretim duruşları dışlandığında, genel görünüm yatay kaldı. Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE) yeniden eşik değerin üzerine çıktı, fakat tarihsel ortalamanın altında kalması, üretimdeki toparlanmanın sınırlı olduğunu gösteriyor.

  • TCMB Anketi: Enflasyon Beklentilerinde Gerileme Devam Ediyor

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Ağustos 2025 anket sonuçları, hanehalkı, reel sektör ve piyasa katılımcılarının 12 aylık enflasyon beklentilerinde düşüş olduğunu ortaya koydu. Hanehalkı beklentisi %54,1’e, reel sektör beklentisi %37,7’ye ve piyasa katılımcıları beklentisi %22,8’e geriledi. Uzmanlara göre, bu eğilim Türkiye’nin dezenflasyon sürecine dair iyimserliği güçlendiriyor.

  • Fed bağımsızlığı endişeleri ve artan borç, doları baskılıyor

    ABD Merkez Bankası'nın (Fed) bağımsızlığına yönelik tehditler ve Ülkede kötüleşen bütçe açığı, dolar için yapısal stres faktörleri olarak öne çıkıyor. Commerzbank ekonomisti Antje Praefcke'ye göre, bu iki temel faktör doların değerini sürdürme kapasitesini olumsuz etkileyebilir.

  • Morgan Stanley’den Uyarı: S&P 500’deki Ralli “Kırılgan” Olabilir

    S&P 500 endeksi Nisan ayındaki dip seviyesinden bu yana %29 yükseldi. Manşet veriler, güçlü büyüme, yönetilebilir enflasyon ve dev teknoloji şirketlerinin beklentileri aşan kârlarıyla “iyimser bir piyasa” hikâyesini besliyor. Ancak Morgan Stanley, bu tablonun yüzeyin altında farklı bir hikâyeye işaret ettiğini söylüyor. Bankaya göre, teknoloji hisselerine aşırı bağımlı ralli, genişlemeyen kâr marjları ve AI yatırımlarında olası kapasite fazlası riskleri yatırımcılar için kırılgan bir ortam yaratıyor.

  • En Alttakilerin Ak Parti’ye, En Üsttekilerin CHP’ye Oy Vermesinde Bir Tuhaflık Yok mu?

    Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) geçtiğimiz günlerde yayınladığı “Sosyoekonomik Seviye 2023” araştırmasını, “Artık bu veride de manipülasyon yoktur herhalde -inşallah-” düşüncesiyle…

  • Neden Kasko Yaptırmalısınız?

    Günlük ulaşımı hızlandırmak, şehirlerarası seyahatlerde konfor sağlamak ya da iş hayatında zaman kazandırmak açısından otomobiller vazgeçilmez birer parça haline gelmiş…

  • Lezzetli Bir Hediye Alternatifi : Yenilebilir Çiçek & Meyveler

    Hediye kültürü, insanlık tarihi kadar eski ve köklü bir gelenektir. Yüzyıllar boyunca insanlar, sevdiklerini mutlu etmek, özel anları kutlamak veya…

  • YKS Sonuçları: Devlet Üniversiteleri Doldu, Özel Üniversiteler Boş Kaldı

    Fahiş zamlar özel üniversiteleri boşalttı

  • Atilla Yeşilada: Dünyayı sarsacak 5 trend: Çileli yıllar başlıyor!

    İşte dünyayı önümüzdeki yıllarda sarsacak trendler! 00:00 Merhaba 03:04 Yaşlanıyoruz! 04:05 Küresel ısınma ve iklim değişikliği! 05:55 Yeni salgınlar kaçınılmaz! 06:36 Büyük güçler savaşı! 10:13 Dünya bu borcu ödeyemez! 12:00 Yapay zeka

  • Memur zam yerine hava aldı!

    Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, memur maaşları ve memur emeklisi aylıkları için 2026 ve 2027 zam oranlarını belirledi. Karara göre, 2026’nın ilk 6 ayında %11, ikinci 6 ayında %7, 2027’nin ilk 6 ayında %5 ve ikinci 6 ayında %4 zam yapılacak. Toplu sözleşmede taban aylığa 1000 TL eklenmesi kesinleşirken, sosyal haklarda da çeşitli iyileştirmeler karara bağlandı.

  • Trump’tan Fed’e Sert Baskı: Eylül’de Faiz İndirimi Beklentisi Güçleniyor

    ABD Başkanı Donald Trump, faizlerin hızla düşürülmesi için Fed üzerindeki baskısını artırıyor. Trump, politika faizinin mevcut %4,25–4,50 aralığından en az 200–300 baz puan indirilmesini talep ederken, Fed Başkanı Jerome Powell’a yönelik sert eleştirilerini sürdürüyor. Jackson Hole toplantısında Powell, eylülde faiz indirimi sinyali verirken, FOMC içindeki görüş ayrılıkları sürüyor. Piyasalar, Trump’ın baskısının Fed’in bağımsızlığı ve para politikasının yönü üzerindeki etkilerini yakından takip ediyor.

  • Kudret Ayyıldır: GYO’lar arasında prim potansiyeli yüksek şirketler

    Yılın ikinci çeyreğinde enflasyonda yavaşlama ve faiz indirim sürecinin başlaması, sektöre yönelik beklentileri yeniden şekillendirmiş durumda. Yüksek faiz oranları ve sıkı finansal koşullar, özellikle konut kredileri üzerinden talebi sınırlarken enflasyonda gözlenen yavaşlama eğilimi ve TL’nin görece istikrarlı seyri, maliyet tarafında kısmi rahatlama sağladı. 26 Ağustos 2025 itibarıyla sektörün yıllık getirisi %54’e yaklaşırken Ağustos ayı kapanışı öncesinde aylık getirisi ise yaklaşık %11 seviyesine ulaştı.

  • Fransa’da Siyasi Kriz Derinleşiyor: Bayrou’nun Güven Oylaması 8 Eylül’de

    Fransa Başbakanı François Bayrou, 8 Eylül’de parlamentoda hükümetinin geleceğini belirleyecek kritik bir güven oylaması yapılacağını duyurdu. Azınlık hükümetini yöneten Bayrou, ülkenin bütçe açığı ve artan kamu borçları nedeniyle “ulusal acil durum” ilan ederek milletvekillerinden destek istedi. Ancak muhalefetin sert tepkisi ve piyasaların endişeleri, Fransa’yı yeni bir siyasi belirsizliğin eşiğine taşıdı.

Benzer Haberler