Paraanaliz

Prof.Dr.Evren Bolgün: Akıllı Yatırım Nasıl Yapılır?

Önümüzdeki 2 ay boyunca kaliteli işler yapan bir yatırım kuruluşu ile birlikte gerçekleştireceğimiz projeden esinlenerek “Yatırım Dünyasında Doğru Bilinmeyenler” şeklinde özetleyebileceğim genel bir başlık altında yeni bir yazı dizisine başlamaya karar verdim.

Bu haftaki yazımın konusunu “Akıllı Yatırım Nasıl Yapılır” oluşturuyor. Tasarrufçuların kıt kanaat elde ettikleri tasarruflarını, son 1 yılı aşkın süredir devam eden sürreal Türk Piyasası dinamikleri altında erittiğini biliyoruz. Sizlere geçtiğimiz bir Para Analiz yazımda tasarruflarımızı değerlendirirken dikkat etmemiz gereken ana ilkeleri ve asla yapılmaması gereken hataları genel hatları ile anlatmıştım.

Tasarruflarımızda Risk-Getiri Dengesini Sağlam Oluşturmak Gerekiyor

https://www.paraanaliz.com/2022/yazarlar/doc-dr-evren-bolgun/doc-dr-evren-bolgun-tasarruflarimizda-risk-getiri-dengesini-saglam-olusturmak-gerekiyor-g-39890/

Bu konuda özellikle William Bernstein tarafından yazılan “Yatırım Dört Temel Taşı” kitabı finans dizininde mihenk taşı olmuş bir eserdir. Bu hafta sizlere kitaptan yaptığım kısa kısa alıntılar ve ilave yorumlarım ile ulaşmak istiyorum.

Kitabı edinmek isteyenler en son baskısına aşağıdaki link üzerinden ulaşabilirler.

https://www.scalakitapci.com/yatirimin-dort-temel-tasi

Birinci Temel Taş: Teori

Herhangi bir yatırımın en temel özelliği kazancıyla riskinin başa baş gitmesidir. Geçtiğimiz bir kaç yıl içinde çok sayıda insanın öğrendiği gibi bir piyasa hızla iki katına çıkabileceği gibi aynı hızla yarı yarıya da düşebilir. 1 yılda %1000 değerlenen bir hisse senedi ertesi sene %100 değer kaybedebilir.

Hayatta hiç bir işin kolay olmadığını herhalde defalarca tecrübe ederek öğrenmişizdir. Yatırım dünyasına ait işler de hiç kolay değildir;

İkinci Temel Taş: Tarih

Piyasaların ve yatırımcıların zaman zaman çılgınca bağırıp çağrıştığı bilinen bir gerçektir. Tabii ki çılgınlık yalnızca geriye dönüp bakıldığında açıkça görülür. Fakat geçmişteki çılgınlıkların ve çöküşlerin incelenmesi size hiç değilse varlık fiyatlarının anlamsızca yükselip, aşırı risk taşıdığı ve fazla düşüş kaydedip, ucuzladığı fırsat dönemlerini fark ederek mücadele  edebilme şansı verecektir.

Ne yazık ki finans “somut” bir bilim değil, sosyal bir bilimdir. Aradaki fark şudur: bir köprü, elektrik devresi ya da uçak belli bir dizi koşul altında hep aynı yanıtı verir. Fizik, mühendislik, elektronik ya da havacılığı “sosyal” bilimlerden ayıran şey, finansta (ya da sosyoloji de, politika da, felsefe de,..vs.) olduğu gibi görünüşte birbiriyle aynı olan sistemlerin zaman içinde birbirlerinden farklı davranışlar göstermesidir.

Başka bir biçimde söyleyecek olursak, kendi disiplininin tarihini bilmeyen bir doktor, bir fizikçi ya da kimyacı büyük bir eksiklik hissetmeyecektir; finans tarihini bilmeyen bir yatırımcı ise, kaçınılmaz bir şekilde dezavantajlı olacaktır. Bu nedenle finansal tarihin anlaşılması uzmanlığa ilave bir boyut getirmektedir.

Bu konuda ise, Charles P. Kindleberger’in “Cinnet, Panik ve Çöküş: Mali Krizler Tarihi” kitabını şiddetle önerebilirim.

https://www.nadirkitap.com/cinnet-panik-ve-cokus-mali-krizler-tarihi-finansal-krizler-tarihi-charles-p-kindleberger-kitap28901108.html

Üçüncü Temel Taş: Psikoloji

Sevecenlikle “insan doğası” dediğimiz şey, yatırım arenasında serbestçe gezinmesine izin verildiğinde, büyük ölçüde öldürücü bir davranış bozukluğu batağına dönüşmektedir. Örneğin insanlar yüksek getiri olasılığı düşük olan finansal seçenekleri cazip bulma eğilimi taşırlar. Bir piyango biletinin ortalama getirisinin ödenen bilet fiyatının yarısı olmasına rağmen milyonlarca insan piyango biletlerine “yatırım” yapmaktadır. Bu çoğu insan için nispeten küçük bir zaaftır. Ancak konu yatırım stratejisi olduğunda bu eğilim çok daha büyük bir tehdit oluşturur.

Piyasadaki yatırımcıların çoğunluğunun şunları yaptığını görmekteyiz:

Dördüncü Temel Taş: Pratik

Yatırımcılar genellikle piyasa pratikleri konusunda büyük ölçüde deneyimsizdirler. Aslında yatırım dünyası içinde sürekli bir finansal ölüm kalım mücadelesine kilitlenmiş vaziyette hareket ettiklerini görebilirsiniz. Bu mücadeleyi kaybetmeniz varlıklarınızı istediğinizden çok daha kısa bir süre içinde kaybetme riskini arttırır.

Aracı kurumlar, Portföy yönetimi şirketleri modern finansal yaşamın ve giderek de sosyal ve siyasal yaşamın üzerine oturan kurumsal dev kuruluşlar haline gelmişlerdir. Bu 4 alana hakim olduktan sonra genel bir yatırım stratejisini formüle edebilirsiniz. Ancak varlık sınıfları ve varlık sınıflarının karışımlarının davranışlarına odaklanan bir sistem formüle ettiğiniz zaman genel olarak başarıyı yakalama şansınız olacaktır.

Dört Temel Taş’ın Kullanılması

Yatırım dünyasından esas amacımız finansal bağımsızlığımızı kazanıp koruyarak, geceleri rahat uyumaktır. Verimli bir yatırım portföyü yönetmenin zorunlu mekanikleri arasında şunlar bulunmalıdır;

Yatırım Dünyasında Aynı Kriterler Herkese Uymaz!

Yatırımcıların kişisel risk iştahları, portföylerinden orta ve uzun dönemde bekledikleri getiri düzeyleri birbirlerinden farklıdır. Dolayısı ile yatırım dünyasında her yatırımcıya aynı yatırım stratejisinin uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle finans profesyonelleri yatırımcıların risk iştahlarını analiz ederek ve beklenen getiri düzeylerini ölçtükten sonra kendilerine en uygun olabilecek yatırım portföy önerisi ile geri dönmektedir.

Burada yatırımcıların kişisel varlık türü tercihleri öncelikli belirleyici unsur olmaktadır. Değerli metal hisseleri buna iyi bir örnek olabilir. Bazı yatırımcılar enflasyondan aşırı derecede korkarlar ve bu güçlü varlığı portföylerinde bulundurdukları zaman kendilerini çok iyi hissederler. Bazıları ise, portföylerinde beklenen getiririsi düşük, değişkenliği yüksek bir bileşen bulundurmayı aptallık sayarlar. Düşükken alarak, yükselirken satmak herkesin sahip olmadığı çelik gibi bir disiplin gerektirdiğinden, kimilerine de maksimum getiriye ulaşmak için yapılması zorunlu olan yeniden dengelenme operasyonunu gerçekleştirmek duygusal açıdan zor gelir. Gelişmekte olan piyasalara yatırım yapmak da sık rastlanan bir sorundur. Bazı yatırımcılar suların durulmadığı ya da hissedarların korunmasının gelişmiş ülke piyasalarında olduğu kadar öncelikli bir iş olmadığı ülkelerin hisselerini almaktan rahatsızlık duyarlar. Halbuki böylesi bir riske girmenin cömertçe ödüllendirildiğini de bilirler. Duygusal tepkilerinizin dağılımınızı yönetmesine izin vermemeniz gerekir, ama geceleri rahat uyumak isterseniz ve kişisel tercihleriniz varlık türü yapınızın önemli bir parçasını oluşturur.

Portföylerinizde “İz Hatası”na yönelik toleransınız yani portföyünüzün performansı ile piyasa performansı arasındaki fark oldukça önemlidir. Sonuçları her zaman hoşunuza gitse de gitmese de, hisse senedi portföyünüzün getirisini piyasayla kıyaslamadan duramazsınız, çoğu yatırımcınn piyasadan kastettiği BİST.100, S&P 500, Dow Jones, Nasdaq, Altın, $/TL,..vs gibi finansal varlıklardır.

Hangi portföyü seçerseniz seçin, geriye dönüp baktığınızda daima getirisi yüksek olan, en iyi varlıklara keşke daha çok yatırım yapsaydım diyeceksiniz. Fakat bunların nasıl performans göstereceğini hiç kimse önceden bilemeyeceği için koşulların elverdiği en fazla varlığa sahip olmalısınız.

Yatırım dünyasına yeni adım atmış olan bir yatırımcıysanız, kendinizi piyasaların iniş çıkışlarına alıştırmanız zaman alacaktır. Eğer geçmişte hisse senetlerine ayırdığınız miktar az ise, ve tanımladığınız dağılım süreci önemli bir hisse senedi artışını gerektiriyorsa, o zaman en iyi yöntem, bunu yavaş yavaş uzunca bir vade dilimine yaymak olacaktır. Hedeflediğiniz hisse senedi dağılımına ulaştığınızda, ikinci bir problemle karşılaşırsınız, bu da portföyünüzün yeniden dengelenmesidir. Sermaye piyasalarının normal işleyişinde, varlık türlerinin farklı bazen de kökten farklı getirileri oluşur ve portföy bileşiminizin planladığınız oranları farklılaşır. Bu durumda işleri düzene sokmak için değer kaybedenlerden bir miktar daha almak, değer kazananlardan ise, bir miktar satmak, diğer bir deyişle yeniden dengelenme yapmak zorunlu hale gelir. Portföyünüzü yeniden dengelemenin uzun vadede iyi bir fikir olduğuna kendinizi inandırmak biraz zaman almaktadır. Özellikle uzunca süren bir düşüş (ayı) piyasasında varlıklarınızdan birine, birkaçına ya da tümüne nakit akıtmaya başladığınızda buna ikna olursunuz.

Portföylerde yeniden dengelemenin risk kontrolü ve fazladan kazancın ötesinde üçüncü bir yararı daha vardır: bu da psikolojik koşullandırmadır. Herhangi bir yatırımdan kâr sağlamak için düşükken alıp yüksekken satmalısınız. Bunların her ikisi de, özellikle de düşükken almak olağanüstü zordur. Düşükken almak demek, bir varlık hızla değer kaybeder ve son dönemde gerçekleşen getirileri kötüleşirken ve buna genellikle uzmanların olumsuz yorumları eşlik ederken, onu satın almak demektir. Olması gereken de budur, başka türlü düşük fiyatlar bulamazsınız. Yüksekken satmak tam tersi anlama gelir. Varlığın son dönemde gerçekleşen getirileri yüksektir ve varlık diğer yatırımların üstünde bir performans sergilemektedir; herkes bunun “geleceğin dalgası” olduğu konusunda aynı fikirdedir. Bu da olmak zorundadır, başka türlü çok yüksek fiyatlar bulamazsınız.

Yeniden dengeleme size düşükken almaya ve yüksekken satmaya zorlar. Geleneksel mantıktan kurtulmanın kârlı bir iş olduğunu fark etmeniz uzun yıllar alır ve çok sayıda yeniden dengeleme döngüsü geçirmenizi gerektirir. Geleneksel mantıktan kurtulma durumuna “finansal durum” demek gerekiyor. Bununla ne kadar varlıklı olduğunuzu değil, yatırım yaptığınız sırada disiplininiz ile duygularınız arasındaki dengenin ne kadar güçlü olduğunu düşünmemiz gerekiyor. Fiziki durum gibi “finansal durum” da onu korumanız için sürekli egzersiz ve hareket etmeyi gerektirir. Portföyünüzü periyodik olarak dengelemek “formda” kalmanın harika bir yolu olduğunu unutmayınız.

Fazlasıyla akıllı ve finansal konularda derin bilgilere sahip olan, çoğunlukla da finans profesyonellerinden oluşan insanların hala bir planı uygun bir biçimde yürütme gücünden duygusal anlamda yoksun olduklarına sıklıkla rastlarız. Bunlar gerektiği gibi konuşurlar ancak sıra uygulamaya geldiğinde, ne kadar çok uğraşırlarsa uğraşsınlar gerektiği gibi yürütemezler.

Yürütme Başarısızlığı” kusurunun en yaygın nedeni piyasaya karşı hareket etme ve çok iyi gitmeyen varlıkları satın alma konusundaki duygusal yetersizliktir. En az bunun kadar rastlanan bir başka özellik de popülar olandan vazgeçmemek ve mükemmel bir yatırım projesine para yatırmayı bir türlü becerememektir.

Yatırım dünyasına adım atan, uzun süredir bu dünya içerisinde hırs ve egoları ile mücadele eden tüm yatırımcıların kısaca özetleyeceğim aşağıdaki hususları akıllarından hiç çıkarmamalarında yarar bulunmaktadır;

Sonuç olarak nispeten az bir çaba harcayarak, geniş bir çeşitlendirmeye ve minimum masraf düzeyine sahip olan, bu nedenle de profesyonel olarak yönetilen birçok hesaptan daha üstün olduğunu kanıtlayacak bir yatırım portföyü tasarlayarak yola başlayabilirsiniz.

Başarılı yatırımcının temel nitelikleri disiplin ve John Bogle’ın ifadesiyle “akıntıya karşı durabilme” gücüdür.

Yatırım dünyası son bir durak değildir. “Finans Teorisi, Finans Tarihi, Davranışsal Finans ve Piyasa Tecrübesi”nden oluşan bir bilgi seti bütünüdür.

Son Söz: Yatırımcının en büyük sorunu, hatta en kötü düşmanı muhtemelen kendisidir. Benjamin Graham

Prof.Dr.Evren Bolgün | Beykoz Üniversitesi Öğretim Üyesi

Exit mobile version