Sosyal Medya

Ekonomi

ANKET: Bankalar paydaşlarından gelen ESG baskısını nasıl ele alacakları konusunda fikir ayrılığına düşüyor

Bain & Company’nin yeni araştırmasında, bankaların %40’ının ESG aktivitelerini merkezi ekipler aracılığıyla koordine etmeye devam ettiği, daha iyi bir uygulama olan faaliyet alanlarına yaymaya geçmediği görülüyor...

ANKET: Bankalar paydaşlarından gelen ESG baskısını nasıl ele alacakları konusunda fikir ayrılığına düşüyor

Bain & Company’nin Uluslararası Kredi Portföyü Yöneticileri Birliği (IACPM) üyeleri ile yaptığı ESG anketine göre, bankalar paydaşlarından gelen çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim (ESG) baskısını nasıl ele alacakları konusunda fikir ayrılığına düşüyor. Katılımcılar, iklim riskleri yönetiminin kimin sorumluluğunda olduğu konusunda kesin bir görüşe varamıyor.

Bain & Company’nin yeni araştırmasında, bankaların %40’ının ESG aktivitelerini merkezi ekipler aracılığıyla koordine etmeye devam ettiği, daha iyi bir uygulama olan faaliyet alanlarına yaymaya geçmediği görülüyor.

40 trilyon doların üzerinde aktif varlığını temsil eden 55 adet banka ve finansal hizmetler kurumu hakkında Bain & Company tarafından yapılan araştırma, düzenleyicilerden, paydaşlardan ve müşterilerden gelen ESG baskılarına nasıl yanıt verileceği konusunda bankaların görüş ayrılığına düştüğünü ortaya koyuyor.

Uluslararası Kredi Portföyü Yöneticileri Birliği (IACPM) üyeleriyle gerçekleştirilen küresel ankette, ESG ilkelerinin yönetilmesi gereken aşağı yönlü riskler mi yoksa yakalanması gereken yukarı yönlü fırsatlar mı oluşturduğu konusunda katılımcılar neredeyse yarı yarıya görüş ayrılığına sahip; fırsatlar konusunda en iyimser olanlar ise Avrupalı katılımcılar.

Kurumlar ilerleme kaydediyor olmakla birlikte, karar verme yetkilerinin belirsizliği ve bölgeler bazında yönetmelik önceliklerinin değişiklik göstermesi nedeniyle engellerle karşılaşıyor. Anketin sonuçlarına göre, banka ve finansal kurumlarının %65’i, operasyonlarının içindeki iklim risklerini tespit etme ve bunlara karşılık üretme konusunda esas olarak kimin sorumlu olduğunu henüz belirlememiş durumda. Benzer bir biçimde, katılımcıların %55’i şirketlerinin ticari ve kurumsal departmanları arasında iklim risklerini yönetme konusunda görev ve sorumluluklarının net bir biçimde paylaştırılmadığını belirtiyor. Katılımcıların %40’ı ise, en iyi uygulama olarak görülmesine karşın sorumluluğu kendi faaliyet alanlarında yerleşik hale getirmediklerini, ESG inisiyatiflerini merkezi ekipler aracılığıyla koordine ettiklerini aktarıyor.

Bain & Company Finansal Hizmetler departmanı ortaklarından Michael Kochan, konu hakkında şöyle konuştu: “ESG stratejilerini bankacılık faaliyetleriyle bütünleştirmek, risk yönetimi ve fırsatları yakalama arasında narin bir denge kurmayı gerektiriyor. Birçok finansal hizmetler kurumunda, paydaşlardan gelen baskıların artmasına rağmen, ESG hedefleri ve alınan sonuçlar arasındaki fark açıldı. İklim ile bağlantılı ürün, hizmet ve danışmanlıklardan elle tutulur değer yaratmaya yönelik stratejilere odaklananlar kazananlar olacak.

Bain & Company Türkiye Ortağı Armando Guastella konuyla ilgili görüşlerini şu sözlerle dile getirdi: “Sürdürülebilirlik, iş dünyası liderleri tarafından çoğunlukla değer yaratmaya ve yeni ürünleri-iş modellerini ortaya koymaya yönelik stratejik bir araç olarak görülüyor. Artık sürdürülebilirlik yalnızca bir yasalara uyma veya bir itibar faktörü olarak görülemiyor, bir fırsat olarak algılanıyor. Yönetim ekibinde yeterli düzeyde bağlılık sağlayabilmek ve ESG DNA’sını şirketin karar alma sürecinde kalıcı hale getirmek için net istekler ve hedefler belirlemek oldukça önemli. Birtakım engellere rağmen Türkiye, değişimi kucaklamaya hazır genç işgücü, üst düzey dijital olgunluğu ve doğal kaynak zenginliği sayesinde sürdürülebilirlik devrimimin fırsatlarını yakalama bakımından iyi bir konumda bulunuyor.

Bain & Company Türkiye Finansal Hizmetler Lideri Emre Demircan, konu hakkında şöyle konuştu: “Türkiye’de önde gelen bankaların geçiş ekonomisinden paylarını almak üzere hazırlandığını ve konumlandığını gözlemliyoruz. Büyük şirketlerden KOBİ’lere, bankaların müşterileri, özellikle AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması gibi regülasyonların olası etkilerini göz önüne alarak hâlihazırda ESG yol haritalarını belirliyor. Söz konusu müşteriler, hem geçişe yönelik teknik danışmanlık için, hem de yatırımları açısından finansman çözümleri için bankalarına yöneliyor.”

Bölgesel farklılıklar ve Avrupa’dan alınabilecek dersler

Küresel olarak ESG faaliyetine yönelik dış baskıların artması bekleniyor. Katılımcıların %83’ü düzenleyicilerin daha fazla etkili olmasını bekliyor. Müşterilerin daha fazla etkili olmasını bekleyenler %67, paydaşların daha fazla etkili olmasını bekleyenler ise %53 oranında. Avrupalı ve Asyalı katılımcılar, Amerikalılara kıyasla düzenleyicilerin etkisini daha fazla hissediyor, Amerika’da ise paydaşlar daha fazla söz sahibi durumda. Avrupa ve Amerika arasında düzenleme beklentileri arasında belirgin farklar bulunmakla birlikte Avrupa, iklim risklerini yönetmeye yönelik geçişi destekleyici birçok içgörü sunabilir.

Bankalar duruma nasıl yanıt veriyor?

Bankalar ticari pazarlarda temiz enerjili projeleri fonlamaya başlayarak ve müşteri portföylerini araba kredileri, mortgage’lar ve mevduatlar bakımından genişleterek önümüzdeki üç yılda yeşil ürün portföylerini büyütmeyi umuyor. İklimle ilgili tehlikelerin henüz tam olarak anlaşılmamış şekillerde portföylerinde kredi risklerini artırabileceğini anlayan bankalar, stratejik planlama, kredi ve sigorta iş alanlarına iklim risk faktörlerini dâhil etmeye başlıyor.

İklim verilerini kredi alanına dâhil etme konusunda en fazla ilerleme kaydedenler Avrupa bankaları oldu, diğer bölgelerin onları takip etmesi bekleniyor. Genel olarak katılımcıların %64’ü iklim verilerini ve ölçülerini kredi alanına henüz dâhil etmemiş durumda. Amerika bankalarının çoğu önümüzdeki üç yılda bunu yapmayı hedefliyor. Bununla birlikte katılımcıların %46’sı 2050 itibarıyla verdikleri kredileri düşük karbonlu ve ESG yönelimli müşteriler ile sınırlayacaklarını tahmin ediyor.

Dikkat ve kaynak gerektiren dört alan

Bütün banka ve finansal kurumların ESG stratejileri dâhilinde dikkat etmeleri gereken 4 kritik alan söz konusu:

1 – Paydaşları dekarbonizasyonu destekleyecekleri şekilde yönetmek, değer yaratımı beklentilerini yakından koordine etmek.

2 – Geçiş süreci finansmanı öncelikleri için karar alma gücünü belirginleştirmek, stratejik öncelikler hakkında bilgilendirme yapmak ve risk yönetimi sağlamak için kurullar ile birlikte çalışmak.

3 – Müşteri talebine yanıt vermek için stratejiler belirlemek, bunu yaparken hem ticari fırsatları hem de yatırımcı gerekliliklerini göz önüne almak.

4 – İklim risk verilerinin analiz edilme becerisini artırmak, bu sayede söz konusu risk faktörlerini temel bankacılık süreçlerine entegre ederek sürdürülebilir uzun vadeli değer yaratımı sağlamak.

BAKMADAN GEÇME

  • TCMB Anketi: Enflasyon Beklentilerinde Gerileme Devam Ediyor

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Ağustos 2025 anket sonuçları, hanehalkı, reel sektör ve piyasa katılımcılarının 12 aylık enflasyon beklentilerinde düşüş olduğunu ortaya koydu. Hanehalkı beklentisi %54,1’e, reel sektör beklentisi %37,7’ye ve piyasa katılımcıları beklentisi %22,8’e geriledi. Uzmanlara göre, bu eğilim Türkiye’nin dezenflasyon sürecine dair iyimserliği güçlendiriyor.

  • Fed bağımsızlığı endişeleri ve artan borç, doları baskılıyor

    ABD Merkez Bankası'nın (Fed) bağımsızlığına yönelik tehditler ve Ülkede kötüleşen bütçe açığı, dolar için yapısal stres faktörleri olarak öne çıkıyor. Commerzbank ekonomisti Antje Praefcke'ye göre, bu iki temel faktör doların değerini sürdürme kapasitesini olumsuz etkileyebilir.

  • Morgan Stanley’den Uyarı: S&P 500’deki Ralli “Kırılgan” Olabilir

    S&P 500 endeksi Nisan ayındaki dip seviyesinden bu yana %29 yükseldi. Manşet veriler, güçlü büyüme, yönetilebilir enflasyon ve dev teknoloji şirketlerinin beklentileri aşan kârlarıyla “iyimser bir piyasa” hikâyesini besliyor. Ancak Morgan Stanley, bu tablonun yüzeyin altında farklı bir hikâyeye işaret ettiğini söylüyor. Bankaya göre, teknoloji hisselerine aşırı bağımlı ralli, genişlemeyen kâr marjları ve AI yatırımlarında olası kapasite fazlası riskleri yatırımcılar için kırılgan bir ortam yaratıyor.

  • En Alttakilerin Ak Parti’ye, En Üsttekilerin CHP’ye Oy Vermesinde Bir Tuhaflık Yok mu?

    Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) geçtiğimiz günlerde yayınladığı “Sosyoekonomik Seviye 2023” araştırmasını, “Artık bu veride de manipülasyon yoktur herhalde -inşallah-” düşüncesiyle…

  • Neden Kasko Yaptırmalısınız?

    Günlük ulaşımı hızlandırmak, şehirlerarası seyahatlerde konfor sağlamak ya da iş hayatında zaman kazandırmak açısından otomobiller vazgeçilmez birer parça haline gelmiş…

  • Lezzetli Bir Hediye Alternatifi : Yenilebilir Çiçek & Meyveler

    Hediye kültürü, insanlık tarihi kadar eski ve köklü bir gelenektir. Yüzyıllar boyunca insanlar, sevdiklerini mutlu etmek, özel anları kutlamak veya…

  • YKS Sonuçları: Devlet Üniversiteleri Doldu, Özel Üniversiteler Boş Kaldı

    Fahiş zamlar özel üniversiteleri boşalttı

  • Atilla Yeşilada: Dünyayı sarsacak 5 trend: Çileli yıllar başlıyor!

    İşte dünyayı önümüzdeki yıllarda sarsacak trendler! 00:00 Merhaba 03:04 Yaşlanıyoruz! 04:05 Küresel ısınma ve iklim değişikliği! 05:55 Yeni salgınlar kaçınılmaz! 06:36 Büyük güçler savaşı! 10:13 Dünya bu borcu ödeyemez! 12:00 Yapay zeka

  • Memur zam yerine hava aldı!

    Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, memur maaşları ve memur emeklisi aylıkları için 2026 ve 2027 zam oranlarını belirledi. Karara göre, 2026’nın ilk 6 ayında %11, ikinci 6 ayında %7, 2027’nin ilk 6 ayında %5 ve ikinci 6 ayında %4 zam yapılacak. Toplu sözleşmede taban aylığa 1000 TL eklenmesi kesinleşirken, sosyal haklarda da çeşitli iyileştirmeler karara bağlandı.

  • Trump’tan Fed’e Sert Baskı: Eylül’de Faiz İndirimi Beklentisi Güçleniyor

    ABD Başkanı Donald Trump, faizlerin hızla düşürülmesi için Fed üzerindeki baskısını artırıyor. Trump, politika faizinin mevcut %4,25–4,50 aralığından en az 200–300 baz puan indirilmesini talep ederken, Fed Başkanı Jerome Powell’a yönelik sert eleştirilerini sürdürüyor. Jackson Hole toplantısında Powell, eylülde faiz indirimi sinyali verirken, FOMC içindeki görüş ayrılıkları sürüyor. Piyasalar, Trump’ın baskısının Fed’in bağımsızlığı ve para politikasının yönü üzerindeki etkilerini yakından takip ediyor.

  • Kudret Ayyıldır: GYO’lar arasında prim potansiyeli yüksek şirketler

    Yılın ikinci çeyreğinde enflasyonda yavaşlama ve faiz indirim sürecinin başlaması, sektöre yönelik beklentileri yeniden şekillendirmiş durumda. Yüksek faiz oranları ve sıkı finansal koşullar, özellikle konut kredileri üzerinden talebi sınırlarken enflasyonda gözlenen yavaşlama eğilimi ve TL’nin görece istikrarlı seyri, maliyet tarafında kısmi rahatlama sağladı. 26 Ağustos 2025 itibarıyla sektörün yıllık getirisi %54’e yaklaşırken Ağustos ayı kapanışı öncesinde aylık getirisi ise yaklaşık %11 seviyesine ulaştı.

  • Fransa’da Siyasi Kriz Derinleşiyor: Bayrou’nun Güven Oylaması 8 Eylül’de

    Fransa Başbakanı François Bayrou, 8 Eylül’de parlamentoda hükümetinin geleceğini belirleyecek kritik bir güven oylaması yapılacağını duyurdu. Azınlık hükümetini yöneten Bayrou, ülkenin bütçe açığı ve artan kamu borçları nedeniyle “ulusal acil durum” ilan ederek milletvekillerinden destek istedi. Ancak muhalefetin sert tepkisi ve piyasaların endişeleri, Fransa’yı yeni bir siyasi belirsizliğin eşiğine taşıdı.

  • Putin’den Kiev’e Sürpriz İstanbul Daveti: 15 Mayıs’ta Doğrudan Görüşme Önerisi

    Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 15 Mayıs Perşembe günü İstanbul’da Ukrayna ile doğrudan barış görüşmeleri başlatmaya hazır olduğunu açıkladı. Teklif, Ukrayna lideri Volodimir Zelenskiy ve dört Avrupalı liderin, Rusya’ya 12 Mayıs’ta başlayacak koşulsuz 30 günlük ateşkesi kabul etmesi yönündeki çağrısından yalnızca birkaç saat sonra geldi. ABD Başkanı Donald Trump da Avrupa’nın ateşkes girişimine destek verdi.

Benzer Haberler