Sosyal Medya

Döviz

Barış Soydan Kur Artışının Sinyalini Verdi! “Doların Yükselmesi Kaçınılmaz”

Barış Soydan, doların yükselmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtti.

Barış Soydan Kur Artışının Sinyalini Verdi! “Doların Yükselmesi Kaçınılmaz”

Barış Soydan, doların yükselmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtti.

 

 

 

Barış Soydan, “Türkiye’nin 12 aylık birikimli cari açığı 60 milyar dolara yakın. Bu çok yüksek bir tutar, kapatılmak zorunda. Nasıl kapatılacak? İhracatı artırıp ithalatı azaltarak. Onun da nasıl yapılacağı belli: Kur artışıyla” dedi.

 

10Haber yazarı Barış Soydan, doların yükselmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtti. Soydan, bir para biriminin değerini belirleyen faktörler arasında enflasyon, cari denge, yabancı sermaye yatırımları, ekonomik büyüme gibi parametreler yer aldığını kaydederken, “Para birimi (örneğimizde TL) enflasyon kadar değer kaybetmezse ithal ürünlerin fiyatı yerli ürünler kadar artmaz. Yani fiyat açısından daha avantajlı hale gelirler. Yurtiçindeki tüketiciler Çin’den ithal edilen malları yerli ürünler karşısında tercih etmeye başlar. Ekonomisi turizme, kumara dayanan küçük ada devletleri dışında hiçbir ülke buna dayanamaz” dedi.

Soydan’ın yazısı şöyle:

 

“Amerikan bankası JPMorgan’ın geçen hafta “Küçük tutarlarla TL’ye yatırım yapın” önerisinde bulunması sizin de aklınıza bir kurt düşürdü mü? Yoksa JPMorgan’ın bir bildiği mi var?

 

Aslında bir şey bildiği filan yok, çok kısa vadede küçük bir olasılık haklı çıksa bile, JPMorgan ne derse desin orta ve uzun vadede dolar yükselmek zorunda. Bu Allah’ın emri değil ama makro ekonomik dinamiklerin emri.

 

Bir para biriminin değerini belirleyen faktörler arasında enflasyon, cari denge, yabancı sermaye yatırımları, ekonomik büyüme gibi parametreler yer alır. Enflasyon bunlar arasında özellikle önemli. Bir ülkenin para birimi, ticaret ortaklarıyla arasındaki enflasyon farkı kadar er-geç değer kaybeder. Aksi takdirde ithal ürünler o ülkede üretilen yerli ürünler karşısında rekabet avantajı kazanır.

Öyle ya, yerli sanayici maliyetlerindeki artışı yani enflasyonu fiyatlarına yansıtmak yani zam yapmak zorunda. Diyelim ki yurtiçinde yüzde 80 enflasyon var, yerli sanayici ürettiği mala yüzde 80 zam yaptı. Herkes zam yaptığı için ilk bakışta rekabet koşullarında değişen bir şey yok gibi görünüyor. Ama bir de ithal ürünler var. Aynı dönemde para birimi (örneğimizde TL) enflasyon kadar değer kaybetmezse ithal ürünlerin fiyatı yerli ürünler kadar artmaz. Yani fiyat açısından daha avantajlı hale gelirler. Yurtiçindeki tüketiciler Çin’den ithal edilen malları yerli ürünler karşısında tercih etmeye başlar. Ekonomisi turizme, kumara dayanan küçük ada devletleri dışında hiçbir ülke buna dayanamaz.

Aynı şey sadece yurtiçindeki tüketici için değil yurtdışındaki tüketici için de geçerli. Maliyetleri artınca yerli sanayicinin zam yapmak zorunda kaldığını gördük. Yerli sanayicinin bir bölümü ihracat da yapıyor, yurtdışına sattığı malların fiyatı ne olacak? Eğer Türk Lirası maliyetlerdeki artış kadar değer kaybederse ihracatçının malının fiyatı döviz cinsinden sabit kalır. Yani TL cinsinden zam yapar ama dolar veya euro olarak aynı fiyata satmaya devam eder. Peki Türk Lirası, maliyetlerdeki artış yani enflasyon kadar değer kaybetmezse? O zaman ihracatçı döviz cinsi fiyatına da zam yapmak zorunda.

 

İyi ama her ülkede Türkiye’deki gibi yüzde 60-70-80 enflasyon yok ki. Türk ihracatçıların Polonya’daki, Vietnam’daki rakiplerinin fiyatları değişmedi, sabit kaldı. Almanya’daki, İngiltere’deki müşteri bir Türk şirketinin zamlı fiyatlarına baktı, bir de Polonya’daki şirketin zamsız fiyatına… Ve sözleşme süresi dolunca artık Türkiye yerine Polonya’dan almaya karar verdi.

 

Demek ki, ihracatın çökmemesi için de kur artmak zorunda. Bu olmazsa ithalat artar, ihracat düşer, yerli sanayici kepenk kapatır, işsizler ordusuna yüzbinlerce yeni kişi katılır.

 

Türkiye’de son yıllarda yaşanan zaten bu. Seçim öncesinde rezerv satışlarıyla döviz baskılandığı, doların 20 TL’yi geçmesine izin verilmediği için ihracatçılar büyük sıkıntıya girdi. Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Meclis Başkanı Şeref Fayat geçen hafta yaptığı açıklamada, seçim öncesi mayısa kadar kurun 20’nin altında tutulmasının kış aylarında siparişlerini rakiplerine kaptırmalarına sebep olduğunu belirterek, “Rakiplerimizle bizim aramızdaki fark yüzde 15-20 iken bizden alışveriş yapmak çok cazipti ama bu fark yüzde 40’a çıkınca siparişler rakiplerimize gitti. Kaybettiğiniz siparişleri yerine koyamıyorsunuz” diyordu. Fayat’a göre son bir yıl içinde hazır giyim ve tekstilde 135 bin kişi işsiz kaldı, yıl sonuna kadar işsiz kalanların sayısının 175 bin civarına yükseleceğini öngörüyor. “Ekonomisi turizme, kumara dayanan küçük ada devletleri dışında hiçbir ülke buna dayanamaz” derken bunu kastediyordum.

 

Yazının başlığında “Doların yükselmesi neden kaçınılmaz?” diye sormuştum. İlk nedenini gördük: Enflasyon. Ama bir de cari açık var. O da zaten enflasyonun sonucu.

 

Eğer bir ülkenin parası ticaret ortaklarıyla arasındaki enflasyon farkı kadar değer kaybetmezse ne olur? Yukarıda gördük, ithalatı artar, ihracatı azalır. Yani dış ticaret açığı büyür. Bu da cari açık demek. Cari açığı kapatmak için bir yerlerden döviz bulunmak zorunda.

 

Eğer cari açık veren ülke yabancı sermayenin sevdiği, doğrudan yabancı sermaye yatırımı veya en azından kısa vadeli yatırım yapılan bir yerse sorun yok. O zaman zaten yurtiçinde döviz bollaşacağı için TL üzerindeki değer kaybı baskısı azalır.

 

Ama ya o ülke ne doğrudan ne kısa vadeli yabancı sermayenin sevdiği bir ülke değilse? Dünyayla kavgalıysa? Ev almaya gelenler dışında ciddi bir yabancı sermaye girişi olmuyorsa?

 

O zaman cari açığı kapatmak için ya dış borç almak ya da Merkez Bankası’nın rezervlerini kullanmak zorunda. İlki çoğu zaman tefeci faizinden borçlanmak demek, ikincisi ise ödemeler dengesi krizi riski.

 

Türkiye’nin 12 aylık birikimli cari açığı 60 milyar dolara yakın. Bu çok yüksek bir tutar, kapatılmak zorunda. Nasıl kapatılacak? Biraz önce gördük, ihracatı artırıp ithalatı azaltarak. Onun da nasıl yapılacağı belli: Kur artışıyla.”

BAKMADAN GEÇME

  • Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Yönetimde tacir ve sanayici farkı…’

    Trump’ın görev başına geldiği 2025 Ocak ayından bu yana, dünya ekonomisinde sular durulmuyor...

  • PwC Türkiye: Bankacılık sektöründe dolandırıcılıkla etkin mücadele, tüm paydaşların iş birliği ile mümkün

    PwC Türkiye, finansal dolandırıcılığın giderek daha karmaşık ve yaygın hale geldiği günümüzde bankacılık sektörüne ışık tutacak kapsamlı bir araştırmaya imza attı...

  • FKB Ekonomik Görünüm Endeksi Ağustos ayında geriledi…

    Finansal Kurumlar Birliği’nin İstanbul Üniversitesi iş birliğinde geliştirdiği “FKB Ekonomik Görünüm Endeksi”nin (FKB-EGE) Ağustos ayı bülteni yayımlandı...

  • Gedik Yatırım model portföyüne ‘Coca Cola İçecek’i ekledi

    Son 12 ayda düşük karlılık döneminin ardından şirketin daha iyi bir karlılık döngüsüne girdiğine inandığımız için Coca Cola İçecek'i portföyümüze ekliyoruz...

  • Kimpur, 2024 Entegre Raporu’nu Yayınladı

    Türkiye’nin önde gelen poliüretan sistem evi Kimpur, beşinci raporunu yayımladı. İlk iki yılı sürdürülebilirlik raporu, son üç yılı entegre rapor formatında olmak üzere beş yıldır düzenli olarak raporlama yapan şirket, “Yarınların iklim ile değil, bilinç ile şekillendiği bir dünya” temasıyla hazırladı...

  • Goldman Sachs’tan Uyarı: ABD Hisselerinde “Altın Saçlı Kız” Senaryosunu Tehdit Eden Üç Büyük Risk!

    ABD borsaları Trump’ın gümrük tarifeleri, yapay zeka rallisi ve Fed’in faiz indirim beklentileri ile tarihi zirvelere yaklaşırken, Goldman Sachs üç büyük risk konusunda yatırımcıları uyardı: stagflasyon ihtimali, uzun vadeli tahvil piyasasında sert dalgalanmalar ve ABD dolarında keskin değer kaybı. Bankaya göre bu riskler gerçekleşirse, ABD hisse senetlerinde görülen “Goldilocks” yani ne çok sıcak ne çok soğuk, denge ekonomisi beklentisi hızla dağılabilir.

  • Eski MKE Başkanı İsmet Sayhan Tutuklandı: Assan Group’a Ait 10 Şirkete Kayyum Atandı

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü “Selahattin Yılmaz suç örgütü” soruşturması kapsamında gözaltına alınan eski Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE) Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Sayhan tutuklandı. Soruşturma çerçevesinde, Assan Group sahibi Emin Öner ve şirket genel müdürü Gürcan Okumuş hakkında “FETÖ üyeliği” ve “askeri casusluk” suçlarından gözaltı kararı verildi. Assan Group’a bağlı 10 şirkete Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kayyum olarak atandı.

  • TCMB: Konut Kredileri Kaynaklı Nakit Akışı İç Tüketimi Destekliyor

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) “Ekonomi Notları” raporuna göre, konut kredilerinden kaynaklanan nakit akışı kanalı, 2024 yılında özel tüketime %6,9 oranında katkı sağladı. Raporda, bu etkinin, sıkı para politikasına rağmen tüketimdeki yavaşlamayı sınırlayan temel faktörlerden biri olduğu vurgulandı. Düşük faizle geçmişte çekilen uzun vadeli konut kredilerinin, enflasyonla eriyen faiz yükü sayesinde hâlâ iç talebi desteklediği ortaya kondu.

  • ANALİZ: İmalat Sanayiinde Zayıflık Sürüyor: Ağustos Verileri KKO’da 5 Yılın Dip Seviyesini Gösterdi

    TCMB’nin Ağustos 2025 verileri, imalat sanayiindeki zayıflığın sürdüğünü ortaya koydu. Mevsimsellikten arındırılmış kapasite kullanım oranı (KKO) aylık 0,5 puan gerileyerek %73,6 seviyesine indi ve son 5 yılın en düşük seviyesine ulaştı. Ancak taşıt sektöründe planlı üretim duruşları dışlandığında, genel görünüm yatay kaldı. Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE) yeniden eşik değerin üzerine çıktı, fakat tarihsel ortalamanın altında kalması, üretimdeki toparlanmanın sınırlı olduğunu gösteriyor.

  • TCMB Anketi: Enflasyon Beklentilerinde Gerileme Devam Ediyor

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Ağustos 2025 anket sonuçları, hanehalkı, reel sektör ve piyasa katılımcılarının 12 aylık enflasyon beklentilerinde düşüş olduğunu ortaya koydu. Hanehalkı beklentisi %54,1’e, reel sektör beklentisi %37,7’ye ve piyasa katılımcıları beklentisi %22,8’e geriledi. Uzmanlara göre, bu eğilim Türkiye’nin dezenflasyon sürecine dair iyimserliği güçlendiriyor.

  • Fed bağımsızlığı endişeleri ve artan borç, doları baskılıyor

    ABD Merkez Bankası'nın (Fed) bağımsızlığına yönelik tehditler ve Ülkede kötüleşen bütçe açığı, dolar için yapısal stres faktörleri olarak öne çıkıyor. Commerzbank ekonomisti Antje Praefcke'ye göre, bu iki temel faktör doların değerini sürdürme kapasitesini olumsuz etkileyebilir.

  • Morgan Stanley’den Uyarı: S&P 500’deki Ralli “Kırılgan” Olabilir

    S&P 500 endeksi Nisan ayındaki dip seviyesinden bu yana %29 yükseldi. Manşet veriler, güçlü büyüme, yönetilebilir enflasyon ve dev teknoloji şirketlerinin beklentileri aşan kârlarıyla “iyimser bir piyasa” hikâyesini besliyor. Ancak Morgan Stanley, bu tablonun yüzeyin altında farklı bir hikâyeye işaret ettiğini söylüyor. Bankaya göre, teknoloji hisselerine aşırı bağımlı ralli, genişlemeyen kâr marjları ve AI yatırımlarında olası kapasite fazlası riskleri yatırımcılar için kırılgan bir ortam yaratıyor.

  • En Alttakilerin Ak Parti’ye, En Üsttekilerin CHP’ye Oy Vermesinde Bir Tuhaflık Yok mu?

    Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) geçtiğimiz günlerde yayınladığı “Sosyoekonomik Seviye 2023” araştırmasını, “Artık bu veride de manipülasyon yoktur herhalde -inşallah-” düşüncesiyle…

Benzer Haberler