Sosyal Medya

Para Politikasi

Doç.Dr.Evren Bolgün | Türkiye Ekonomik Modelinin Geniş Açı Panoraması (2)

2 hafta önce “Türkiye Ekonomik Modeli’nin” geniş açı panaroması başlığı üzerinden analiz etmeye çalıştığım ekonomik durumumuza kaldığımız yerden bu hafta…

Doç.Dr.Evren Bolgün | Türkiye Ekonomik Modelinin Geniş Açı Panoraması (2)

2 hafta önce “Türkiye Ekonomik Modeli’nin” geniş açı panaroması başlığı üzerinden analiz etmeye çalıştığım ekonomik durumumuza kaldığımız yerden bu hafta devam edelim. Bilindiği üzere merkez bankalarının temel görevi, bir ülkede “fiyat istikrarı” (sürdürülebilir ve istikrarlı bir şekilde düşük enflasyon) başta olmak üzere ekonomide “tam istihdamı” sağlamaktır. Bir cümle içerisinde söylenmesi çok kolay gibi gözüken bu iki ekonomik parametrenin bir arada gerçekleştirilmesinin o kadar da kolay olmadığını yaşayarak gözlemlemekteyiz.

Bir ekonomide enflasyon, faizin ana bileşeni olması sebebiyle doğru yönetimi açısından en önemli kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Aslında esas önemli olan husus faizdir ve ekonomilerde faizin yönünü doğru bir şekilde tayin edebilmektir. FED (Amerikan Merkez Bankası) başta olmak üzere küresel merkez bankaları başkan ve yardımcılarının yılda birkaç kez bir araya gelerek gerçekleştirdikleri faiz toplantılarının arkasında da ileriye dönük olarak makroekonomik rotayı doğru tespit ederek beklentileri uyguladıkları politikaları ile uyumlu bir şekilde tesis edebilmek yatmaktadır.

Günümüzde faiz her ne kadar insan yapımı bir araç olarak görülse de ve merkez bankaları tarafından direkt olarak etkileniyor olsa da, ekonomik büyümenin sonuçları, büyümenin yüksek veya düşük gerçekleşiyor olması piyasa faizini ve merkez bankasının kararlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Bilmemiz gerekir ki her zaman için finansal piyasalarda akılcı, isabetli kararlar vermek, sürekli rastgele kararlar almaktan çok daha hayırlı olmuştur.

Yatırım yapmak isteyenler ister üretime yönelik olsun, isterse de menkul kıymet piyasalarına yatırım planlıyor olsunlar, bütünü parçalardan ayırmak mümkün olmadığı için, makro ekonomik verilerden bağımsız bir şekilde akılcı kararlar almak mümkün olmamaktadır.

Hele gelişmekte olan ülkelerde özellikle makroekonomik verilerde siyasetin etkin olduğunu ve siyasetin de, makro verileri anlamsız kıldığını söyleyenlere verilecek en güzel cevap, siyasetçilerin de makro verilerden bağımsız bir şekilde karar almayı, uzun süre devam ettiremeyeceklerini ifade etmek olacaktır.

Finansal piyasalar içerisinde yer alan sermaye ve para piyasalarında fiyatlar beklentilere göre hareket eder, yani reel piyasalarda olanlar değil, olması muhtemel olanlar üzerine kurulmuş senaryolara göre oluşur. Bu durum piyasalarda «Beklentiler Alınır, Gerçekler Satılır» deyimiyle ifade edilmektedir. Reel sektörde bir yatırım başladığında, o yatırımın olası sonuçları sermaye ve para piyasasında çoktan satın alınmıştır. Reel sektörde yatırım tamamlanıp sonuçları kar veya zarar halinde bilançoya yansıdığında, bunun sonucu zaten sermaye ve para piyasalarında çoktan fiyatlanmıştır.

Yatırım ve Kapasite Durumu

Ekonomi içerisinde yatırımın ilave kapasite yarattığını düşünürsek ne kadar kapasite o kadar üretim de şeklinde ifade etmek mümkün olabilir ancak kapasiteler hiçbir zaman %100 kullanılmaz. Yatırımın hem kendisi bir üretim fonksiyonudur hem de ilave üretim potansiyeli yaratmaktadır. Özellikle serbest piyasa ekonomilerinin olumsuz yanlarından birisi de kullanmadığı kapasiteyi yaratabilmesidir.

Yatırım Büyümesi: İnşaat & Makine/Techizat (yıllık,%)

Türkiye’de yatırım büyümesi 2021 yılık 3.çeyreğinden itibaren çok hızlı bir daralma trendine girmiş bulunmaktadır. Yatırım büyümesinin son 3 çeyrek içerisinde -%1.9 ile %1.1 arasında çok ciddi bir gerileme kaydettiğini söylemek isterim. İnşaat sektörünün zig zaglar çizerek ilerlediğini ve son 3 çeyrek içerisinde -%9.8 ile -%8 arasında derin bir daralma dönemi içerisinde hareket ettiğini görmekteyiz.

Bir ekonomide kapasite yatırım ile yaratılır ve kapasite kullanımı yatırımların yarattığı üretim potansiyelinin ne kadarının fiilen kullanıldığını bizlere göstermektedir.  Ekonomide yatırım konuşulduğunda üretim için gerekli olacak olan gerekli teçhizat, ekipman ve inşaat harcamalarının toplamı ifade edilmektedir. Kapasite kullanım oranı bizlere bir dönem boyunca yapılan üretimin, fabrikanın yapılan yatırımları eksiksiz kullanarak çalıştırılması halinde ne kadarının kullanıldığını göstermektedir. Başka bir deyişle ekonomi tam kapasitede çalışacak olsa o ekonomide ne kadar üretim elde edileceğinin bir açıklaması yapılmaktadır. Ancak fiilen her zaman tam kapasite ile çalışmak gerçek hayatta mümkün olmamaktadır. Sektörler bazında kapasite oran hesaplamalarının da ne kadar doğruyu yansıttığı ayrıca üzerinde derin analizler yapılması gereken bir başka husus olduğunu burada ifade etmek isterim.

Kapasite Kullanımı (%)

Ekonomilerde kapasite kullanım oranını makro düzeyde ölçmek daha kolaydır. Mesela herhangi bir sektör içerisinde gerçekleştirilen üretimdeki değişimin, yatırımlardaki değişime oranlanması kapasite kullanım oranının ne kadar değiştiğini göstermektedir. Ancak ölçümü bu şekilde gerçekleştirirsek sadece kapasite kullanım oranındaki değişimi hesaplamış oluruz, oranın kendisini değil. Yine de değişim oranı bir önceki bilinen kapasite kullanım oranı üzerine uygulanarak bir sonraki kapasite kullanım oranı hesaplanabilir.

Ekonomi içerisinde herhangi bir talep artışı görüldüğünde, üretim arttırılacak ve kapasite kullanımı artacaktır. Şayet üretim optimum kapasite kullanımı üzerindeyken talep artışının devam etmesi durumunda ekstra oluşan talebi karşılayabilmek için üretim yapılırken artan maliyetleri karşılamak için fiyatlara zam yapılması da söz konusu olabilecektir.

Ekonomi içerisinde faaliyet sektörlerde talepteki artışın etkisiyle kapasite kullanımını artıran üreticiler, yeni kapasite yatırımına gitmeden önce ürün fiyatlarını arttırırlar. Talep artışı bir yandan enflasyona sebep olurken bir yandan da üreticileri daha fazla üretim yapmak için yeni yatırım yapmaya teşvik eder. Genel bir yaklaşım olarak imalat sanayi ortalaması olarak %85 kapasite kullanım oranı optimum düzeyde en yüksek seviye olarak kabul edilir. Kapasite oranları bu seviyenin üzerine çıktığında enflasyon hızlanır. %80’nin altında kapasite kullanım oranı ise, ekonomik büyümenin azaldığı iniş dönemlerinde görülür. Kapasite oranlarında %75’in altı görüldüğünde ekonominin durgunluğa girildiğini söylemek mümkündür.

Kapasite kullanım oranlarının mevcut hareket sınırları ülkeden ülkeye ve söz konusu ülkelerin sanayilerinin teknolojik yapısına ve çeşitliliğine göre değişmektedir. Kapasite kullanım oranlarının seviyeleri, bir ekonomideki potansiyel üretim imkanlarına dair sınırlarını da bizlere göstermektedir. Bu yüzden bu aralıklara ekonomistler, merkez bankalarının yetkilileri, analistler,..vs. «çıktı açığı-output gap» aralıkları şeklinde ifade ettiklerini yazılı ve görsel basın organlarında yaptıkları açıklamalardan görmekteyiz.

Çıktı Açığı

Bir ülkede yatırımlar arttıkça, çıktı açığı aralığının üst sınırları da yukarı doğru genişleyecektir. Dolayısı ile cari çıktı açığı aslında optimal kapasite ile mevcut kapasite kullanımı arasındaki mesafedir. Bu mesafe daraldıkça fiyatlar üzerinde artış baskısı-enflasyon artacaktır, mesafe azaldıkça enflasyon baskısının azalacağı düşünülecektir. Türkiye’de 2020 Covid-19 döneminde yaşanan derin ekonomik daralma ile birlikte çıktı açığında gözlenen hızlı geriye çekiliş 2021 yılında tekrar Covid-19 dönemine doğru geri gelmiştir. Ancak özellikle son 3 çeyrektir yaşanan ekonomik verilerdeki gerileme çıktı açığının tekrar 2022 yılının ikinci yarısında aşağı yönde bir eğilim sergileyebileceği beklentisi oluşturmaktadır.

Enflasyonu Kimler Sever?

Bu sorunun esasında tek somut cevabı herhalde borç alanlar ve günümüzde derin %50 üzerinde negatif faiz ile borç alabilenler olurdu diye düşünüyorum! Çünkü yüksek enflasyon ortamı altında şanslı azınlık kesimin borçlarını geri ödeme sürecinde katlandıkları fedakarlık umduklarından çok daha az olacaktır. Ayrıca ekstra vergi getirmekten çekindikleri (ÖTV hariç) veya harcamaları kısmaya cesaret edemedikleri (Seçim öncesinde hazine borçlanmayı yükseltiyor) için hepsinin yerine enflasyon aracılığı ile kısa vadede vergi gelirlerinin artmasından keyif duyan devlet yöneticileri, enflasyon vergisini bir kurtarıcı görüyor olabilirler. Nasıl olsa seçim sonrasında acı reçete hep birlikte içilecektir.

Diğer taraftan da borç verenler ve sabit bir gelirle çalışanlar, fiyatların sürekli artması sebebiyle enflasyondan en fazla zarar görenler olduğunu hatırlatmaya herhalde gerek yoktur. Çünkü bu iki grup da aşırı yüksek enflasyon yüzünden satın alma güçlerinde aşırı kayıplara uğramaktadırlar. Bu durum karşısında açıkcası ellerindeki yaptırım güçleri de çok sınırlıdır. Neticede sabit gelirliler enflasyon telafisini çok geç veya eksik alırlar, aradan geçen zamanda ise, ortaya çıkan fark devletin, işverenin enflasyon kazancı olmaktadır.

Ekonomi içerisinde talep yaratacak olan makro ekonomik politikalarda karar alıcıların ısrar etmesi halinde artan fiyatlar, çalışan kesimlerin alım gücü telafisi için yeniden ücret artışlarını beraberinde getirecektir. Bu durumun devamı ücret artışını besleyen bir enflasyonu, enflasyonu besleyen ücret artışı veya diğer bir deyişle seviyesi sürekli yükselen ücret-fiyat enflasyon spiraline dönüşecektir. Aslında ücret enflasyonunu ekonomik büyüme tavizleri verilmesi dolayısıyla kısmen emek piyasasındaki sıkışmanın yarattığı bir maliyet enflasyonu olarak da değerlendirmek mümkündür.

Tüketici ve Reel Sektör Güveni

Ekonomilerde tüketicilerin beklentilerini olumlu bir vaziyete getiren veya daha da kötüleştiren faktörlerin başında öncelikle istihdam ile ilgili trend gelmektedir. Tüketicilerin ekonomi içerisindeki alım güçlerinde yaşanacak bir artış da ayrı bir faktör olarak talebi güçlendirir. Diğer yandan ekonomide genel fiyat seviyesinin düşmesi ancak istihdamın düşmemesi hallerinde de ücretler artmamış olsa bile bu durum tüketicilerin alım gücünü arttırır ve hanehalkının daha fazla tüketmesini teşvik eder. Ekonomilerde tüketici beklentilerindeki değişimleri önceden görüp, tahmin etmek, enflasyonun gidişatı hakkında sağlam öngörüler sağlamaktadır. Bunun için tüketicilerin beklentileri her ay çeşitli anketlerle ölçülmeye çalışılır. (TCMB Piyasa Katılımcıları Anketi gibi)

Tüketici Güveni ve Reel Sektör Güveni

Türkiye’de her iki güven endeksinde yaşanan derin ayrışma 2020 Covid-19 dönemi içerisinde çok belirgin bir hale gelmiştir. Kredi teşvik kanallarının reel kesim tarafına çok daha fazla ölçüde kullandırılması ve enflasyondaki hızlı artışa yönelik reel sektörün gerekli hazırlıklarını hanehalkına kıyasla çok daha önceden yapabilmesinin sonuçlarını her iki endeks üzerindeki ayrışmadan net bir şekilde görebilmekteyiz.

Son Söz: Öğrenilmiş çaresizlik ortamından kurtulmak kolaydır, yeter ki önce değişimi talep ediniz…

 

BAKMADAN GEÇME

  • Sanayi üretiminde bahar canlanması!

    Mart ayında sanayi üretimi hem aylık hem yıllık bazda artış gösterdi. Madencilik ve imalat sanayi yükselişe geçerken, enerji üretiminde düşüş yaşandı.

  • Enerjisa Üretim’den 2.5 milyar dolarlık yenilenebilir enerji hamlesi

    Türkiye'nin en büyük özel elektrik üreticisi Enerjisa Üretim, 30. santralini devreye aldı. Uygar RES’in tamamlanmasıyla Türkiye’nin ikinci en büyük rüzgâr santrali devreye girecek. Şirket, 11 ülkeye hizmet verirken 2.5 milyar dolarlık dev yatırım planını sürdürüyor.

  • Özgür Özel: “19 Mart süreci Türkiye’yi paralize etti, KOBİ’ler iflasa sürüklendi”

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Sanayi Odası ziyaretinin ardından yaptığı açıklamalarda 19 Mart sonrası yaşanan ekonomik gelişmelere sert tepki gösterdi: "Türkiye'yi ayakta tutan sağlam kolonlar nefes alamıyor."

  • Aracı Kurumlar Borsa için ne yorum yaptı?  Yükseliş sürebilir

    Genel bir değerlendirme yaptığımızda, son dönemde  sergilediği zayıf seyirle 9,000 bölgesine kadar savrulan  piyasada, dün itibarıyla bu kritik destekten yukarı yönde bir  toparlanma çabası daha başlamış durumda. Yaşanan  yükseliş hareketinin, son dönemkilerden farklı olarak, daha  homojen bir şekilde farklı sektör endekslerine yansımış  olmasını, hareketin devamı açısından cesaret verici olarak  görüyoruz.

  • Dövize kaçış bitti, TCMB rezervleri yükselişe geçti

    2 Mayıs haftasında swap hariç net rezervlerde 2,9 milyar $’lık azalış, yurtdışı yerleşiklerin 1,2 milyar $’lık DİBS satışı ve DTH’lardaki 825 milyon $ azalış öne çıkıyor. Ayrıca, TCMB Analitik Bilanço verilerine göre, swap hariç rezervlerde 7 Mayıs itibariyle 4,2 milyar $’lık artış olduğunu hesaplıyoruz. Haftalık hareketleri şöyle sıralayabiliriz:

  • SABAH Analizi: Ticaret umudu: Risk iştahı arttı, Bitcoin kükredi, dolar toparladı!

    ABD-İngiltere ticaret antlaşması piyasalar moral verdi. Bitcoin, dolar ralliye geçti

  • Trump, Netanyahu ile Bağlarını Kesti: Ortadoğu’da İsrail Olmadan Adım Atacak

    Eski ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bağlarını kopardı. Trump’ın Netanyahu’yu manipülasyonla suçladığı ve Ortadoğu stratejisini İsrail hükümetinden bağımsız yürüteceği bildirildi. 📌 Haber Metni: İsrail Ordu Radyosu’nun haberine göre, ABD eski Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ilişkilerini sonlandırma kararı aldı. Nedeni ise Netanyahu’nun Trump’ı yönlendirmeye çalıştığına dair oluşan güçlü şüpheler. Habere göre Trump’ın yakın çevresi, İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer’e Trump’ın artık Netanyahu ile Ortadoğu politikalarında koordinasyon kurmayacağını bildirdi. Dermer’e aktarılan mesajda, Trump’ın en çok nefret ettiği şeyin “manipüle edilmek” olduğu vurgulandı. Bir İsrailli yetkili, Dermer’in Cumhuriyetçi çevrelerde alışılmış “kibirli” tutumunun bu gerginliği gidermeye yetmediğini belirtti. Bu gelişme, Israel Hayom gazetesinin Trump’ın Netanyahu’dan “hayal kırıklığına uğradığını” ve artık Ortadoğu’daki adımlarını İsrail’in onayını beklemeden atacağını yazmasının hemen ardından geldi. Trump, 20 Ocak 2025’te başkanlık görevine yeniden başladığından bu yana Netanyahu hükümetine geniş çaplı ve koşulsuz destek vermişti. Bu destek, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de yürütülen ve birçok çevre tarafından “soykırım” olarak tanımlanan askeri operasyonlara rağmen sürdü. Ancak Israel Hayom’un isimsiz kaynaklara dayandırdığı haberde, iki liderin kişisel ilişkilerinin giderek soğuduğu ve karşılıklı hayal kırıklığının arttığı ifade edildi. Trump’a yakın iki üst düzey ismin kapalı kapılar ardında, Trump’ın artık İsrail’i beklemeyeceğini ve Ortadoğu gündemini kendi başına ilerleteceğini söylediği aktarıldı. Trump’ın hangi somut adımları atacağı belirtilmemekle birlikte, Tel Aviv’in Trump’ın İsrail’i dışarıda bırakarak hareket ettiğinden şikayet ettiği bildirildi. Bu duruma örnek olarak, Washington yönetiminin Yemen’deki Husilerle imzaladığı ateşkes anlaşması gösterildi. Anlaşma İsrail’e haber verilmeden sonuçlandırıldı ve Tel Aviv tamamen devre dışı bırakıldı. Bu son gelişmeler, iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin geleceği konusunda yeni soru işaretleri doğururken, Trump’ın Ortadoğu politikasında İsrail’siz bir dönem başlattığı yorumlarına yol açtı. Kaynak: İsrail Ordu Radyosu, Israel Hayom, Arap basını Atilla Yesilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Abonelik koşulları için bize e-mail atın: [email protected] 🔑 Anahtar Kelimeler: Donald Trump, Binyamin Netanyahu, Trump Netanyahu krizi, ABD İsrail ilişkileri, Ortadoğu politikası, Trump İsrail bağları, Israel Hayom, Gazze savaşı, Trump Husi ateşkesi, Trump dış politikası 2025, Ron Dermer, ABD diplomasisi 🧠 Meta Açıklama: Donald Trump, Netanyahu ile bağlarını kopardı. Trump, İsrail Başbakanı'nı manipülasyonla suçlarken, Ortadoğu'da yeni adımlarını İsrail ile koordinasyon kurmadan atmaya hazırlanıyor. Devamında istersen bu haber için görsel önerisi de sunabilirim WS37. Hazır mısın?

  • Çin’in Yeni Teşvik Paketi Piyasaları Etkilemedi: Gözler ABD ile Ticaret Görüşmelerinde

    Çin hükümeti, ekonomiyi canlandırmak için yeni bir teşvik paketi açıklasa da, piyasalar bu adımlara sınırlı tepki verdi. Yatırımcıların odağı ABD ile yürütülen kritik ticaret görüşmelerine çevrildi.

  • Bakan Uraloğlu Açıkladı: Türkiye’nin Sosyal Medya Şampiyonu Belli Oldu

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, sosyal medya kullanımıyla ilgili dikkat çeken verileri kamuoyuyla paylaştı. We Are Social ve Meltwater tarafından hazırlanan Dijital 2025 Türkiye Raporunu değerlendiren Bakan Uraloğlu, Türkiye'de internet kullanıcı sayısının 77,3 milyona ulaştığını, sosyal medya kullanıcılarının sayısının ise son bir yılda %1,7 artarak 58,5 milyona yükseldiğini açıkladı.

  • Yazılı basına telif koruması gelebilir

    TBMM Dijital Mecralar Komisyonu, AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman başkanlığında, Google’ın algoritma değişiklikleri ve bunların Türkiye’deki medya kuruluşları üzerindeki etkilerini görüşmek üzere toplandı. Yayman, "“Haberin telif konusu haline getirilmesini ve kullanıma bağlı olarak medya kuruluşlarına ücret ödenmesini talep ediyoruz" ifadesini kullandı.

  • Çetin Ünsalan Yazdı: Enflasyon düşerse, alım gücü artar mı?

    TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda sunum yapan Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, veriler meselesine değinmedi...

  • Selçuk Bayraktar’dan sonra bu kez Güler Sabancı’dan uyarı geldi!

    Geçtiğimiz süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın damadı ve BAYKAR Yönetim Kurulu Selçuk Bayraktar'ın yüzünü ve sesini kullanan yapay zeka dolandırıcıları bu defa da Güler Sabancı'nın kişisel bilgilerini kullandı...

  • Türkiye’nin dev çay firması satılıyor!

    Türkiye'nin en büyük çay üreticilerinden Of Çay, 6 yıl aranın ardından yeniden satılıyor. Şirketi 2019 yılında satın alan Jacobs kahvelerinin sahibi ABD merkezli Jde Peet’s, Türkiye'deki çay operasyonlarını elden çıkaracağını açıkladı...

Benzer Haberler