Sosyal Medya

Genel

Prof Ali Akarca:  Kötü ekonomiyle seçim kazanılmıyor

Türkiye’de 1950’den bu yana yapılan tüm yerel ve genel seçimlerin sonuçlarını ekonometrik metotlarla inceleyerek seçmen davranışlarında ekonominin etkileri konusunda kapsayıcı…

Prof Ali Akarca:  Kötü ekonomiyle seçim kazanılmıyor

Türkiye’de 1950’den bu yana yapılan tüm yerel ve genel seçimlerin sonuçlarını ekonometrik metotlarla inceleyerek seçmen davranışlarında ekonominin etkileri konusunda kapsayıcı bir açıklama modeli geliştiren Chicago İllinois Üniversitesi’nden Prof. Ali Akarca 2023 öngörülerini KARAR için kaleme aldı. Yazarın özel izniyle, makaleyi ParaAnaliz’de yeniden yayınlıyoruz….

 

 

Yerine getiremedikleri vaatler, yaptıkları hatalar ve popüler olmayan kararları yüzünden, iktidar partilerinin politik sermayeleri devamlı erir. 1950’den bu yana yapılan tüm seçimleri ekonometrik metodlarla, diğer faktörlerin etkilerinin kontrol edildiği bir ortamda, incelediğimizde, iktidar yıpranmasının, başta kalınan her yıl için taraftarların yüzde 4’ü kadar olduğunu görüyoruz. Ayrıca, her milletvekili seçiminde, ana iktidar partisi taraftarlarından yüzde 13 kadarının, iktidarın gücünü dengelemek ve şımarmasını önlemek gayesiyle, oylarını stratejik olarak politik yelpazenin aynı kanadından başka partilere kaydırdıklarını tespit ediyoruz. Yani dört yıl hüküm süren bir partinin oylarının, bu iki yoldan, yüzde 29 kadar azalmasını beklememiz lazım. Bu, oyu dört yıl önce yüzde 45 olan bir parti için 13, yüzde 35 olan bir parti için 10 puan oy kaybı demek.

 

Ancak, iktidar olmanın avantajları da var tabii. Yatırımların yerlerini ve zamanlarını belirleyebilme, sosyal yardım, destek, kredi, ihale ve iş dağıtabilme, sesini kolayca duyurabilme ve bu gibi imkanlar, iktidar partisine taraftar çekebilme imkanı da sunuyor. Bu avantaj, tipik olarak tüm oyların yüzde 5.5’i kadar. Yani stratejik oy verme ve iktidar maliyeti yüzünden kaybedilen oyları telafi etmeye yetmiyor. Dört yıl önce oyu yüzde 45 olan bir parti için 7.5, yüzde 35 olan bir parti için 4.5 puanlık bir oy açığı söz konusu. İşte ekonominin oynadığı pivot rol de bu noktada ortaya çıkıyor. Ekonomi iyi ise, yani hükümetin büyüme ve enflasyon performansları başarılıysa, açık telafi edilebiliyor. Ekonomi kötüyse, yani büyüme veya enflasyon performanslarından biri veya her ikisi de olumsuzsa, açık daha da büyüyor. Ekonomik faktörlerin etkilerini incelediğimizde bunu daha net görebiliyoruz.

 

BÜYÜME VE ENFLASYON

 

Ekonometrik analizler, hükümetlerin ekonomik performanslarını değerlendirirken, seçmenlerin sadece seçimden önceki bir yıla baktıklarını gösteriyor. O süre içinde kişi başına düşen reel GSYH’da meydana gelen her yüzde birlik büyüme iktidar partisine, eğer tek başına hükümetteyse, 1.05 puan ilave oy getiriyor. Koalisyonlarda, ortak sayısına bağlı olarak, bunun beşte biri ile beşte üçü arasında. Enflasyonda meydana gelen her yüzde birlik artış ise 0.13 puan oy götürüyor. Büyümeye göre enflasyonun birim etkisi çok daha az ama enflasyonda, büyümede olduğu gibi, bir üst sınır yok. O yüzden, enflasyon oranı çok yükseklere çıkabiliyor ve çıktığında, toplam etkisi büyümeninkinden daha baskın olabiliyor. Mesela, yüzde 50’lik bir enflasyonun oy hasarını telafi etmek için bir tek-parti iktidarının bile kişi başına reel gelirde yüzde 6’nın üstünde bir artış gerçekleştirmesi gerekiyor. Ekonomi dışı faktörlerin yarattığı oy kaybı da silinecekse, daha da fazla bir büyümeye ihtiyaç var. Kısacası, enflasyon yüksekken oy artırmak zor. Oy artırmak, büyüme düşük olduğunda da güç. Enflasyon, Türkiye için küçük sayılabilecek, yüzde beş seviyesinde olduğunda bile ekonomi dışı faktörlerin etkilerini elimine etmek için, dört yıl önce oy oranı yüzde 45 olan bir partinin, yüzde 8’e, oy oranı yüzde 35 olan bir partinin, yüzde 5’e yakın bir büyüme sağlaması gerekiyor. Bu sayılar tek başına iktidarda olan bir parti için. Ortakları varsa, daha da yüksek bir büyüme lazım.

 

GEÇMİŞ SEÇİMLER

 

Aşağıdaki tablo, iki seçim arasında üç yılı aşkın bir süre iktidarda kalan partilerin politik ve ekonomik performanslarını veriyor. Yukarıda ileri sürdüğümüz noktaları, fazla tekniğe kaçmadan, çıplak gözle bu tablodaki örüntülerden de görmek mümkün.

 

Tabloda, büyüme veya enflasyon performanslarından herhangi birinin olumsuz olduğu durumlarda, iktidar partilerinin tek haneli oy kayıpları yaşadıkları ortaya çıkıyor. Enflasyonun yüksek olduğu 1987 ve 1995 seçimlerinde, büyüme yüksek olduğu halde, Anavatan (ANAP) ve Doğru Yol (DYP) partileri 8-9 puan oy kaybetmekten kurtulamamışlar. 1969 ve Haziran 2015 seçimlerinde ise enflasyon tek hanelerde olmasına rağmen, büyüme düşük olduğundan, Adalet Partisi (AP) ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarları 6-9 puan oy kaybetmişler. Hem büyüme hem de enflasyonun kötü olduğu 1991 ve 2002 seçimlerinde ise ANAP ve Demokratik Sol Parti (DSP) çift hanelerde oy kaybı yaşamışlar: Yüzde 12 ve 21. Enflasyonun düşük, büyümenin yüksek olduğu 1954, 2007 ve 2011 seçimlerinde ise Demokrat Parti (DP) ve AK Parti oylarını yükseltmişler. Ancak bu artışlarda, ekonominin yanı sıra, Türk siyasetinde yarım yüzyılda bir görülen yeniden saflaşmaların da katkılarının olduğunu belirtmeliyiz. ANAP ve DYP’nin 1999’da yüzde 25 olan toplam oyları, 2002’de 11, 2007’de 9, ve 2011’de 5 puan eridikten sonra yok oldu. Bu oylar büyük ölçüde AK Parti’ye kaydı. 1945’de çok partili sisteme geçişten sonra da Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) oylarının önemli bir kısmı 1946, 1950 ve 1954 seçimlerinde peyderpey DP’ye geçti.

 

11.jpg

 

GELECEK SEÇİM

 

2023 Haziran’ından önceki bir yılın büyüme ve enflasyon oranlarının 2022 ve 2023’ün ortalamaları kadar olacağını varsayabiliriz. Bu iki yıl için, IMF, Dünya Bankası ve OECD, Türkiye’de GSYH’nın ortalama yüzde 2.7-3.3 aralığında büyüyeceğini tahmin ediyor. Nüfus artış oranını göz önüne aldığımızda bu, kişi başına reel GSYH’nın yüzde 1.6 ila 2.2 arasında artması demek. IMF ve OECD’nin 2022-2023 ortalama enflasyon öngörüleri ise 48.8-55.4 aralığında. Bu öngörüler 2023 seçimine, 1991’dekine çok benzer ekonomik koşullarda girileceğini ima ediyor. Yani hem büyümenin hem de enflasyonun kötü olduğu bir ortamda. 1991 seçimi öncesinde yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal durumu vardı. Enflasyonu düşürebilmek büyümeyi daha da düşürmeyi, büyümeyi yükseltmek enflasyonu daha yükseltmeyi gerektiriyordu. Şimdi AK Parti de uygulamakta ısrar ettiği ekonomi ilmiyle bağdaşmayan politikaları yüzünden böyle bir tuzağa düşmüş vaziyette. 1991 seçiminde ANAP’ın oyu 12 puanın üstünde azalmıştı. Benzer bir düşüşün 2023’de de yaşanacağını düşünebiliriz. Hatta daha fazlasını beklemek için iki sebep var. Bir kere, 2018 ve 2023 seçimleri arasındaki süre 1987 ve 1991 seçimleri arasındakinden bir yıl daha uzun ve AK Parti’nin 2018 oy oranı ANAP’ın 1987 oy oranının üstünde. O yüzden 2023’te iktidar yıpranmasının ve stratejik oy kaybının daha fazla olması lazım. Daha önemlisi, yeni GSYH dizisi 1998 gerisine gitmediği için, tablodaki büyüme oranları eski diziye göre. Yeni dizi, büyüme oranlarını eskisine göre daha yüksek verdiğinden, 2023 için öngörülen ekonomik şartlar aslında 1991’dekinden biraz daha olumsuz. AK Parti, 2007 ila 2009 ve 2011 ila Haziran 2015 arasında da 8-9 puan oy kaybetmiş ama bu kayıpları hemen bir sonraki seçimde telafi etmişti. Türk demokrasi tarihinde, inişten yükselişe geçmeyi iki kere başaran yegane parti olmuştu. Ancak tarihi örüntüler ve ekonomik gidişat, olağanüstü bir olay yaşanmazsa partinin, Kasım 2015’den beri devam eden üçüncü inişini bu sefer tersine çeviremeyeceğine hatta başlangıçtaki oy oranının bile altına çekebileceğine işaret ediyor.

 

Kaynakça

 

Akarca, Ali T. (2019) “Economic Voting in Turkey: Single- vs. Multi-party Governments”, Southeast European and Black Sea Studies, Cilt 19, No. 4, ss. 523–539.

 

Reuters: Türkiye’de ilk kez oy kullanacak 6 milyon genç Erdoğan’ın kaderini belirleyebilir

 

SİTA Politik Danışmanlık: Yüzde 30’un altına düşen AKP, çekirdek seçmenini de kaybetmeye başladı

 

CHP 2 ankette birinci parti

BAKMADAN GEÇME

  • BİSAM Raporu: Yoksulluk Sınırı 93 Bin TL’yi Aştı

    Yalnız yaşayan bir bireyin sağlıklı beslenmenin yanı sıra barınma, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi temel gereksinimlerini karşılayabilmesi için aylık en…

  • Fed’in Faiz İndirimi Altını Uçurdu: Dev Bankalardan 2026 İçin Şaşırtan Altın Tahmini

    Altın fiyatları, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) politika faizini 25 baz puan indirerek %3,75–3,50 aralığına çekmesinin ardından yeniden yükseliş trendine girdi. Faiz indirimiyle birlikte dolar üzerindeki baskının artması, güvenli liman talebini güçlendirirken ons altının yükselişini sürdürmesi bekleniyor. Dünyanın önde gelen yatırım bankaları da bu beklentiyi destekleyen 2026 yılı altın tahminlerini paylaştı.

  • Emre Balıca Yazdı…’Pazartesi Sendromu’

    İlk benden duyun hadi. CarrefourSa haberleri gerçeği yansıtmıyormuş. Sabancı Holding’den KAP’a yapılan açıklama bu yönde. Stratejik alternatiflerin düzenli olarak değerlendirildiği ancak bu durumun satış anlamına gelmediğini duyurdular. Bu durum hissede yaşanan sert yükselişi etkiler diye düşünmek lazım.

  • Sabancı’dan ‘CarrefourSA Satılıyor’ Haberlerine Yanıt: ‘İddialar Gerçeği Yansıtmamaktadır’

    Türkiye perakende sektöründe gündeme bomba gibi düşen “CarrefourSA satılıyor” iddiaları sonrası Sabancı Holding açıklama yaptı. İddialara göre, zincirin bazı mağazalarının rakip firmalar A101 ve Anpagross’a devredileceği konuşuluyordu.

  • DİSK’ten Çarpıcı Rapor: Kaç Kişinin Maaşı Asgari Ücretin Altında Kaldı?

    Kamuoyunun gündemi asgari ücret artışına odaklanmışken, maaşlarda yaşanan erime, halkın yoksulluk seviyesini bir kez daha gözler önüne serdi. Asgari ücret zamları için masalar kurulurken, Türkiye’nin çalışma hayatına dair çarpıcı bir tablo ortaya çıktı. Artık “Maaşım asgari ücretin üzerinde” diyenlerin sayısı hızla azalıyor.

  • Konut Zamları Halkı Zorluyor: Mega Kentlerde Kira Fiyatları Patladı

    Kasım 2025 itibarıyla Türkiye genelinde daire nitelikli konutların ortalama kira bedeli 23.805 TL’ye ulaştı. Ülke genelinde kiralardaki yıllık artış oranı %27,82 olarak kaydedildi ve bu oran, Kasım ayındaki %31,07’lik yıllık enflasyonun altında kaldı.

  • Cumhuriyetin Köklü Kurumu TMO, Rekor Seviyede Zarar Açıkladı

    Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), 2023’te 675 milyon TL kâr elde ederken, 2024 yılında 12 milyar TL zarara uğradı. Bu borca rağmen aynı dönemde üstelik buğday ve mısır üretimi azaldı; çiftçilerin bankalara olan borcu ise 1 trilyon TL’yi aştı. 

  • OSD Verileri Yayımladı: Yerli Araç Payı Artıyor, Otomobil Üretimi Hafif Geriledi

    Otomotiv sektörü, 2025 yılının ocak-kasım döneminde ihracatta güçlü bir performans sergiledi. Otomotiv ihracatı adet bazında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5 artarak 960 bin 989 oldu. Toplam otomotiv sanayi ihracatı ise 37 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

  • Kasım Ayında Merkezi Yönetim Bütçesi 169,5 Milyar TL Fazla Verdi

    Kasım ayında merkezi yönetim bütçesi 169,5 milyar TL fazla verdi. Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, bütçe Kasım ayında bu seviyede fazla kaydetti.

  • İnşaat Üretimi Ekim Ayında Yıllık Yüzde 28 Arttı

    Türkiye’de inşaat üretimi ekim ayında yıllık bazda yüzde 28,0 artış gösterdi. Bir önceki aya ait veri ise yüzde 29,9’dan yüzde 29,8’e revize edildi. İnşaat üretim endeksi, aylık bazda ise yüzde 0,1 oranında geriledi.

  • Hizmet Üretim Endeksi Açıklandı

    Hizmet üretim endeksi, 2025 yılı Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 3,4 oranında artış gösterdi. Bu dönemde ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yüzde 0,1’lik düşüş yaşanırken, konaklama ve yiyecek hizmetleri yüzde 5,4 oranında yükseldi. Bilgi ve iletişim hizmetleri yüzde 13,4, gayrimenkul hizmetleri yüzde 14,5 artış kaydetti. Buna karşılık mesleki, bilimsel ve teknik hizmetler yüzde 0,5 azalırken, idari ve destek hizmetleri yüzde 2,6 oranında artış gösterdi.

  • TÜİK: Ücretli Çalışan Sayısı Yıllık Yüzde 1 Arttı

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2025 yılı Ekim ayına ilişkin ücretli çalışan istatistiklerini yayımladı. Buna göre, sanayi, inşaat ile ticaret-hizmet sektörleri toplamında ücretli çalışan sayısı bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 1 artarak 16 milyon 20 bin 394 kişiye ulaştı. Geçen yılın Ekim ayında bu sayı 15 milyon 860 bin 31 olarak kaydedilmişti.

  • Japon Şirketlerinden Güçlü Sinyal: Güven Endeksi 4 Yılın En Yükseğinde

    Japonya’da büyük imalat şirketlerinin iş dünyasına olan güveni, Aralık ayına kadar olan üç aylık dönemde son dört yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Japonya Merkez Bankası’nın (BOJ) yakından takip edilen Tankan anketi, bankanın bu hafta faiz artırabileceği yönündeki beklentileri güçlendirdi.

Benzer Haberler