Sosyal Medya

Ekonomi

Prof. Korkut Boratav: IMF uzmanları Türkiye’de

Önümüzdeki yıl ana muhalefetin veya bugünkü iktidarın temsilcileri ile müzakereye oturacaklar. Tüm belirtiler anlaşacaklarını gösteriyor. Türkiye sermaye blokunun itirazı yoktur.…

Prof. Korkut Boratav: IMF uzmanları Türkiye’de

Önümüzdeki yıl ana muhalefetin veya bugünkü iktidarın temsilcileri ile müzakereye oturacaklar. Tüm belirtiler anlaşacaklarını gösteriyor. Türkiye sermaye blokunun itirazı yoktur.

Gözlerden kaçmış olabilir: IMF’nin Türkiye uzmanlarından oluşan bir ekip 14 Ekim’de Türkiye’ye geldi. Genellikle iki yılda bir üye ülkelerle yapılan danışma toplantılarından (Article IV Consultations) birini tamamlayıp 4 Kasım’da Washington’a döndü.

Bir önceki toplantının raporu Haziran 2021’de yayımlanmıştı. Uzmanların son tespitleri, önerileri IMF Yürütme Kurulu’nda tartışılarak kesinleştikten sonra Ocak 2023’te bir Türkiye Raporu olarak yayımlanacak. 

Merakla bekliyoruz. Zira, önümüzdeki yıl aynı ekip bir IMF kredisini tartışmak için de Türkiye’ye gelebilir.

Bereket ki IMF heyeti, Türkiye’den ayrılmadan önce bir basın duyurusu yayımladı (4 Kasım 2022). Bu kısa ve özlü belge, Türkiye raporunun ön tespitlerini, önerilerini özetliyor. Ocak 2023’ü beklemeden gözden geçirmemize imkân veriyor.

Son iki yıl: Çalkantılı, istikrarsız bir büyüme…

Basın duyurusunun ekonomik tespitleri son iki yıla odaklanıyor. Aktaralım:

“Salgının ilk etkisi sonrasında büyümenin güçlü bir tempoyla canlanmasını, dinamik bir özel sektör ve teşvik politikaları mümkün kıldı.” 

“2021 sonlarında politika faiz oranındaki indirimler süregelen kırılganlıkları yoğunlaştırdı. Bunları TL’nin değer yitirmesi ve yüksek enflasyon izledi.”

“TL üzerindeki baskıları hafifletmek için önce döviz fiyatlarına müdahaleler ve ‘döviz kuru güvenceli mevduat’ (KKM) düzenlemesi; daha sonra da kredi artışını frenleyen bir dizi makro-ihtiyatî ve düzenleyici önlem uygulandı.”

“Ukrayna savaşı, özellikle enerji fiyatlarını artırarak ekonomik gerilimleri yoğunlaştırdı.”

Uzmanların özenli üslupları dikkat çekicidir. Olgular aktarılıyor. Nedensellik analizi yoktur. “Süregelen kırılganlıklar” tespiti önceki Türkiye raporlarında yer alıyordu. Güncel eleştirileri ise, tespitleri izleyen önerilerden algılıyoruz.

Bir önceki Türkiye Raporu 2020’yi kapsıyordu. IMF’nin 2022 büyüme öngörüsünü de ekleyerek son üç yılın büyüme oranlarını sıralayalım: %1,9 → %11,4 → %5,0… 

Bu çalkantılı büyüme patikası, IMF uzmanlarına göre “dinamik bir özel sektör” sayesinde ve bir dizi teşvik ile gerçekleşti.  Önlemler iki döneme ayrılıyor: 2021’de döviz fiyatları, rezervler eritilerek frenlenmeye çalışıldı. 2022’de döviz piyasaları KKM ile yönlendirildi; banka kredileri ise bir dizi müdahale getirilerek denetlendi.

Kırılganlıklar ekonominin büyüme potansiyelini aşındırmıştır

Önceki Türkiye raporlarından biliyoruz ki, IMF’nin “kırılganlık” tespitlerine yol açan eleştirileri, Merkez Bankası’na müdahalelerin başladığı 2015’e uzanır.

AKP’nin neoliberal modeli izlediği ilk on üç yılda ekonomi yüzde 4,4’lük bir tempoyla büyümüştü. Uluslararası ekonomik ortamın bozulduğu 2015 sonrasında IMF, Türkiye’nin potansiyel büyüme hızını yüzde 3,3 olarak öngörmüştü. 2015-2022’de gerçekleşen büyüme oranı ise bu eşiği aştı; yüzde 3,9’a ulaştı.

IMF’ye göre büyümeyi zorlayan müdahaleler kaynak tahsisini bozmuş; büyüme potansiyelini aşındırmıştır.  Bu tespit, 4 Kasım tarihli basın duyurusunda değil, Ekim 2022’de güncelleştirilen Dünya Ekonomik Görünümü’ndeki (WEO) 2023-2027 Türkiye öngörülerinde yer alıyor: Büyüme eğilimi 0,3 puan (%3,3 → %3,0) aşağı çekilmiştir.

Büyüme eğiliminin 0,3 puan indirilmesi önemsiz görülebilir; ama birikimli sonuçları ciddidir. IMF’nin beş yıllık Türkiye öngörülerinin   dayandığı politika çerçevesini ve olası sonuçlarını 21 Ekim’de Sol Haber’de incelemiş; tartışmıştım. (“IMF’ye Göre Türkiye Ekonomisi: 2022-2027”).

Kısa dönem önerileri: Bir “şok tedavisi” var mı?

IMF uzmanlarının basın duyurusuna dönelim. Son iki yıl tespitlerini, kısa döneme dönük politika önerileri izliyor. Basın notu açıklıyor ki bu öneriler, danışmalar sırasında ekonomi yönetimine de aktarılmıştır. İlk aşamada uygulanması gereken “erken önlemler” ile başlayalım:

“Politika faizinin erkenden yükseltilmesi, merkez bankası bağımsızlığını güçlendiren adımlarla birleştirilmelidir. Bu adımlar, enflasyonun hafiflemesine ve rezervlerin zaman içinde bir tampon oluşturmasına imkân verecektir.”

“Artan malî riskler ve yüksek enflasyon nedeniyle sıkı bir maliye politikası da yardımcı olacaktır; ihtiyaç sahiplerini hedefleyen yardım ödenekleri ayrılmalıdır.” 

IMF uzmanları sıkı para ve maliye politikaları içeren geleneksel bir istikrar programını savunuyor. Bu öneriler bir “şok tedavisi” boyutu içeriyor mu? Basın notu bu olasılığa değinmiyor.

Yanıt, “para ve maliye politikalarının hangi boyutlarda sıkılaştırılacağı?” sorusu ile bağlantılıdır. TÜFE enflasyonu ile politika faizleri arasındaki makas 75 puandır. “Özerkleşen” Para Piyasası Kurulu’nun ilk toplantısında politika faizinin yüzde 80’e çekilmesini fanatik neoliberaller dahi öneremez. Makası daraltan adımların, aylık toplantılarda peş peşe atılması beklenecektir.

IMF’nin WEO öngörülerine göre, önümüzdeki beş yılda enflasyon yumuşak bir tempoyla aşağı çekilecek; dönem sonunda %15 dolaylarında seyredecektir. Bu, göreli olarak ılımlı bir parasal daralma anlamına gelir.

Kamu maliyesinde kemer sıkma ise, “artan malî riskler”in içeriğine, boyutuna bağlıdır. Bu ifade ile Hazine’nin döviz yükümlülüklerini içeren bir dış borç krizi kastediliyorsa, sert bir daralma gündeme gelebilir. 2001 krizinde olduğu gibi dış borç yükünün finansmanını üstlenen bir IMF kredisi, faiz dışı fazla / GSYH hedeflerini zorunlu kılar. Boyutu, küçülme veya durgunlaşma getirir.

Uzmanların basın duyurusu, kamu maliyesinde kemer sıkma boyutunu “ihtiyaç sahiplerini hedefleyen yardım ödenekleri” ile kısmen hafifletiyor. 2001’deki IMF programında bu esneklik yoktu; ağır sonuçları AKP iktidarına kapı aralamıştı. IMF’nin Fiscal Monitor istatistikleri, korona salgınında Türkiye’de bütçe kaynaklarının yoksul katmanlardan esirgendiğini gösteriyor. Uzmanlar bu olgunun elbette farkındadır.

IMF’nin WEO öngörülerine göre kısa dönemli bir istikrar programı 2023’te büyüme temposunu 2022’ye göre 2 puan (%5 → %3) aşağı çekecektir; o kadar… İstihdamı, ücretleri aşındıran durgunlaşma bugünkü toplumsal bunalımı ağırlaştıracaktır.

Uzmanların basın notu, daha ağır bir “şok tedavisi” olasılığını dışlamıyor.

Orta dönem önerileri ve uzantıları…

IMF uzmanlarına göre, kısa dönemli istikrar politikaları sırasında 2022’de uygulanan olağan-dışı müdahale ve önlemler korunacaktır. Sonrasında bunlar temizlenecek; neoliberal düzenlemelere “tam dönüş” sağlanacaktır:

“Bu politikalar uygulanarak enflasyon yavaşladığında KKM’yi de içeren makro-ihtiyatî ve düzenleyici önlemlere aşamalı olarak son verilmelidir. Devlet, böylece finansal piyasalarda ve kredilerin tahsisinde çok daha küçük bir rol oynayacaktır.” 

Sonrasını IMF/WEO’nun 2022-2027 öngörülerini izleyerek betimleyebiliriz. Şirketler ve bankaları yöneten “dinamik bir özel sektör” sermaye birikimini ve büyüme biçimini, uluslararası sermaye ile işbirliği  içinde belirleyecektir. Yüzde 3’lük bir büyüme patikası dar tanımlı işsizlik oranını çift hanelere yerleştirecektir. TÜİK’in dahi hesapladığı, IMF’nin dikkate almadığı atıl işgücü oranı zaman içinde faal nüfusun dörtte birini aşacaktır.

Emeği dramatik boyutlarda “ucuzlatan” vahşi bölüşüm şokuna katkı yapan enflasyon, ılımlı boyutlarda süregelecek, işgücü piyasalarına disiplin sağlayacaktır. Döviz fiyatları hedeflenmeyecek, serbestçe dalgalanacaktır. Uluslararası rekabet gücünü sermaye hareketleri ve astronomik emek rezervleri belirleyecektir.

IMF uzmanları ve Washington’daki amirleri, Türkiye için böyle bir gelecek öngörüyor. Önümüzdeki yıl ana muhalefetin veya bugünkü iktidarın temsilcileri ile müzakereye oturacaklar. Tüm belirtiler anlaşacaklarını gösteriyor. Türkiye sermaye blokunun itirazı yoktur.

Bizlere de didikleyip incelemek; “çatlak ses çıkarmak” ile yetinmeyip güzelini, farklı olanını bulmak, savunmak, yaymak düşüyor.

soL

BAKMADAN GEÇME

  • ANALİZ: İmalat Sanayiinde Zayıflık Sürüyor: Ağustos Verileri KKO’da 5 Yılın Dip Seviyesini Gösterdi

    TCMB’nin Ağustos 2025 verileri, imalat sanayiindeki zayıflığın sürdüğünü ortaya koydu. Mevsimsellikten arındırılmış kapasite kullanım oranı (KKO) aylık 0,5 puan gerileyerek %73,6 seviyesine indi ve son 5 yılın en düşük seviyesine ulaştı. Ancak taşıt sektöründe planlı üretim duruşları dışlandığında, genel görünüm yatay kaldı. Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE) yeniden eşik değerin üzerine çıktı, fakat tarihsel ortalamanın altında kalması, üretimdeki toparlanmanın sınırlı olduğunu gösteriyor.

  • TCMB Anketi: Enflasyon Beklentilerinde Gerileme Devam Ediyor

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Ağustos 2025 anket sonuçları, hanehalkı, reel sektör ve piyasa katılımcılarının 12 aylık enflasyon beklentilerinde düşüş olduğunu ortaya koydu. Hanehalkı beklentisi %54,1’e, reel sektör beklentisi %37,7’ye ve piyasa katılımcıları beklentisi %22,8’e geriledi. Uzmanlara göre, bu eğilim Türkiye’nin dezenflasyon sürecine dair iyimserliği güçlendiriyor.

  • Fed bağımsızlığı endişeleri ve artan borç, doları baskılıyor

    ABD Merkez Bankası'nın (Fed) bağımsızlığına yönelik tehditler ve Ülkede kötüleşen bütçe açığı, dolar için yapısal stres faktörleri olarak öne çıkıyor. Commerzbank ekonomisti Antje Praefcke'ye göre, bu iki temel faktör doların değerini sürdürme kapasitesini olumsuz etkileyebilir.

  • Morgan Stanley’den Uyarı: S&P 500’deki Ralli “Kırılgan” Olabilir

    S&P 500 endeksi Nisan ayındaki dip seviyesinden bu yana %29 yükseldi. Manşet veriler, güçlü büyüme, yönetilebilir enflasyon ve dev teknoloji şirketlerinin beklentileri aşan kârlarıyla “iyimser bir piyasa” hikâyesini besliyor. Ancak Morgan Stanley, bu tablonun yüzeyin altında farklı bir hikâyeye işaret ettiğini söylüyor. Bankaya göre, teknoloji hisselerine aşırı bağımlı ralli, genişlemeyen kâr marjları ve AI yatırımlarında olası kapasite fazlası riskleri yatırımcılar için kırılgan bir ortam yaratıyor.

  • En Alttakilerin Ak Parti’ye, En Üsttekilerin CHP’ye Oy Vermesinde Bir Tuhaflık Yok mu?

    Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) geçtiğimiz günlerde yayınladığı “Sosyoekonomik Seviye 2023” araştırmasını, “Artık bu veride de manipülasyon yoktur herhalde -inşallah-” düşüncesiyle…

  • Neden Kasko Yaptırmalısınız?

    Günlük ulaşımı hızlandırmak, şehirlerarası seyahatlerde konfor sağlamak ya da iş hayatında zaman kazandırmak açısından otomobiller vazgeçilmez birer parça haline gelmiş…

  • Lezzetli Bir Hediye Alternatifi : Yenilebilir Çiçek & Meyveler

    Hediye kültürü, insanlık tarihi kadar eski ve köklü bir gelenektir. Yüzyıllar boyunca insanlar, sevdiklerini mutlu etmek, özel anları kutlamak veya…

  • YKS Sonuçları: Devlet Üniversiteleri Doldu, Özel Üniversiteler Boş Kaldı

    Fahiş zamlar özel üniversiteleri boşalttı

  • Atilla Yeşilada: Dünyayı sarsacak 5 trend: Çileli yıllar başlıyor!

    İşte dünyayı önümüzdeki yıllarda sarsacak trendler! 00:00 Merhaba 03:04 Yaşlanıyoruz! 04:05 Küresel ısınma ve iklim değişikliği! 05:55 Yeni salgınlar kaçınılmaz! 06:36 Büyük güçler savaşı! 10:13 Dünya bu borcu ödeyemez! 12:00 Yapay zeka

  • Memur zam yerine hava aldı!

    Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, memur maaşları ve memur emeklisi aylıkları için 2026 ve 2027 zam oranlarını belirledi. Karara göre, 2026’nın ilk 6 ayında %11, ikinci 6 ayında %7, 2027’nin ilk 6 ayında %5 ve ikinci 6 ayında %4 zam yapılacak. Toplu sözleşmede taban aylığa 1000 TL eklenmesi kesinleşirken, sosyal haklarda da çeşitli iyileştirmeler karara bağlandı.

  • Trump’tan Fed’e Sert Baskı: Eylül’de Faiz İndirimi Beklentisi Güçleniyor

    ABD Başkanı Donald Trump, faizlerin hızla düşürülmesi için Fed üzerindeki baskısını artırıyor. Trump, politika faizinin mevcut %4,25–4,50 aralığından en az 200–300 baz puan indirilmesini talep ederken, Fed Başkanı Jerome Powell’a yönelik sert eleştirilerini sürdürüyor. Jackson Hole toplantısında Powell, eylülde faiz indirimi sinyali verirken, FOMC içindeki görüş ayrılıkları sürüyor. Piyasalar, Trump’ın baskısının Fed’in bağımsızlığı ve para politikasının yönü üzerindeki etkilerini yakından takip ediyor.

  • Kudret Ayyıldır: GYO’lar arasında prim potansiyeli yüksek şirketler

    Yılın ikinci çeyreğinde enflasyonda yavaşlama ve faiz indirim sürecinin başlaması, sektöre yönelik beklentileri yeniden şekillendirmiş durumda. Yüksek faiz oranları ve sıkı finansal koşullar, özellikle konut kredileri üzerinden talebi sınırlarken enflasyonda gözlenen yavaşlama eğilimi ve TL’nin görece istikrarlı seyri, maliyet tarafında kısmi rahatlama sağladı. 26 Ağustos 2025 itibarıyla sektörün yıllık getirisi %54’e yaklaşırken Ağustos ayı kapanışı öncesinde aylık getirisi ise yaklaşık %11 seviyesine ulaştı.

  • Fransa’da Siyasi Kriz Derinleşiyor: Bayrou’nun Güven Oylaması 8 Eylül’de

    Fransa Başbakanı François Bayrou, 8 Eylül’de parlamentoda hükümetinin geleceğini belirleyecek kritik bir güven oylaması yapılacağını duyurdu. Azınlık hükümetini yöneten Bayrou, ülkenin bütçe açığı ve artan kamu borçları nedeniyle “ulusal acil durum” ilan ederek milletvekillerinden destek istedi. Ancak muhalefetin sert tepkisi ve piyasaların endişeleri, Fransa’yı yeni bir siyasi belirsizliğin eşiğine taşıdı.

Benzer Haberler