Sosyal Medya

Ekonomi

Murat Şenol: Orta sınıfın küçültülerek yeni bir toplumsal yapı oluşturma çabası

Einstein’a sormuşlar : Dünyada yaşam nasıldır? “Üst sınıf yaşar, orta sınıf şikayet eder, alt sınıf ise şükür eder” Ya inanç…

Murat Şenol: Orta sınıfın küçültülerek yeni bir toplumsal yapı oluşturma çabası

Einstein’a sormuşlar : Dünyada yaşam nasıldır?

“Üst sınıf yaşar, orta sınıf şikayet eder, alt sınıf ise şükür eder”

Ya inanç durumu?

“Üst sınıf paraya, orta sınıf lidere, alt sınıf da Tanrıya tapar” demiş.

İdeolojik ayırımların dışında toplumlar genel olarak 3 sınıfa ayrılmaktadır. Üst Sınıf-Orta Sınıf-Alt Sınıf, toplumdaki geliri en yüksek ilk % 20’yi üst sınıf, en alttaki %20’yi alt sınıf, ortadaki % 60’ı orta sınıf olarak adlandırabiliriz. Orta sınıfı, 1980’li yıllarda Turgut Özal “Orta Direk” diye ifade ederek kamuoyunda daha çok konuşulur hale getirmişti.

Orta sınıfın özelliği nedir?

Bir ülkedeki üretimin, tüketimin asıl belirleyicisi olan orta sınıf, demokrasinin gelişmesi ve sürdürülmesi bakımından da çok önem arz etmektedir. Orta sınıfın diğer özelliklerine baktığımızda genelde eğitim görmüş ( en az lise mezunu), özgüveni yüksek,  aktif çalışan ya da yüksek gelirli emekli grubu, büyük şehirlerde yaşayan, teknoloji kullanımına açık, eleştirebilen, sorgulayabilen, değişiklik ve yeniliklere açık, esnaf, öğretmen, hukuk insanları, yüksek düzey memur ve bürokratlar, emeklilerin bir bölümü, mühendisler, sağlık çalışanları, finans sektörü çalışanları vb bu liste uzatılabilir. Elbette determinist bir yaklaşım içerisinde bunları ifade etmiyoruz ama genel yapı bu özellikleri taşıyor şeklinde düşünebiliriz.

Yaşanılan süreç Alt Sınıfa yığılmayı artırıyor

Toplumumuzda gelir dağılımı her geçen gün kötüleşmektedir. Artan işsizlik ve  Pandemi, bu kötüleşen süreci hızlandırmışken üstüne gelir dağılımını daha da bozan  yüksek enflasyonist bir döneme  girdik. Devlet bir yandan bankalarda mevduatı olanlara kur güvencesi verirken, diğer yandan sabit gelirlilere gerçek/hissedilen enflasyonun çok altında ücret artışları vermekte ve böylece orta sınıfın, alt sınıflara dönüşmesine neden olmaktadır. Alt sınıflar bakımından özellikle asgari ücretin % 50 artırılması ve asgari emekli maaşının 2.500 TL yapılması, bu insanlar lehine bir durum yaratmıştır. Ancak geçmiş ve gelecekteki enflasyon oranları düşünüldüğünde şüphesiz bu yeterli değildir.  Özellikle orta sınıf, sabit gelirlilerin ücret artışları çok daha vahim bir görüntü içindedir. Alt sınıfların yeterli olmasa da bir miktar desteklenmesi ama orta sınıfın yetersiz ücret artışı ile enflasyon karşısında ezdirilmesi sonucu orta sınıftaki kişi sayısı azalıp küçük bir kısmının üst sınıfa, büyük bir kısmı da alt sınıfa doğru yönelmesi  şeklinde bir durum yaratacaktır.

Toplum Enflasyonun yıkıcı etkisi altında

Yukarıda bahsedilen enflasyon oranları, resmi olarak açıklanan oranlar olmasına rağmen son dönemlerde toplumun büyük bir kesimi bu oranlara inanmamaktadır.  Hissedilen/gerçek enflasyon oranlar ile  açıklanan oranlar arasında çok büyük farklar oluşmuştur. Bu noktada özellikle enflasyon sepeti, bu kesimlerin ihtiyaçları  ve  tüketimlerinin  gerçeğini de  tam olarak  yansıtmamaktadır. Bu yapının devamı durumunda açıklanacak enflasyon oranları ve ücret artışları ileride gelir dağılımı üzerinde daha büyük yıkıcı etkilere neden olabilecektir.

TÜİK’in aşağıdaki tablosu 2020 sonu itibariyle ülkemizdeki hanehalkı fert gelirini yansıtmaktadır.

Sıralı yüzde 20’lik gruplar itibarıyla yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirinin dağılımı (%), 2011-2020

Buna göre 2020 sonu itibari ile ilk %20 en düşük gelirin %5.9’unu elde ederken son %20 en yüksek  gelirin %47.5 elde etmektedir. 2011-20  dönemi arasında baktığımızda İlk yüzde dilimde yıllar içinde çok küçük artış olmasına rağmen 2010 seviyesini korumuştur. Son asgari ücret artışı ve asgari emekli maaşı 2.500 TL  olması bir miktar bu grubu desteklemektedir. Orta sınıfı oluşturan ikinci, üçüncü ve dördüncü grup toplamı 2010 % 47.5 iken %46.6 inmiştir. Bu düşüşe karşın üst  gelir grubundaki  artışla kendini göstermektedir. Özellikle son dönem yetersiz ücret artışları, orta sınıf aleyhine, alt sınıf özellikle de üst sınıf lehine bir durum yaratacak görüntüsü vermektedir. Yıllara sari kümülatif gelirin harcanmayın kısmını ifade eden Servet dağılımı konusuna hiç girmiyorum, keza orada durum çok daha kötüdür.

Büyüyoruz denilen dönemde halk yoksullaştı

Son dönemde “ Yoksullaştıran Büyüme” olarak ifade edilen bir kavram çok gündemdedir. Buna göre ekonomi bütün olarak büyümeye devam etse bile gelir artışının geniş halk kesimlerine memur, işçi, emekli, işsiz kısaca toplumun bütününe aynı oranda yansımayıp genellikle toplumdaki geliri yüksek ilk %10 dilimine daha çok yansımaktadır. Ülkemizde 2021 yılında beklenen büyüme oranı %10 üzerindedir oysa kendimizden ve çevremizdeki geniş kesimlerde gerçekten bu oranda bir artış hissedebiliyor muyuz; eminim bir çoğumuzun bu soruya cevabı olumlu değildir. Hatta tam tersi toplumun büyük bir bölümünün satın alma gücü düşerek daha da yoksullaşmıştır.

Toplumsal yapıdaki bu değişiklik ve gelir dağılımının bozulması, süreç içinde elbette siyasal bir takım sonuçlar doğuracaktır,  ülkeyi yönetenler açısından bu bir tercih midir? Bu tercih zaman içinde iktidar lehine mi, aleyhine mi bir sonuç doğuracaktır. Einstein’ın demesi gibi “Orta sınıfın şikayet etmesi” ülkeyi yönetenleri rahatsız mı etmektedir? Yoksa herkesin yoksulluğa şükretmesi mi istenmektedir?

Sonuç olarak; fakirleştiren büyüme, artan işsizlik,  Pandemi sürecindeki uygulamalar, yüksek enflasyonist ortam ve enflasyon sepetinin tartışmalı içeriği,  kamu ve özel sektördeki çalışanların ve emeklilerin yetersiz maaş artışları, kamu eliyle mevduatı olana kur güvencesi verilmesi,  ülkemizde orta sınıftan alt sınıflara geçişi sağlamaktadır.  İleriki yıllarda bunun yansımalarını seçimlerde hep beraber göreceğiz. Umarım ve dilerim ülkemizi yönetenler,  bozulan bu dengelerin yaratabileceği toplumsal huzursuzlukları dikkate alarak politikalar geliştiriyordur.

Murat ŞENOL – Ekonomist

bankavitrini.com

BAKMADAN GEÇME

  • ANALİZ: İmalat Sanayiinde Zayıflık Sürüyor: Ağustos Verileri KKO’da 5 Yılın Dip Seviyesini Gösterdi

    TCMB’nin Ağustos 2025 verileri, imalat sanayiindeki zayıflığın sürdüğünü ortaya koydu. Mevsimsellikten arındırılmış kapasite kullanım oranı (KKO) aylık 0,5 puan gerileyerek %73,6 seviyesine indi ve son 5 yılın en düşük seviyesine ulaştı. Ancak taşıt sektöründe planlı üretim duruşları dışlandığında, genel görünüm yatay kaldı. Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE) yeniden eşik değerin üzerine çıktı, fakat tarihsel ortalamanın altında kalması, üretimdeki toparlanmanın sınırlı olduğunu gösteriyor.

  • TCMB Anketi: Enflasyon Beklentilerinde Gerileme Devam Ediyor

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Ağustos 2025 anket sonuçları, hanehalkı, reel sektör ve piyasa katılımcılarının 12 aylık enflasyon beklentilerinde düşüş olduğunu ortaya koydu. Hanehalkı beklentisi %54,1’e, reel sektör beklentisi %37,7’ye ve piyasa katılımcıları beklentisi %22,8’e geriledi. Uzmanlara göre, bu eğilim Türkiye’nin dezenflasyon sürecine dair iyimserliği güçlendiriyor.

  • Fed bağımsızlığı endişeleri ve artan borç, doları baskılıyor

    ABD Merkez Bankası'nın (Fed) bağımsızlığına yönelik tehditler ve Ülkede kötüleşen bütçe açığı, dolar için yapısal stres faktörleri olarak öne çıkıyor. Commerzbank ekonomisti Antje Praefcke'ye göre, bu iki temel faktör doların değerini sürdürme kapasitesini olumsuz etkileyebilir.

  • Morgan Stanley’den Uyarı: S&P 500’deki Ralli “Kırılgan” Olabilir

    S&P 500 endeksi Nisan ayındaki dip seviyesinden bu yana %29 yükseldi. Manşet veriler, güçlü büyüme, yönetilebilir enflasyon ve dev teknoloji şirketlerinin beklentileri aşan kârlarıyla “iyimser bir piyasa” hikâyesini besliyor. Ancak Morgan Stanley, bu tablonun yüzeyin altında farklı bir hikâyeye işaret ettiğini söylüyor. Bankaya göre, teknoloji hisselerine aşırı bağımlı ralli, genişlemeyen kâr marjları ve AI yatırımlarında olası kapasite fazlası riskleri yatırımcılar için kırılgan bir ortam yaratıyor.

  • En Alttakilerin Ak Parti’ye, En Üsttekilerin CHP’ye Oy Vermesinde Bir Tuhaflık Yok mu?

    Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) geçtiğimiz günlerde yayınladığı “Sosyoekonomik Seviye 2023” araştırmasını, “Artık bu veride de manipülasyon yoktur herhalde -inşallah-” düşüncesiyle…

  • Neden Kasko Yaptırmalısınız?

    Günlük ulaşımı hızlandırmak, şehirlerarası seyahatlerde konfor sağlamak ya da iş hayatında zaman kazandırmak açısından otomobiller vazgeçilmez birer parça haline gelmiş…

  • Lezzetli Bir Hediye Alternatifi : Yenilebilir Çiçek & Meyveler

    Hediye kültürü, insanlık tarihi kadar eski ve köklü bir gelenektir. Yüzyıllar boyunca insanlar, sevdiklerini mutlu etmek, özel anları kutlamak veya…

  • YKS Sonuçları: Devlet Üniversiteleri Doldu, Özel Üniversiteler Boş Kaldı

    Fahiş zamlar özel üniversiteleri boşalttı

  • Atilla Yeşilada: Dünyayı sarsacak 5 trend: Çileli yıllar başlıyor!

    İşte dünyayı önümüzdeki yıllarda sarsacak trendler! 00:00 Merhaba 03:04 Yaşlanıyoruz! 04:05 Küresel ısınma ve iklim değişikliği! 05:55 Yeni salgınlar kaçınılmaz! 06:36 Büyük güçler savaşı! 10:13 Dünya bu borcu ödeyemez! 12:00 Yapay zeka

  • Memur zam yerine hava aldı!

    Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, memur maaşları ve memur emeklisi aylıkları için 2026 ve 2027 zam oranlarını belirledi. Karara göre, 2026’nın ilk 6 ayında %11, ikinci 6 ayında %7, 2027’nin ilk 6 ayında %5 ve ikinci 6 ayında %4 zam yapılacak. Toplu sözleşmede taban aylığa 1000 TL eklenmesi kesinleşirken, sosyal haklarda da çeşitli iyileştirmeler karara bağlandı.

  • Trump’tan Fed’e Sert Baskı: Eylül’de Faiz İndirimi Beklentisi Güçleniyor

    ABD Başkanı Donald Trump, faizlerin hızla düşürülmesi için Fed üzerindeki baskısını artırıyor. Trump, politika faizinin mevcut %4,25–4,50 aralığından en az 200–300 baz puan indirilmesini talep ederken, Fed Başkanı Jerome Powell’a yönelik sert eleştirilerini sürdürüyor. Jackson Hole toplantısında Powell, eylülde faiz indirimi sinyali verirken, FOMC içindeki görüş ayrılıkları sürüyor. Piyasalar, Trump’ın baskısının Fed’in bağımsızlığı ve para politikasının yönü üzerindeki etkilerini yakından takip ediyor.

  • Kudret Ayyıldır: GYO’lar arasında prim potansiyeli yüksek şirketler

    Yılın ikinci çeyreğinde enflasyonda yavaşlama ve faiz indirim sürecinin başlaması, sektöre yönelik beklentileri yeniden şekillendirmiş durumda. Yüksek faiz oranları ve sıkı finansal koşullar, özellikle konut kredileri üzerinden talebi sınırlarken enflasyonda gözlenen yavaşlama eğilimi ve TL’nin görece istikrarlı seyri, maliyet tarafında kısmi rahatlama sağladı. 26 Ağustos 2025 itibarıyla sektörün yıllık getirisi %54’e yaklaşırken Ağustos ayı kapanışı öncesinde aylık getirisi ise yaklaşık %11 seviyesine ulaştı.

  • Fransa’da Siyasi Kriz Derinleşiyor: Bayrou’nun Güven Oylaması 8 Eylül’de

    Fransa Başbakanı François Bayrou, 8 Eylül’de parlamentoda hükümetinin geleceğini belirleyecek kritik bir güven oylaması yapılacağını duyurdu. Azınlık hükümetini yöneten Bayrou, ülkenin bütçe açığı ve artan kamu borçları nedeniyle “ulusal acil durum” ilan ederek milletvekillerinden destek istedi. Ancak muhalefetin sert tepkisi ve piyasaların endişeleri, Fransa’yı yeni bir siyasi belirsizliğin eşiğine taşıdı.

Benzer Haberler