Sosyal Medya

Döviz

Güldem Atabay: Ekonomide politika değil proje üretilirse…

Türk lirasını değerli tutmak, ekonomik büyümeyi sürdürülebilir ve dengeli tutmak için AKP’nin yeni dönem bürokratları politika üretemeyince işleri proje üretmeye…

Güldem Atabay: Ekonomide politika değil proje üretilirse…

Türk lirasını değerli tutmak, ekonomik büyümeyi sürdürülebilir ve dengeli tutmak için AKP’nin yeni dönem bürokratları politika üretemeyince işleri proje üretmeye kalmış görünüyor.

Zihni sinir yöntemlerle Türkiye ekonomisinde derinden hissedilen krizi seçimlere kadar idare edebilmeye şaşalı bir isim vererek heteredoks politikalar diyen Bakan Nebati’nin döviz mevduatlarını çözmeye yetmeyen Kur Korumalı Mevduat (KKM) sonrası denemelerinin devam etmesi kaçınılmaz.

Hazine ve Maliye Bakanı Yardımcısı’nın verdiği rakamlara göre KKM’ye geçen tutar 107,6 milyar TL; 7,8 milyar dolara ulaşmış durumda. TL’de kalan mevduatın 81,5 milyar dolar ettiğini düşünürsek anlaşılan kabaca %10’u dövize kaymak yerine KKM’yi denemeyi tercih etmiş durumda.

Bakan Yardımcısı Gürcan’ın dediği gibi 7 Ocak Cuma akşamı itibarıyla KKM hesaplarının 107,6 milyar liraya yükselmesiyle “vatandaşımızın kur korumalı Türk lirası mevduat hesabına aşırı ilgi gösterdiğini” henüz göremiyoruz.  Keza, gerçek kişilerin döviz mevduatları 164 milyar dolar civarına oturarak kemikleşmiş durumda.

KKM’nin bir başarısı varsa o da TL’den dövize geçişle oluşan kanamayı kesmiş olması.  TL’nin kamu kaynaklarınca baskı altında olduğu gerçeği de bu kanamanın durdurulmasının maliyetinin ne kadar yüksek olduğunu anlatıyor. Keza merkez bankasının swap hariç rezervleri bu süreçte -55 milyar doları aşmış durumda.

TL’deki erime bir faiz artışı ile yapılsaydı bugün rezerv artışını konuşuyor olacaktık elbette.  Ancak bu hükümetle bunları değerlendirmek için zaten artık çok geç. Faiz artışının kazandıracağı zamanın etkili ekonomi politikaları üretmek için kullanmayarak harcanışının 20 yıldaki son örneği Ağbal dönemi elimizde zaten veri.

Züccaciye dükkanında dolaşan fil gibi ortada duran büyük gerçek KKM ile gerçek kişi döviz mevduatlarında anlamlı bir çözülme yaratılamadığı.  Bu amaç uğruna merkez bankası rezervlerinden ekstradan harcanan yaklaşık 10 milyar doların döviz mevduatlarında çözülme ile yerine konamadığı.  Aksine, reel sektör firmalarının ellerindeki döviz mevduatlarının kredi kaynakları ekseninde gelişen çeşitli “uyarılar” eşliğinde neredeyse polisiye yöntemlerle satışa zorlandıkları.

Dolayısıyla KKM yüksek enflasyon ve güven sorunu nedeniyle ölü doğunca, Bakan Nebati ve Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi kadrolarının hedefinde şimdi yepyeni projeler var.

Bahsi uluorta geçtiği şekliyle hedefte, kamunun elindeki altınlar, ne şekilde hesaplandığı bilinmeyen halka ait olan altın stoku ve tabi Kredi Garanti Fonu’nun daha da eksantrik kullanım yöntemleri var.  KKM’ye döviz mevduatı sahibinin teveccühünün azlığına bakarak da enflasyona endeksli birtakım ürünler “projesini” hetereodoks yöntemlere örnek olarak piyasaya sürme arzusu var.

Hazine ve Maliye Bakanı Nebative ekibinin böylesi endekslenmiş finansal ürünlerin kısa ve orta vadede Türkiye Hazinesi’ne ya da ekonomisine nelere mal olacağını seçim öncesi dert ediyor olabildiklerini sanmak da kolay değil.

BloombergHT’nin haberine göre, Hazine ve Maliye Bakanlığına ulaşan dahiyane fikirlerden bir tanesi de İstanbul Kuyumcular Odası Başkanı Mustafa Atayıktan gelmiş.  Erdoğan’ın 5 bin ton olarak açıkladığı yastık altı altınların ekonomiye kazandırılması için geliştirdikleri projeyi Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı ile toplantı yaparak anlatmışlar:

“Türkiye’de fiziki altınların altın hesaplarına geçmesi bankalar üzerinden yapılıyor fakat başarılı olmadı. Vatandaşın güvendikleri kuyumculara gidip altınlarını bozdurabileceği bir sistem hazırladık. Belki altın kart olarak da düzenlenebilir. Bizim mağazalarımız altını daha yüksekten alıyor ama bankada standart bir sınır koyuyorlar. Alım satımlarda kayıplar olabiliyor. Kuyumcular bu işe müdahil olursa kayıpları hiç olmayacak kadar az olacaktır. Dövizde koruma nasılsa, altın fiyatlıları da yükseldiğinde kur koruma garantisi olacak.”

Neden böylesi dâhiyane projelerin daha önce düşünülmediğini düşünmekten kendini alamıyor insan.

“Yastık altı” neden gelsin güven sorunu dolarizasyonla ayyuka çıkmışken?

Türkiye ekonomisinde sıklıkla yaşanan krizlere karşı on yıllar içinde oluşan derin güven krizinin AKP’nin ekonomide kontrolü kaybettiği ve döviz mevduatlarının seviyesine bakarak 20 yıllık iktidarında kendisine karşı güven sorununun en derinleştiği dönemde yepyeni bir finansal enstrümanla aşılacağını düşünmek şaşkınlıktan olsa gerek. Çünkü yastık altı altını bozdurup sisteme sokmak demek, o altınları yönetecek kadrolara sağlam bir güven demek elbette. Bu açıdan AKP’nin bu son dönem iktidarında güven sorununu aşması gerçekçi değil.

Başka bir bakış açısını bir de Dünya Altın Konseyi’nden alalım.  Yükselmeye hızla devam eden küresel enflasyona Fed’in beklenenden daha erken daha çok faiz artışı ile tepki verecek olmasının örneğin dolar bazında altın fiyatları üzerinde yaratacağı baskıdan bahsediyor.  Konsey’e göre portföy kompozisyonlarında yaşanacak yapısal değişimle altına olan talep artarken, faizlerin beklenenden hızlı yükselmesi altın fiyatlarını baskılayacak.

Uzun on yıllardır AKP’nin de dahil olduğu ekonomi yönetimlerine güvenmeyen ve fiziki altın biriktirmeyi bir koruma aracı olarak gören Türk halkı tam da altın fiyatlarının dolar bazında gerilemesinin beklendiği 2022 yılında elinden neden çıkarsın?

KKM tutmadı, altın da tutmazsa sırada enflasyon var!

Dünya Gazetesi’nden Şeref Oğuz‘dan da daha önce uçar kaçar şekilde duyulan çeşitli finansal mühendislik projesi ürünlerinin KKM başarısızlığı sonrası nasıl ciddileştiğini öğreniyoruz.

Hedefe konan yastık altı altınların ekonomiye kazandırılması ve yatırıma döndürülmesi kulağa hoş gelse de heterodoks başlığı altında deneme yanılma yoluyla ilerlerken anketlerden sert oy kaybı izlenen bir hükümetin güven sorununu nasıl aşacağı meçhul.

Oğuz’a göre, altınla ilgili enstrümanlar “bugün yarın devreye alınacak” kadar hazırlıklar tamamlanmış durumda iktidar kanadında. Tabi geçmişte tutmayan altın işi bu sefer de tutmazsa diye çoklu projeler devrede.  Bir tanesi “Enflasyon Korumalı Mevduat”. Oğuz’dan öğreniyoruz:

“Enflasyonun çok yüksek, kurun son derece oynak ve piyasaların “fiyat şaşkını” olduğu bu süreçte seçime dair başka bir adım şekilleniyor; devletin elindeki altından 700 tonunu, piyasaya vermek. Bunun için düşünülen yöntemlerden biri; altın KGF’si olabilecek.”

Enflasyona endeksli tahvil açıklaması ardından enflasyona endekslenecek mevduat esasta faiz artırımı ve aşırı negatif reel faiz politikasının resmen bir kez daha iflasının ilanı olması bir yana.  Enflasyona endekslenmenin ne kadar tehlikeli bir ürün olacağı herhalde açıklamayı yapan Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Çakar ve Kurul nezdinde tartışma konusu olmaktadır.

Enflasyonun düşürülmesi sürecinde Hazine’nin faiz maliyetlerini azaltmak için – o da ancak kısa süreli kullanılacak bu ürünün- TÜFE enflasyonun %36’dan %50’ye yükseleceği dönemde devreye sokulmasının düşünülmesi seçim sonrası iktidara gelecek hükümete nasıl bir enkaz bırakıldığının da göze alındığını anlatması açısından dikkat çekici.

TÜİK’in açıkladığı tartışmalı enflasyon seviyesine endekslenecek tahvil ve mevduatın ise ne ölçüde gerçek kişilerin ilgisini çekebileceği de ayrıca düşünülmeli.

Altın KGF’si de herhalde sözün bittiği yer olarak değerlendirilmeli.

Ekonomide politika değil proje üretilirse…erken seçim kaçınılmaz

AKP hükümeti bir süredir ekonomi yönetiminde politika üretmekten vazgeçmiş durumda.  Vazgeçme sonucunu yaratan neden de elbette Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle beraber oluşan güç konsolidasyonu çerçevesinde Saray danışmanları ve Bakanlar Kurulu’nun etkin olmayan ilişkileri içinde vizyon, bilgi, beceri kaybı yaşanması.

Devlet yönetiminin şirketleşme adı altında partilileşerek militanlaşması.

Slogan haline dönüşen 128 milyar dolar satışı ile arka planda oluşan dengesizlikler nasıl Ağustos 2018 kur krizinin üzerine iki yıl bile geçmeden yeni bir kur krizi eklediyse, şimdi yine benzer bir döneme tanık olmaktayız.

Tabelada faiz %14’e inerken, mevduat faizinin %20’ye, tahvil faizinin %25’e, kredi faizlerinin %30-40’a yükselmesi izlenen yanlış para politikasının ne derece vahim olduğunu anlatıyor. TL’yi sürdürülemez şekilde baskılarken, yükselen enflasyona karşı endekslenen ürünler çaresizliğin ve sorumluluktan yoksunluğun boyutunu yansıtması açısından esef verici. Daha bugün IMF’nin uyarıları Fed’den kaynaklı dalgaya karşı merkez bankalarını para birimlerini korumaya davet ederken, biz 20 Ocak’ta yeni bir faiz indirimini konuşuyoruz.

Böylesi projeci yaklaşımla ekonominin idare edilmesinin mümkün olmayışı bir yana, proje ürünlerle mevcut krizli dönemin idare edilişinin uzun soluklu olması da mümkün değil.

Bakanlık tarafından gelen benzer açıklamalar baktıkça, Türkiye ekonomisinin neden Haziran 2023 seçimlerine kadar zamanı olmadığı da ortaya çıkıyor. Bu yüzen zaten en geç Eylül 2022’de yapılacak milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimi iktidar için optimal tarih olarak görülüyor.

GA.

BAKMADAN GEÇME

  • Piyasalarda aşırı iyimserlik var! | TCMB, Fed & borsalar | Atilla Yeşilada

    Ekonomist Atilla Yeşilada, son dönemdeki faiz kararları ve asgari ücret gündemini değerlendirerek piyasalardaki iyimserliği sorguluyor. TCMB'nin faiz indirimi ve metni hayal kırıklığı yaratırken, Fed'in sinyallerinin yanlış yorumlanması küresel piyasaları riskli bir alana itiyor.

  • BİSAM Raporu: Yoksulluk Sınırı 93 Bin TL’yi Aştı

    Yalnız yaşayan bir bireyin sağlıklı beslenmenin yanı sıra barınma, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi temel gereksinimlerini karşılayabilmesi için aylık en…

  • Fed’in Faiz İndirimi Altını Uçurdu: Dev Bankalardan 2026 İçin Şaşırtan Altın Tahmini

    Altın fiyatları, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) politika faizini 25 baz puan indirerek %3,75–3,50 aralığına çekmesinin ardından yeniden yükseliş trendine girdi. Faiz indirimiyle birlikte dolar üzerindeki baskının artması, güvenli liman talebini güçlendirirken ons altının yükselişini sürdürmesi bekleniyor. Dünyanın önde gelen yatırım bankaları da bu beklentiyi destekleyen 2026 yılı altın tahminlerini paylaştı.

  • Emre Balıca Yazdı…’Pazartesi Sendromu’

    İlk benden duyun hadi. CarrefourSa haberleri gerçeği yansıtmıyormuş. Sabancı Holding’den KAP’a yapılan açıklama bu yönde. Stratejik alternatiflerin düzenli olarak değerlendirildiği ancak bu durumun satış anlamına gelmediğini duyurdular. Bu durum hissede yaşanan sert yükselişi etkiler diye düşünmek lazım.

  • Sabancı’dan ‘CarrefourSA Satılıyor’ Haberlerine Yanıt: ‘İddialar Gerçeği Yansıtmamaktadır’

    Türkiye perakende sektöründe gündeme bomba gibi düşen “CarrefourSA satılıyor” iddiaları sonrası Sabancı Holding açıklama yaptı. İddialara göre, zincirin bazı mağazalarının rakip firmalar A101 ve Anpagross’a devredileceği konuşuluyordu.

  • DİSK’ten Çarpıcı Rapor: Kaç Kişinin Maaşı Asgari Ücretin Altında Kaldı?

    Kamuoyunun gündemi asgari ücret artışına odaklanmışken, maaşlarda yaşanan erime, halkın yoksulluk seviyesini bir kez daha gözler önüne serdi. Asgari ücret zamları için masalar kurulurken, Türkiye’nin çalışma hayatına dair çarpıcı bir tablo ortaya çıktı. Artık “Maaşım asgari ücretin üzerinde” diyenlerin sayısı hızla azalıyor.

  • Konut Zamları Halkı Zorluyor: Mega Kentlerde Kira Fiyatları Patladı

    Kasım 2025 itibarıyla Türkiye genelinde daire nitelikli konutların ortalama kira bedeli 23.805 TL’ye ulaştı. Ülke genelinde kiralardaki yıllık artış oranı %27,82 olarak kaydedildi ve bu oran, Kasım ayındaki %31,07’lik yıllık enflasyonun altında kaldı.

  • Cumhuriyetin Köklü Kurumu TMO, Rekor Seviyede Zarar Açıkladı

    Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), 2023’te 675 milyon TL kâr elde ederken, 2024 yılında 12 milyar TL zarara uğradı. Bu borca rağmen aynı dönemde üstelik buğday ve mısır üretimi azaldı; çiftçilerin bankalara olan borcu ise 1 trilyon TL’yi aştı. 

  • OSD Verileri Yayımladı: Yerli Araç Payı Artıyor, Otomobil Üretimi Hafif Geriledi

    Otomotiv sektörü, 2025 yılının ocak-kasım döneminde ihracatta güçlü bir performans sergiledi. Otomotiv ihracatı adet bazında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5 artarak 960 bin 989 oldu. Toplam otomotiv sanayi ihracatı ise 37 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

  • Kasım Ayında Merkezi Yönetim Bütçesi 169,5 Milyar TL Fazla Verdi

    Kasım ayında merkezi yönetim bütçesi 169,5 milyar TL fazla verdi. Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, bütçe Kasım ayında bu seviyede fazla kaydetti.

  • İnşaat Üretimi Ekim Ayında Yıllık Yüzde 28 Arttı

    Türkiye’de inşaat üretimi ekim ayında yıllık bazda yüzde 28,0 artış gösterdi. Bir önceki aya ait veri ise yüzde 29,9’dan yüzde 29,8’e revize edildi. İnşaat üretim endeksi, aylık bazda ise yüzde 0,1 oranında geriledi.

  • Hizmet Üretim Endeksi Açıklandı

    Hizmet üretim endeksi, 2025 yılı Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 3,4 oranında artış gösterdi. Bu dönemde ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yüzde 0,1’lik düşüş yaşanırken, konaklama ve yiyecek hizmetleri yüzde 5,4 oranında yükseldi. Bilgi ve iletişim hizmetleri yüzde 13,4, gayrimenkul hizmetleri yüzde 14,5 artış kaydetti. Buna karşılık mesleki, bilimsel ve teknik hizmetler yüzde 0,5 azalırken, idari ve destek hizmetleri yüzde 2,6 oranında artış gösterdi.

  • TÜİK: Ücretli Çalışan Sayısı Yıllık Yüzde 1 Arttı

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2025 yılı Ekim ayına ilişkin ücretli çalışan istatistiklerini yayımladı. Buna göre, sanayi, inşaat ile ticaret-hizmet sektörleri toplamında ücretli çalışan sayısı bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 1 artarak 16 milyon 20 bin 394 kişiye ulaştı. Geçen yılın Ekim ayında bu sayı 15 milyon 860 bin 31 olarak kaydedilmişti.

Benzer Haberler