Sosyal Medya

Ekonomi

Türkiye’nin Olası Afganistan Görevi ve NATO’nun Yeni Dönemi

Brüksel’de yapılan NATO 29. Liderler Zirvesi’nin ardından Türkiye’nin, Afganistan’da Kabil Havalimanı’nın korunmasını üstlenmesi olasılığıyla ilgili farklı yaklaşımlar gündemdeyken, NATO’nun yeni…

Türkiye’nin Olası Afganistan Görevi ve NATO’nun Yeni Dönemi

Brüksel’de yapılan NATO 29. Liderler Zirvesi’nin ardından Türkiye’nin, Afganistan’da Kabil Havalimanı’nın korunmasını üstlenmesi olasılığıyla ilgili farklı yaklaşımlar gündemdeyken, NATO’nun yeni dönemi için, demokratik yapıları koruma ve Çin’e karşı hazırlık yapılması amaçları öne çıkıyor.

Türkiye’de muhalefet cephesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Afganistan’da Kabil Havalimanı’nın korunması göreviyle ilgili olası çatışma riskine işaret ederek “muharip görev” niteliğini sorguluyor. Bu bakımdan muhalefet, Afganistan’da yeni görev üstlenilebilmesi için TBMM’den yeni tezkere ile onay alınması gerektiği görüşünde. Bunun yanı sıra uzmanlar, Afganistan’da görev alınmasıyla NATO ittifakı ve ABD’yle, Türkiye’nin yeniden dayanışmasını ortaya koymayı amaçladığını işaret ediyor. Ancak tıpkı muhalefet cephesinde olduğu gibi TSK’nın muharip güç olmaması gerektiği görüşü de var.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 14 Haziran’da yapılan NATO 29. Liderler Zirvesi, hem Türkiye’nin ittifak bünyesindeki rolü hem de uluslararası ilişkilerde gelecek döneme ilişkin etkisi itibariyle tartışılıyor. Uzmanlar, özellikle NATO’nun yeni dönemi için Çin faktörü itibariyle şekillenme yaşandığı görüşünde birleşiyor.

Dış Politika Enstitüsü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ali Serdar Erdurmaz, VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, Afganistan’da, Taleban’la ilişki kurulması mümkün olursa TSK’nın yeni görev alabileceğini ancak olası bir çatışma durumunda, NATO’nun nasıl bir destek vereceğine de karar verilmesi gerektiğine işaret etti. Türkiye’nin ABD’yle yeniden stratejik işbirliği kurmak ve ittifak içinde dayanışma rolünü ortaya koymak amacıyla, Afganistan’da görev almaya istekli göründüğünü kaydeden Erdurmaz, Kabil Havalimanı’nın korunması göreviyle ilgili pek çok soru işareti bulunduğunu vurgulayarak, özellikle Taleban faktörüyle ilgili değerlendirme yapılması gerektiğinin altını çizdi.

Güvenlik politikaları uzmanı, Emekli Tuğgeneral Ali Er ise, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, TSK’nın muharip yeteneğiyle ilgili hiçbir kuşku olmamakla birlikte şimdiye kadar olduğu gibi Afganistan’da muharip görev almama kuralına sadık kalınması gerektiği düşüncesinde. TSK’nın eski bir mensubu olarak Türk askerinin Afganistan’da ABD’nin çekilmesi noktasında doğacak güç boşluğunda muharip görev niteliğine sahip havalimanı korumasındaki riskleri vurgulayan Er, Cumhurbaşkanı’nın Brüksel’de havalimanı koruması görevi için Pakistan’la işbirliği önerisiyle aslında NATO’nun kabul etmeyeceği bir öneri sunduğu görüşünde. Er, Çin’le stratejik derinlikte ilişkiler kurmuş olan Pakistan’ın, Afganistan’daki askeri varlığına NATO’nun olumsuz yaklaşabileceğini aktardı.

Her iki uzman isim de NATO’nun yeni dönemi açısından Çin’e karşı hazırlıklı olunması konseptinin ortaya çıktığı görüşünde. Erdurmaz, yeni dönem için NATO’nun Birleşmiş Miletler’in (BM) askeri kanadı gibi insan hakları, demokratik yapıları koruma iddiasını da sunduğu analizini paylaştı. Er ise, küresel ısınma kaynaklı olarak Arktik bölgede değişecek deniz trafiği bakımından ABD’nin artık Avrupa’nın özellikle kuzey ülkelerinde tecrübeye ihtiyaç duyduğunu belirterek amacın, Çin’in 2040’lı yıllardaki askeri ve ticari kapasitesine karşı hazırlıklı olmak olduğunu anlattı.

“Afganistan’da pek çok soru işareti var, Taleban’la nasıl ilişki kurulacak?”

VOA: NATO’nun ayrılışıyla Afganistan’da Türkiye’ye Kabil Havalimanı koruması görevi verilmesi ihtimalini nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Pakistan önerisiyle göreve ‘hayır’ denilmesini umuyorum”

Emekli Tuğgeneral Er: Öncelikle bu tür bir talebi eski bir TSK mensubu olarak olumlu karşılamadım. TSK, ABD’ye yapılan 11 Eylül 2001 saldırısı sonrasında NATO kapsamında ve BM’de, Afganistan’da görev almak için kuvvet tahsis edeceğini deklare etti. Ancak Türkiye’nin bu çalışmalarda tek bir şerhi, sınırlaması vardı o da Türk askerince sahada muharip görev alınmaması kuralıydı. Bu değişmez bir kuraldı ve yıllardan beri NATO görevlerinde Türk askeri özellikle toplumsal destek faaliyetlerinde, Kabil içindeki yol güvenliğinin sağlanması gibi görevlerde kullanıldı. ‘Kabil Havalimanı’nın güvenliğini sağlanması muharip bir görev değil’ denilmesi mümkün. Bu da aynı kapsamda bir güvenlik görevi olarak düşünülebilirdi ancak şimdi durum değişti. Uzun süreden beri Afganistan’da NATO şapkası altında, ABD’nin de kendi muharip ve özel kuvvetleriyle yürütülen birçok geniş harekat devam ediyor. Bu harekattan çekilecek olan muharip kuvvetler kaynaklı yaratılabilecek güç boşluğu, Afganistan’daki dengeleri kökten değiştirecektir. Afganistan’da merkezi devletin şu an Afganistan’ın her köşesine hakim olduğunu söyleyebilecek bir güvenlik analisti yok. Bu durumda TSK için bu durumun, kabul edilebilir bir durum olmadığını düşünüyorum. Ben aslında sayın Cumhurbaşkanı’nın da ‘evet’ derken ‘hayır’ dediğini de düşünüyorum. Çünkü dikkat ederseniz sayın Cumhurbaşkanı basın toplantısında ‘Macaristan, Türkiye ve Pakistan’la birlikte’ dedi. NATO’nun üyesi Macaristan’la birlikte iş birliği yapması anlaşılabilir ama Pakistan? Pakistan, şu an NATO’nun Rusya’yla birlikte en fazla kendisine rakip olarak gördüğü Çin’le 2008’den beri stratejik işbirliği içinde. Pakistan’ın Gwadar Limanı, Çin’i, Hint Okyanusu’na bağlı olmaksızın doğrudan Körfez’deki enerji kaynaklarına bağlıyor. Gwadar Limanı’nı şu an Çin’e 50 yılığına kiralamış durumda. Bunun üzerine Gwadar Limanı’ndan Çin’e bağlanan bir otoyol, bir demiryolu ve petrol boru hattı bu projeleri hayata geçirmek üzere. Böyle bir durumda, ABD başta olmak üzere NATO ittifakı, Afganistan’daki güvenlik güçleri içerisinde Pakistan’ın olmasına sıcak bakmayacağı çok açık. Eğer Türkiye, ‘Hayır biz Pakistan’ı istemiyoruz’ dediklerinde de ‘Peki istemiyorsanız biz de Macaristan’la yapıyoruz’ derse yapılabilecek en büyük stratejik hata olur. Çünkü açıkça ifade etmek isterim ki kahraman TSK’nın muhariplik kapasitesi ve yeteneklerinde hiçbir tereddüm yok. Ancak harp prensiplerinde, kuvvet tasarrufu prensibi vardır. Eğer bir ordu kendi kullanım gücü itibariyle istiab haddini aşacak görevlerle görevlendirilirse ki düşünün şu an Libya, Suriye, Kuzey Irak, bir nokada Azerbaycan’a karşı Karabağ’da yükümlülüklerimiz, öbür tarafta NATO içerisindeki yükümlülüklerimiz var. Ayrıca Doğu Akdeniz’deki güç mücadelesi, Yunanistan’la kronikleşmiş problemler. NATO’nun üzerinde durduğu Ukrayna meselesi. Böyle bir ortamda Türkiye’nin yeni coğrafyalarda muharip görevlere kapı olabilecek tekliflere kendisini kapatması gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla sayın Cumhurbaşkanı’nın belki farkında olmayabilir ama ‘hayır’ demeden Pakistan’la iş birliğini telaffuz ederek, NATO’nun Afganistan’da Mehmetçik’in havalimanı koruması görevine ‘hayır’ demiş olduğunu ummak istiyorum.

“NATO, BM’nin demokratik yapıları da koruma enstrümanına dönüşüyor”

VOA: NATO’nun 29. Liderler Zirvesi’nin sonuç bildirgesini nasıl yorumluyorsunuz?

Prof. Dr. Erdurmaz: NATO’nun kuruluş nedeni Sovyetler Birliği’ydi sonra Varşova Paktı ortaya çıktı ve iki kutuplu bir sisteme karşı NATO, Batı’yı savunmaya yönelik bir askeri örgüt olarak gündeme geldi. Fakat 2010’daki yeni stratejik konseptle NATO’nun, ekonomik çıkarları da koruması yönünde yeni yaklaşım ortaya konuldu. Bununla birlikte NATO, Afganistan’a müdahale etti. Kendi bölgesi dışında da kendisini tehdit eden olaylara müdahale edecek bir konsept ortaya konuldu. ABD’de Donald Trump’ın görev almasıyla birlikte NATO’ya karşı Amerikan’ın ilgisinin biraz ötelendiğini görüyoruz. Bu nedenle NATO’da belirsizlik ortaya çıktı ve birlik içinde hareket edemiyorlardı. Şimdi ABD’de Biden’ın gelişiyle birlikte yeniden Amerika ‘lider’ mottosuyla NATO ittifakıyla AB’yle, transatlantik ilişki açısından müşterek hareket etmeyi gündeme getiriyor. NATO’yu öne çıkartmak suretiyle AB’nin, Fransa’nın öncülüğünü yaptığı kendi ordusunu kurma hayalini biraz ötelemeye veya bunu engellemeye yönelik bir yaklaşım olduğunu ele alabiliriz. Ve hatta AB’yle, Amerika’nın Çin’e karşı da müşterek hareketi gündeme geliyor. Yeni stratejide, NATO, askeri olarak oldukça güçlü ama siyasi ayağı da güçlendirmek suretiyle önemli bir örgüt haline getirilerek dünyadaki bütün krizlere müdahale edebilecek, insan haklarını, hukukun üstünlüğü ve demokratik yapıları koruma açısından ortaya çıkabilecek çatışmalara müdahale edebilecek ve ekonomik siyasi dengeleri sağlayabilecek bir yapı oluşturmaya çalışıyor. Bu bakımdan önemli bir yaklaşım olarak ortaya çıkıyor. NATO’yu özellikle BM’nin bir enstrümanı halinde dünyadaki bütün çatışmalara ekonomik siyasi ve gerekirse askeri müdahaleler yapmak suretiyle etkin bir enstrümana dönüştürme amacı olduğunu değerlendirebiliriz. Türkiye’nin de bunun içinde yer alması aslında bizim için bir şanstır. Çünkü herkes orada eşit ve genelde kararlar konsensüsle alınıyor yani oy birliğiyle alınıyor, herhangi bir devlet itiraz ettiği takdirde o karar geçmiyor. O bakımdan itiraz hakkına sahipsiniz herkes eşit o açıdan bizim için bir şans. Türkiye’nin de NATO üyesi ülkesi olarak bu dayanışmayı hem siyasi hem askeri açıdan katkıda bulunmak suretiyle Afganistan’da olduğu gibi kendi stratejik önemini de ortaya koymak suretiyle, ulusal çıkarlarımızı koruyabileceğimizi değerlendiriyorum.

“1991’den sonraki en önemli zirve toplantısıydı, Çin’e karşı hazırlanılıyor”

Emekli Tuğgeneral Ali Er: 14 Haziran NATO Liderler Zirvesi’ni, 1991 Roma Zirvesi’nden sonra en önemli stratejik açılımlara adım olarak görüyorum. 1991 Roma Zirvesi’nde liderler, NATO’ya, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından yeni bir stratejik konsept için görev verdi. Bu zirvede yine NATO Genel Sekreteri’ne yeni bir stratejik konsept hazırlanması görevini verdi. Bu zaten 2030’a değin süreci değerlendiren akil adamlar raporuyla hazırlandı. Burada transatlantik bağın yeni bir döneme girdiği ifade edildi. Bunun Arktik bölgede küresel ısınma kaynaklı jeopolitik değişimlere ön almak için alınmış bir karar olduğunu düşünüyorum. ABD Başkanı Biden, kabinesini açıkladığı günlerde ilk açıkladığı isimlerden birisi John Kerry idi. Kerry, Amerikan siyasetinde dış politikadaki uzmanlığı ve ehliyeti konusunda tereddüt edilmeyen bir kişi ama Biden, Kerry’i ABD Başkanlığı İklim Özel Temsilcisi olarak atadı ki, bu belki çoğu kişi tarafından anlaşılamadı. Ama dünya küresel ısınmayla coğrafi açıdan stratejik bir değişime gidiyor. Artık Arktik Okyanus’un 2030’ların ortalarından sonra belirli mevsimlerde deniz trafiğine açık olabileceğine dair bilimsel raporlar var. Bu dünyayı değiştirecek. Neden? NATO’nun şu an yakın tehdidi Rusya, uzak tehdidiyse Çin. Şu an Çin donamasındaki perspektifine bakarsanız, bugün iki adet olan uzun menzilli muharip deniz gemisi, 2040’larda 6 adete kadar çıkacak. Çin’in şu an nükleer uçak gemisi yok ama ileride bunlara sahip olacak. Bunu Çin büyük bir ihtirasla yapıyor. Dolayısıyla Çin’in 2040’larda, sadece dünyanın üretim merkezi değil yönetim merkezi olma stratejik vizyonuyla hem ekonomide hem askeri alanda hem de uluslararası ilişkilerde adımlar attığını görüyoruz. Eğer NATO aracılığıyla 2040’lar dünyası için küresel ısınma meselesine tedbir getirilemezse Çin’in, bugün Rotterdam’a göndereceği bir gemisini Panama Kanalı üzerinden 12.600 mil yol katetmesi gerekirken, Arktik bölgeden 7900 mil yolla gidebilecek. Bu yüzde 40’a yakın bir ulaşım tasarrufu. Mevcut durumda ABD’nin ‘stratejik intikal kabiliyeti’ dediğimiz çok büyük bir gücü var. Bunun dünya üzerinde benzeri yok. ABD, 4500 mil kıstasında, doğuyla batı arasındaki geçiş süresine sahip ve bu mesafede bölgesel güç dengelerini değiştirecek muharip güçlerini aktarabilme kapasitesi anlamına geliyor. Şimdi NATO ittifakı bakımından ABD’nin de kutuplardaki erime nedeniyle yeni deniz yollarını kontrol amaçlı olarak Grönland Adası’nın kontrolü, Norveç, Danimarka, Hollanda gibi Arktik bölgeye çok daha yakın olan tecrübe sahibi ülkelerle işbirliğine ihtiyacı var. Keza Amerika, ikinci filosunu tamamıyla Arktik bölgede görev yapacak kapasiteye kavuşturuyor, buz kırma gemileri de olan özel bir Arktik kurmaya çalışıyor. Bununla ilgili tatbikatlar yapıldı. NATO Zirvesi’nin sonuçları itibariyle kritik olan diğer bir konuysa, Donald Trump’ın bir anlamda ‘Haydi beyler eller cebe çağrısı’ bu sefer resmen yayınlandı. NATO Genel Sekreteri’ne yeni strateji konsepti görevi verilirken üye ülkelereyse, bunun uygulanabilirliğini sağlayacak şeklide savunma harcamalarını ve altyapılarını geliştirmeleri görevi verildi. Ayrıca zirvede, liderler tarafından özellikle BM, G-20 gibi uluslararası toplantılarda ortak hareket etme kararı alındığı ifade edildi. Şimdi bu çok önemli. Bu Türkiye’yi de çok ilgilendiriyor ve bunun üye ülkeler açısından kendi devlet egemenlik iddialarıyla ben pek uyumlu olduğunu da düşünmüyorum.

VoA

BAKMADAN GEÇME

  • Dövize kaçış bitti, TCMB rezervleri yükselişe geçti

    2 Mayıs haftasında swap hariç net rezervlerde 2,9 milyar $’lık azalış, yurtdışı yerleşiklerin 1,2 milyar $’lık DİBS satışı ve DTH’lardaki 825 milyon $ azalış öne çıkıyor. Ayrıca, TCMB Analitik Bilanço verilerine göre, swap hariç rezervlerde 7 Mayıs itibariyle 4,2 milyar $’lık artış olduğunu hesaplıyoruz. Haftalık hareketleri şöyle sıralayabiliriz:

  • SABAH Analizi: Ticaret umudu: Risk iştahı arttı, Bitcoin kükredi, dolar toparladı!

    ABD-İngiltere ticaret antlaşması piyasalar moral verdi. Bitcoin, dolar ralliye geçti

  • Trump, Netanyahu ile Bağlarını Kesti: Ortadoğu’da İsrail Olmadan Adım Atacak

    Eski ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bağlarını kopardı. Trump’ın Netanyahu’yu manipülasyonla suçladığı ve Ortadoğu stratejisini İsrail hükümetinden bağımsız yürüteceği bildirildi. 📌 Haber Metni: İsrail Ordu Radyosu’nun haberine göre, ABD eski Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ilişkilerini sonlandırma kararı aldı. Nedeni ise Netanyahu’nun Trump’ı yönlendirmeye çalıştığına dair oluşan güçlü şüpheler. Habere göre Trump’ın yakın çevresi, İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer’e Trump’ın artık Netanyahu ile Ortadoğu politikalarında koordinasyon kurmayacağını bildirdi. Dermer’e aktarılan mesajda, Trump’ın en çok nefret ettiği şeyin “manipüle edilmek” olduğu vurgulandı. Bir İsrailli yetkili, Dermer’in Cumhuriyetçi çevrelerde alışılmış “kibirli” tutumunun bu gerginliği gidermeye yetmediğini belirtti. Bu gelişme, Israel Hayom gazetesinin Trump’ın Netanyahu’dan “hayal kırıklığına uğradığını” ve artık Ortadoğu’daki adımlarını İsrail’in onayını beklemeden atacağını yazmasının hemen ardından geldi. Trump, 20 Ocak 2025’te başkanlık görevine yeniden başladığından bu yana Netanyahu hükümetine geniş çaplı ve koşulsuz destek vermişti. Bu destek, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de yürütülen ve birçok çevre tarafından “soykırım” olarak tanımlanan askeri operasyonlara rağmen sürdü. Ancak Israel Hayom’un isimsiz kaynaklara dayandırdığı haberde, iki liderin kişisel ilişkilerinin giderek soğuduğu ve karşılıklı hayal kırıklığının arttığı ifade edildi. Trump’a yakın iki üst düzey ismin kapalı kapılar ardında, Trump’ın artık İsrail’i beklemeyeceğini ve Ortadoğu gündemini kendi başına ilerleteceğini söylediği aktarıldı. Trump’ın hangi somut adımları atacağı belirtilmemekle birlikte, Tel Aviv’in Trump’ın İsrail’i dışarıda bırakarak hareket ettiğinden şikayet ettiği bildirildi. Bu duruma örnek olarak, Washington yönetiminin Yemen’deki Husilerle imzaladığı ateşkes anlaşması gösterildi. Anlaşma İsrail’e haber verilmeden sonuçlandırıldı ve Tel Aviv tamamen devre dışı bırakıldı. Bu son gelişmeler, iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin geleceği konusunda yeni soru işaretleri doğururken, Trump’ın Ortadoğu politikasında İsrail’siz bir dönem başlattığı yorumlarına yol açtı. Kaynak: İsrail Ordu Radyosu, Israel Hayom, Arap basını Atilla Yesilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Abonelik koşulları için bize e-mail atın: [email protected] 🔑 Anahtar Kelimeler: Donald Trump, Binyamin Netanyahu, Trump Netanyahu krizi, ABD İsrail ilişkileri, Ortadoğu politikası, Trump İsrail bağları, Israel Hayom, Gazze savaşı, Trump Husi ateşkesi, Trump dış politikası 2025, Ron Dermer, ABD diplomasisi 🧠 Meta Açıklama: Donald Trump, Netanyahu ile bağlarını kopardı. Trump, İsrail Başbakanı'nı manipülasyonla suçlarken, Ortadoğu'da yeni adımlarını İsrail ile koordinasyon kurmadan atmaya hazırlanıyor. Devamında istersen bu haber için görsel önerisi de sunabilirim WS37. Hazır mısın?

  • Çin’in Yeni Teşvik Paketi Piyasaları Etkilemedi: Gözler ABD ile Ticaret Görüşmelerinde

    Çin hükümeti, ekonomiyi canlandırmak için yeni bir teşvik paketi açıklasa da, piyasalar bu adımlara sınırlı tepki verdi. Yatırımcıların odağı ABD ile yürütülen kritik ticaret görüşmelerine çevrildi.

  • Bakan Uraloğlu Açıkladı: Türkiye’nin Sosyal Medya Şampiyonu Belli Oldu

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, sosyal medya kullanımıyla ilgili dikkat çeken verileri kamuoyuyla paylaştı. We Are Social ve Meltwater tarafından hazırlanan Dijital 2025 Türkiye Raporunu değerlendiren Bakan Uraloğlu, Türkiye'de internet kullanıcı sayısının 77,3 milyona ulaştığını, sosyal medya kullanıcılarının sayısının ise son bir yılda %1,7 artarak 58,5 milyona yükseldiğini açıkladı.

  • Yazılı basına telif koruması gelebilir

    TBMM Dijital Mecralar Komisyonu, AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman başkanlığında, Google’ın algoritma değişiklikleri ve bunların Türkiye’deki medya kuruluşları üzerindeki etkilerini görüşmek üzere toplandı. Yayman, "“Haberin telif konusu haline getirilmesini ve kullanıma bağlı olarak medya kuruluşlarına ücret ödenmesini talep ediyoruz" ifadesini kullandı.

  • Çetin Ünsalan Yazdı: Enflasyon düşerse, alım gücü artar mı?

    TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda sunum yapan Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, veriler meselesine değinmedi...

  • Selçuk Bayraktar’dan sonra bu kez Güler Sabancı’dan uyarı geldi!

    Geçtiğimiz süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın damadı ve BAYKAR Yönetim Kurulu Selçuk Bayraktar'ın yüzünü ve sesini kullanan yapay zeka dolandırıcıları bu defa da Güler Sabancı'nın kişisel bilgilerini kullandı...

  • Türkiye’nin dev çay firması satılıyor!

    Türkiye'nin en büyük çay üreticilerinden Of Çay, 6 yıl aranın ardından yeniden satılıyor. Şirketi 2019 yılında satın alan Jacobs kahvelerinin sahibi ABD merkezli Jde Peet’s, Türkiye'deki çay operasyonlarını elden çıkaracağını açıkladı...

  • Hububat ihracatı ilk dört ayda 4,2 milyar dolar oldu

    Buğday unu, makarna, bitkisel yağlar, bisküvi ile şekerli ve kakaolu ürünler başta olmak üzere temel gıda ürünlerini kapsayan hububat, bakliyat,…

  • Turkcell, BOTAŞ Fiber Altyapı İhalesini Kazandı! 15 Yıllık Stratejik Anlaşma…

    Türkiye’nin lider teknoloji ve iletişim şirketi Turkcell’den, Türkiye’nin sabit internet bağlantısı için dev adım…

  • Bitcoin 6 haneli kulüpte! Ticaret umudu kriptoyu uçurdu

    ABD-Çin görüşmeleri piyasalara moral verdi. Uzun süredir beklenen ABD-Çin ticaret görüşmeleri nihayet masada. Taraflardan gelen olumlu mesajlar, yatırımcıların güvenini tazeledi.

  • Kerevitaş’ın sürdürülebilir ve karlı büyümesi 2025’in ilk çeyreğinde de devam etti

    Türkiye’de dondurulmuş gıda ve margarin pazarının lideri Kerevitaş’ın 2025’in ilk üç ayındaki konsolide cirosu 6,9 milyar TL olarak gerçekleşti...

Benzer Haberler