Sosyal Medya

Ekonomi

KONDA/Bekir Ağırdır: Metropollerde yeni seçmen AK Parti’den kopuyor, İYİ Parti’nin sıçrama yapması sürpriz olmaz

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri, mevcut koşullarda Haziran 2023’te yapılacak. Seçimlere 1,5 yıldan fazla süre olmasına karşın, siyaset uzunca süredir…

KONDA/Bekir Ağırdır: Metropollerde yeni seçmen AK Parti’den kopuyor, İYİ Parti’nin sıçrama yapması sürpriz olmaz

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri, mevcut koşullarda Haziran 2023’te yapılacak. Seçimlere 1,5 yıldan fazla süre olmasına karşın, siyaset uzunca süredir “erken seçim” tartışmalarına odaklanmış durumda.

İktidar sözcüleri seçimin zamanında yapılacağını ifade etse de, muhalefet başta ekonomi olmak üzere birçok alanda artık “iktidarın ülkeyi yönetemediğini” vurguluyor, 2022 sonbaharında seçim olacağını iddia ediyor.

İktidara “erken seçim” çağrısı yapan muhalefetin “aday belirleme yönteminin nasıl olacağı, parlamenter sisteme geçiş sürecinin nasıl dizayn edileceği” ve çok parçalı muhalefet yapısıyla seçmene nasıl güven vereceği de gündemin önemli tartışma konularından.

Peki siyasetin gündemindeki erken seçim tartışması seçmenin de gündeminde mi? Önümüzdeki seçimlerde oy tercihlerinde hangi etkenler belirleyici olacak, aday belirleme tartışmaları ve çok parçalı yapı muhalefet oylarını nasıl etkileyebilir?

Kamuoyu araştırma şirketi KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, yanıtı merak edilen bu konularla ilgili BBC Türkçe’nin sorularını yanıtladı:

Erken seçim tartışmaları gündemden düşmüyor ve son dönemde açıklanan bazı kamuoyu araştırmalarında “seçmenin erken seçim istediğine ilişkin sonuçlar açıklandı. Sizin bu konuda araştırmanız var mı ve sahiden de seçmen erken seçim istiyor mu?

Erken seçim üzerine öyle bir araştırmamız yok. Çünkü seçmen bu kadarını bilmez. Bunu küçümsemek anlamında söylemiyorum. Ama seçmenin gündelik derdi, gündelik derdin harareti o kadar yüksek ki geçim, işsizlik, pandemi nedeniyle sorunların çözümünü ister. Seçmen “Bana ne siyasetten” demiyor, tam tersine daha çok bu işlerin siyaset marifetiyle çözüleceğini bildiği için siyasi aktörlere bakıyor, aydınlara bakıyor, bu kısmı çok da anlaşılabilir bir şey. Çünkü insanlar ve toplum hem geçim, hem enflasyon, işsizlik, hem de pandemi derdinden, hem de bu suni siyasi gerilimden çok sıkıldı doğal olarak. Çünkü ortada çok da reel dertleri var. Ve o reel harareti o kadar yüksek ki, soyut anlatılar, ideolojik, şoven, din üzerinden hikayeler ona değmiyor şu anda.

Seçmen televizyonu-radyoyu kapatıyor, sofrasında gördüğü bir realite var, ekmeği küçülüyor. Siyaseti daha çok gözlüyor doğal olarak. Bunun sonucu seçime kadar gidiyor mu, bilmiyorum. Çünkü öyle bir soru sormuyoruz biz.

“Seçmenin yarısının bu siyasi aktörlerle sorunların çözüleceğinden umudu yok”

Seçmenin ekmeği küçüldü diyorsunuz, ama “Ekonomik sorunu kim çözer?” sorusuna verilen yanıtta Recep Tayyip Erdoğan-AKP birinci sırada çıkıyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Orada Erdoğan ya da AK Parti çıkıyor değil. Evet şu oluyor; “Kim çözer?” dediğiniz zaman AK Parti veya Erdoğan diyenler, CHP diyenlerden fazla ya da hala en yüksek oranda. Ama o cümlenin eksik bir tarafı var, o da şu: Zaten böyle bir adresleme yapan, seçmenin yarısı. Yani o yarının yarısı da Erdoğan diyor. Orada en birinci çıkıyor demek, toplumun Erdoğan’dan umudu var, anlamına gelmiyor. Çünkü zaten toplumun yarısının bütün bu aktörlerle bu sorunların çözüleceğinden umudu yok. Ya da diyelim oy dağılımına baktığımızda, AK Parti hala birinci parti. Ama hangi oranlarla birinci parti?

Bir dönem kendi başına yüzde 52 yapmış AK Parti’yle, bugün artık onun neredeyse ciddi kısmını kaybetmiş bir AK Parti hala birinci sırada diye tatmin olmak mümkün değil, ya da buradan bir çözüm söylemek doğru değil. Seçmenin yarısının bu siyasi aktörler marifetiyle bu sorunlarının çözüleceği inancının düşük olması ya da kararsızların bu kadar yüksek olması kendi başına siyasi ve sosyolojik bir sonuç. Bunu tartışmak ve konuşmak lazım. Yoksa onları yok sayıp birinci sıradakinden bakarak hala AK Parti, Erdoğan demek doğru değil.

“İYİ Parti’nin sıçrama yapması sürpriz olmaz”

Önümüzdeki seçimlerde seçmenin oy tercihinde hangi etkenler belirleyici olacak? En çok konuşulan ekonomideki sorunlar, oy tercihlerinde büyük bir değişime neden olur mu?

Olabilir, elbette olacak da. Genellikle bilim insanlarından, araştırmacılardan, tek cümleyle hikayeyi açıklamasını arıyoruz. Gerçek öyle değil. Evet, ülkede bir grup var ki ne olursa olsun sadece dindarlığından, sadece annesinin mezarının başında Kuran okumasını bilen ve de bunu yapabilen bir cumhurbaşkanına oy verecek, koşullar ne olursa olsun. Ama bir grup da var ki ekonomik sınıflar temelinden bakacak ve yoksulluğundan, gelir adaletsizliğinden verecek. Bir kısmı seküler duyarlılıklarından dolayı veya bir başka grup da iktidarın onları bu kadar yok saymasından, duygusal kırılmadan veya öfkeden oy verecek. Ama şunu söylememiz mümkün, zaten bir süreç içinden baktığımız zaman uzun bir süre; 2014’e kadar Türkiye’de seçimleri 2002 ve 2007 hariç 2009’dan itibaren 2014’e kadar bütün referandumları da seçimleri de yerel seçimleri de belirleyen temel dinamik kutuplaşma oldu. Ama 2015’ten itibaren bu kutuplaşma ülkenin reel sorunları arttıkça, bir yandan da Erdoğan “Biz ve ötekiler” diye ötekileştirici, manevi şiddet yüklü, şoven, dinci bir söyleme yöneldikçe, o kutuplaşma veya sorunlar karşısında erimeye başladı.

Bir grubun harareti yükseliyor ama bir grup da “Bu kadar da değil, biz bu topraklarda beraberiz” diyor. Herkes bu birbirine nefret duygusuyla hareket ediyor değil. Ama örneğin, 2019 yerel seçimlerde belirleyici temel dinamik kutuplaşmanın aşk ilişkisi, sadakat ilişkisi değil, kutuplaşmanın “negatif duygu” dediğimiz, öbür tarafa olumsuzluk duygusu belirleyici oldu. AK Parti’den adam çözülüyor, sorgulamaya başlamış örneğin, “Bu kadar da değil” demiş ya da sınıfsal ekonomik problemleri, dindarlığının önüne geçmiş, ayrılıyor ama CHP’ye oy veremiyor. Ama olumsuz duygusu da güçlü olduğu için ya sandığa gitmedi, ya da Ekrem İmamoğlu gibi kimsenin aleyhine görünmeyen pozisyondaki insanlara oy verdi. Ama CHP’ye oy vermedi. Negatif kimliklenme dediğimiz şey o. Şimdi bizim gördüğümüz negatif kimliklenmenin de çözülmeye başladığı, muhalefet kanadındaki ittifak üzerinden o ittifakın içinde İYİ Parti’nin milliyetçileri, Saadet’in dindarları, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nin eski AK Parti temsiliyeti geliştikçe artık o negatif duygu da bir aktöre yönelik olmaktan çıkıyor. Çünkü tek başına bir CHP yok karşı blokta, yine kendini iyi hissedebildiği yerden ama bugünkü iktidarın aleyhine ya da karşısına bir pozisyon alma imkanı var. Bizim gördüğümüz eğilim de budur.

CHP’nin oy artışı olmaması şaşırtıcı gelmez ama bu söylediğim dinamik nedeniyle, İYİ Parti’nin, DEVA Partisi’nin Gelecek Partisi’nin ama özellikle de İYİ Parti’nin sıçrama yapması sürpriz olmaz benim için. Özellikle metropollerde yaşayan -ki seçmenin yarısından fazlası 11 metropolde yaşıyor- kentli profillerin içine girmiş, kadını istihdamın içine bir şekilde formal, informal sektörlerde de de olsa istihdama dahil olmaya başlamış, dindar ya da muhafazakar değerleri yüksek olsa bile, artık hayatı sadece dindarlığı ya da ibadeti üzerinden görmeyen, hayatın diğer zevklerinde de arayamaya başlayan yeni kesimler AK Parti’de kopuyor ve onlar bir adres arıyor. Tabii ki temel dürtüleri sadece özgürlük olmadığı için de yine İYİ Parti, DEVA, Gelecek Partisi gibi yerlerde dolaşacaklar.

“Babacan ve Davutoğlu’nun eleştirileri sonuç alıyor”

Ama DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nin oy oranları çok düşük görünüyor…

Tek tek partiler açısından bakarsanız ayrı hikayeler anlatılabilir. İttifaklar açısından bakarsak, CHP’nin, AK Parti iktidarına eleştirileri haklı bile olsa, “Haklılar ama…” dedirtiyor ama Babacan veya Davutoğlu’nun eleştirisi sonuç alıyor. İYİ Parti aradan sıyrılabilir demem de o. Çünkü seçmen özellikle ekonomik dinamiklerden ya da rasyonel muhakemeyle oyunu değiştirmekte olan kentli seçmen aynı zamanda, “Benim ihtiyaçlarım ve taleplerim siyasi ağırlık kazanacak mı, seçimi kazanacak mıyım kazanır mıyım?” diyor.

Sözünü ettiğimiz şikayetçi olan, AK Parti ile belli bir eğitim ya da ekonomik fırsatlar yakalamış, kentleşmiş, hayat tarzı değişmiş insanlar aynı zamanda kazanma ihtiyacına da bakıyor. Çünkü ihtiyacını reel bir yerden kuruyor; soyut anlatılar kimliklerden değil. O nedenle DEVA, Gelecek yükselemedikçe, ama bu iki partinin eleştirileri AK Parti’nin duvarındaki çatlakları açtıkça; o çatlaktan çıkan su, seçimi kazanma arzusu nedeniyle İYİ Parti’ye doğru akabilir.

“Sınıfsal kimliklerin öne çıktığı bir süreç çalışıyor”

Bu süreçte muhalefet cephesinde de yeni partiler kuruldu, Ümit Özdağ, Muharrem İnce kendilerini ayrı bir yerde konumlandırıyor. Örneğin İnce’nin adaylığı seçimlerde, muhalefet açısından bir dezavantaj olur mu?

Hayır. İnce veya Mustafa Sarıgül gibi muhalefetin içinde yer alacağı varsayılan bazı yeni arayışların temel dürtüsü ne? Kimliğinin yeterince güçlü temsil edilemediği ya da CHP’nin yeterince güçlü muhalefet etmediği gibi. İnce başka, Sarıgül başka şey söylüyor ama kabaca neden bu. Ama bu seçmen kimliğinden bakıldığı zaman CHP ya da İYİ Parti’de eksiklik görmüyor ki. CHP’de ve İYİ Parti’de ülke sorununu yönetme maharetinde eksiklik görüyor. Şimdi Beyoğlu’nda insanlarla konuşsak, bütün öfkeli, seküler dünyanın insanları CHP’yi eleştiriyor. Ama işte Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy veriyorlar. Çünkü kimlik duygusu o kadar güçlü ki ya da kaygıları korkuları. Dolayısıyla kimlik korkularına cevap üretemiyor değil muhalefet, aksine oradan vücut buluyor. Ama seçimi kazanacak oylara ulaşmak için öbür dünyanın insanlarından oy alması lazım.

Halbuki Muharrem İnce, soyut bir şeyler söylüyor. O soyutluk üzerinden bir seçenek arayışı yok seçmende. “CHP yetmiyor, Kılıçdaroğlu yumuşak davranıyor” diyen seçmen vardı ama sonuçta AK Parti korkusu daha baskın. Kemal Kılıçdaroğlu’nun eksikliğinden ziyade, Erdoğan’a karşıtlık duyguları o kadar güçlü ki, Erdoğan’ı durdurmak ihtimali neredeyse oraya meyledecekler. O yüzden öyle İnce’ nin yüksek ya da kayda değer oy oranlarına ulaşma ihtimalini ben şu aşamada görmüyorum.

İktidar bloğunda, yani AK Parti ve MHP’den bölünmelerin anlamı var. MHP’den bölünmeler de işte İYİ Parti’de vücut buldu. Ümit Özdağ’ın geleneksel kentlerle, metropoller ikileminde veya muhafazakar hayat tarzı içinde olanlarla, seküler hayat tarzı içinde nerede durduğu çok açık değil. Dolayısıyla seçmende sosyolojik ve kültürel karşılığı olduğunu sanmıyorum.

Önemli mesele şudur: Türkiye’de siyaset çok uzun süredir 10-15 yıldır, kültürel kimliklere sıkışmıştı. Aşağı yukarı dünyada da böyleydi. Fakat pandemi, ekonomik krizin boyutları, -hükümet ne anlatırsa anlatsın- yeniden kültürel kimlik kadar sınıfsal kimliklerin de öne çıktığı, ağırlık kazandığı bir süreç çalışıyor. Dolayısıyla bu aktörleri ve partileri o kültürel kimlik ekseninde nereye yerleşiyorlar, sınıfsal kimlik anlamında nereye yerleşiyorlar ve ikisi arasında bir simetri var mı yok mu diye analiz etmek lazım. Yoksa Muharrem Bey’in karizması ağırlıklı mı, Kemal Bey’in eksik mi, Meral Hanım’ın saç rengi söyle mi, bunların çok bir önemi yok.

“AK Parti’den kopanların büyük bölümü adres arıyor”

AKP-MHP arasındaki ittifakın AKP aleyhine bir sonuç doğurduğu yorumları da var. AKP’ye ittifak mı, yıpranmışlık mı kaybettiriyor?

MHP ile ittifak özel olarak kaybettiriyor değil, bir dönemin İslamcılarla, milliyetçiler arasındaki geriliminde takılı kalan seçmen için belki. Ama o da yüzde 1’ler mertebesinde bile değildir. Sosyolojik olarak AK Parti ve MHP seçmeni zaten iç içe girdi ve birbirine benzedi. O iki parti, liderleri istedi diye yan yana değil, tabanları da sosyolojik olarak bir arada artık. Burada sadece siyasi pozisyon olarak şu olabilirdi: Eğer MHP gerçek sorunlar ile AK Parti arasında bir eksende konumlandırsaydı kendini, AK Parti’den çözülenlerin adresi olabilirdi. MHP sorunlar ile AK Parti’nin de ötesinde bir yerde konumladı kendini. Dolayısıyla reel sorunlar nedeniyle AK Parti’den kopan seçmenin uğrak yeri değil MHP. O yüzden birbirlerine oy kazandırma veya kaybettirme durumu yok.

İşte MHP’nin yapamadığını İYİ Parti yapmış oluyor. AK Parti’den kopanların henüz büyük kısmı İYİ Parti’ye gidiyor değil, hala büyük kısmı adres arıyor. Ama gidenlerin önceliği İYİ Parti.

AKP ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında oy makasının açık olmasını nasıl yorumluyorsunuz? Önümüzdeki seçimlerde, parlamento çoğunluğu başka partide, cumhurbaşkanı başka partiden olabilir mi?

Oradaki farkın nedeni şu; AK Parti artı MHP, Erdoğan’ın oyu. Bir miktar Saadet, yüzde 0,5-1 de DEVA, Gelecek’ten yazdığını düşünün. Ama giderek bu makas da daralıyor. Sadece AK Parti ile Erdoğan arasında değil, MHP ile Erdoğan arasındaki makas da giderek daralıyor ve “diğerlerinin” artı desteği de çok minimuma indi. Eğer seçim 52-48 aralığında gidecek olursa, evet bu dediğiniz ihtimal vardır. Ama bugünden önümüzdeki seçime kadar o makasın 52- 48 aralığında bir seçim oyunu değil, 40-60 aralığında bir seçim oyununa dönüşme ihtimali kuvvetli görünüyor. O zaman o ihtimal düşük olur.

Sadece burada muhalefetin ne yapacağı kritiktir, muhalefetin hata yapmaması önemli ölçüttür. Seçmen AK Parti ile ilgili bir karara ve hükme vardı ama yerine kim olsunla ilgili bir karara ve hükme varmadı.

“Kimin aday olacağı en son tartışılmalı”

Muhalefet bir yandan “parlamenter sistem” vadediyor. Ama aday tartışmaları, parlamenter sisteme geçiş için anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşıp ulaşmayacakları, geçiş döneminin nasıl olacağı tartışmaları gündemden düşmüyor. Bu seçmende bir güven sorunu yaratıyor mu?

Röportajın tamamı burada.

BAKMADAN GEÇME

  • Bill Gates servetinin %99’unu bağışlıyor: “Zengin ölmeyeceğim!”

    Microsoft’un kurucusu Bill Gates, servetinin %99’unu önümüzdeki 20 yıl içinde bağışlamayı planladığını açıkladı. Gates Vakfı 2045’te faaliyetlerini sonlandıracak.

  • Sanayi üretiminde bahar canlanması!

    Mart ayında sanayi üretimi hem aylık hem yıllık bazda artış gösterdi. Madencilik ve imalat sanayi yükselişe geçerken, enerji üretiminde düşüş yaşandı.

  • Enerjisa Üretim’den 2.5 milyar dolarlık yenilenebilir enerji hamlesi

    Türkiye'nin en büyük özel elektrik üreticisi Enerjisa Üretim, 30. santralini devreye aldı. Uygar RES’in tamamlanmasıyla Türkiye’nin ikinci en büyük rüzgâr santrali devreye girecek. Şirket, 11 ülkeye hizmet verirken 2.5 milyar dolarlık dev yatırım planını sürdürüyor.

  • Özgür Özel: “19 Mart süreci Türkiye’yi paralize etti, KOBİ’ler iflasa sürüklendi”

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Sanayi Odası ziyaretinin ardından yaptığı açıklamalarda 19 Mart sonrası yaşanan ekonomik gelişmelere sert tepki gösterdi: "Türkiye'yi ayakta tutan sağlam kolonlar nefes alamıyor."

  • Aracı Kurumlar Borsa için ne yorum yaptı?  Yükseliş sürebilir

    Genel bir değerlendirme yaptığımızda, son dönemde  sergilediği zayıf seyirle 9,000 bölgesine kadar savrulan  piyasada, dün itibarıyla bu kritik destekten yukarı yönde bir  toparlanma çabası daha başlamış durumda. Yaşanan  yükseliş hareketinin, son dönemkilerden farklı olarak, daha  homojen bir şekilde farklı sektör endekslerine yansımış  olmasını, hareketin devamı açısından cesaret verici olarak  görüyoruz.

  • Dövize kaçış bitti, TCMB rezervleri yükselişe geçti

    2 Mayıs haftasında swap hariç net rezervlerde 2,9 milyar $’lık azalış, yurtdışı yerleşiklerin 1,2 milyar $’lık DİBS satışı ve DTH’lardaki 825 milyon $ azalış öne çıkıyor. Ayrıca, TCMB Analitik Bilanço verilerine göre, swap hariç rezervlerde 7 Mayıs itibariyle 4,2 milyar $’lık artış olduğunu hesaplıyoruz. Haftalık hareketleri şöyle sıralayabiliriz:

  • SABAH Analizi: Ticaret umudu: Risk iştahı arttı, Bitcoin kükredi, dolar toparladı!

    ABD-İngiltere ticaret antlaşması piyasalar moral verdi. Bitcoin, dolar ralliye geçti

  • Trump, Netanyahu ile Bağlarını Kesti: Ortadoğu’da İsrail Olmadan Adım Atacak

    Eski ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bağlarını kopardı. Trump’ın Netanyahu’yu manipülasyonla suçladığı ve Ortadoğu stratejisini İsrail hükümetinden bağımsız yürüteceği bildirildi. 📌 Haber Metni: İsrail Ordu Radyosu’nun haberine göre, ABD eski Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ilişkilerini sonlandırma kararı aldı. Nedeni ise Netanyahu’nun Trump’ı yönlendirmeye çalıştığına dair oluşan güçlü şüpheler. Habere göre Trump’ın yakın çevresi, İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer’e Trump’ın artık Netanyahu ile Ortadoğu politikalarında koordinasyon kurmayacağını bildirdi. Dermer’e aktarılan mesajda, Trump’ın en çok nefret ettiği şeyin “manipüle edilmek” olduğu vurgulandı. Bir İsrailli yetkili, Dermer’in Cumhuriyetçi çevrelerde alışılmış “kibirli” tutumunun bu gerginliği gidermeye yetmediğini belirtti. Bu gelişme, Israel Hayom gazetesinin Trump’ın Netanyahu’dan “hayal kırıklığına uğradığını” ve artık Ortadoğu’daki adımlarını İsrail’in onayını beklemeden atacağını yazmasının hemen ardından geldi. Trump, 20 Ocak 2025’te başkanlık görevine yeniden başladığından bu yana Netanyahu hükümetine geniş çaplı ve koşulsuz destek vermişti. Bu destek, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de yürütülen ve birçok çevre tarafından “soykırım” olarak tanımlanan askeri operasyonlara rağmen sürdü. Ancak Israel Hayom’un isimsiz kaynaklara dayandırdığı haberde, iki liderin kişisel ilişkilerinin giderek soğuduğu ve karşılıklı hayal kırıklığının arttığı ifade edildi. Trump’a yakın iki üst düzey ismin kapalı kapılar ardında, Trump’ın artık İsrail’i beklemeyeceğini ve Ortadoğu gündemini kendi başına ilerleteceğini söylediği aktarıldı. Trump’ın hangi somut adımları atacağı belirtilmemekle birlikte, Tel Aviv’in Trump’ın İsrail’i dışarıda bırakarak hareket ettiğinden şikayet ettiği bildirildi. Bu duruma örnek olarak, Washington yönetiminin Yemen’deki Husilerle imzaladığı ateşkes anlaşması gösterildi. Anlaşma İsrail’e haber verilmeden sonuçlandırıldı ve Tel Aviv tamamen devre dışı bırakıldı. Bu son gelişmeler, iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin geleceği konusunda yeni soru işaretleri doğururken, Trump’ın Ortadoğu politikasında İsrail’siz bir dönem başlattığı yorumlarına yol açtı. Kaynak: İsrail Ordu Radyosu, Israel Hayom, Arap basını Atilla Yesilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Abonelik koşulları için bize e-mail atın: [email protected] 🔑 Anahtar Kelimeler: Donald Trump, Binyamin Netanyahu, Trump Netanyahu krizi, ABD İsrail ilişkileri, Ortadoğu politikası, Trump İsrail bağları, Israel Hayom, Gazze savaşı, Trump Husi ateşkesi, Trump dış politikası 2025, Ron Dermer, ABD diplomasisi 🧠 Meta Açıklama: Donald Trump, Netanyahu ile bağlarını kopardı. Trump, İsrail Başbakanı'nı manipülasyonla suçlarken, Ortadoğu'da yeni adımlarını İsrail ile koordinasyon kurmadan atmaya hazırlanıyor. Devamında istersen bu haber için görsel önerisi de sunabilirim WS37. Hazır mısın?

  • Çin’in Yeni Teşvik Paketi Piyasaları Etkilemedi: Gözler ABD ile Ticaret Görüşmelerinde

    Çin hükümeti, ekonomiyi canlandırmak için yeni bir teşvik paketi açıklasa da, piyasalar bu adımlara sınırlı tepki verdi. Yatırımcıların odağı ABD ile yürütülen kritik ticaret görüşmelerine çevrildi.

  • Bakan Uraloğlu Açıkladı: Türkiye’nin Sosyal Medya Şampiyonu Belli Oldu

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, sosyal medya kullanımıyla ilgili dikkat çeken verileri kamuoyuyla paylaştı. We Are Social ve Meltwater tarafından hazırlanan Dijital 2025 Türkiye Raporunu değerlendiren Bakan Uraloğlu, Türkiye'de internet kullanıcı sayısının 77,3 milyona ulaştığını, sosyal medya kullanıcılarının sayısının ise son bir yılda %1,7 artarak 58,5 milyona yükseldiğini açıkladı.

  • Yazılı basına telif koruması gelebilir

    TBMM Dijital Mecralar Komisyonu, AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman başkanlığında, Google’ın algoritma değişiklikleri ve bunların Türkiye’deki medya kuruluşları üzerindeki etkilerini görüşmek üzere toplandı. Yayman, "“Haberin telif konusu haline getirilmesini ve kullanıma bağlı olarak medya kuruluşlarına ücret ödenmesini talep ediyoruz" ifadesini kullandı.

  • Çetin Ünsalan Yazdı: Enflasyon düşerse, alım gücü artar mı?

    TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda sunum yapan Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, veriler meselesine değinmedi...

  • Selçuk Bayraktar’dan sonra bu kez Güler Sabancı’dan uyarı geldi!

    Geçtiğimiz süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın damadı ve BAYKAR Yönetim Kurulu Selçuk Bayraktar'ın yüzünü ve sesini kullanan yapay zeka dolandırıcıları bu defa da Güler Sabancı'nın kişisel bilgilerini kullandı...

Benzer Haberler