Paraanaliz

FÖŞ yazdı: Türkiye akut yönetim krizi yaşıyor

İşler iyiye gittiğinde, devlete ihtiyaç duymazsınız. Devlet işler sarpa sardığında kendini hissettirir. Halka yardım dağıtır, savaşa gider düşmana karşı bizi korumak için,  terörü engeller, adalet dağıtır, sağlık hizmetlerini koordine eder, vs. Türkiye Cumhuriyet tarihinin en çetin sosyo-ekonomik çalkantısının ortasına düştü de artık hükümet yok. Devlet zaten Başkanlık Sistemi’ne geçişle birlikte lavedilmişti. Artık Devlet Recep Tayyip Erdoğan’ın bünyesinde ihdas edilecekti.

 

Bu sistem sadece sorun doğurdu başımıza. O günden bu yana ekonomi bir türlü büyümediği gibi, enflasyon patladı. Eskiden sadece cari açık çok yükseldiğinde TL değer kaybederdi, şimdi artık püf deseniz devalüasyon yiyor.

Çünkü, Türkiye’de artık hükümet yok. Düşünün, bir Mafya lideri hükümete savaş açıyor da, hükümet bir mahkemeden YouTube’da içeriği yasaklama kararı dahi aldırtamıyor, ya da aldırtmıyor. Kudretli ve herkese “kodum mu oturturum” ayarı çekmeyi hobi haline getiren İçişleri Bakanı Sedat Peker  hakkında suç duyurusunda blunuyor. Abi, bir de muhterem Anneannene şikayet etseydin ya. Sen bakan değil misin, MİT sana sorumlu değil mi?  Git, al getir Sedat Abi’yi.

Ama, hükümetin felç olduğuna dair deliller bunla da sınırlı değil.

 

Bakınız:  Nedim Türkmen: Çeklerin yüzde 40’ı ödenmedi

 

Bakınız:  Reuters analizine göre Sputnik-V aşısı temini de tehlikede

Bakınız:  CHP’li Tanrıkulu rapor hazırladı: Bir ayda 233 kişi işkenceye maruz kaldı

 

İşte buna hem hükümet hem de güven krizi denir.    Aşağıdaki grafik de İstanbul Ekonomik Araştırmalar websayfasından alınmıştır.

 

 

Bunlar görünenler. Bir de görünmeyenler var. Sedat Peker’in YouTube videolarında anlattıkları doğru mu, yalan mı bilemeyiz. Adalet karar versin. Fakat çizdiği manzara şudur. Gladio artıkları, derin devletin bazı unsurları, Mafya ve hükümet içindeki bazı “Babalar” bir suç sendikası halinde işbirliği yapmaktalar. Gariban ve güçsüz vatandaşın malına çökülmekte. Adalet OMERTA sistemiyle ifa edilmekte.

 

Bu manzaranın yüzde biri bile doğru ise, vatandaş yanmış. Özel mülkiyetin adalet ve kanunlar tarafından korunması bitmiş. Ama daha önemli bir hususu atlamayalım. Erdoğan artık devletin bodrum katı ve onun altındaki karanlık dehlizlerin de hakimi değil.

 

Yine Sedat Peker’den okunan ve AKP içinden yükselen seslerden anlaşılan, parti artık Erdoğan’ı silmiş, yerine geçecek prensi atama önceliği için kendi içinde amansız bir kavgaya başlamış.  TSK, polis, yargı gibi devletin bir kısım hayati organları içinde bu hizipler ve tarikatlar değişik saiklerle rol kapma ve mürid-taraftar devşirme kampanyası başlatmışlar.

 

AKP ve MHP HDP, CHP ve IYIP’i nifak odakları olarak karalarken, AKP  ve devlet içinde oluşan bu bölünmeyi göz ardı etmesinler. Türkiye’yi salgını atlatsa dahi çok zor günler bekliyor. İlerki dönemlerde Erdoğan ya da iktidar hangi parti olacaksa, hükümet ve devlet aygıtına tam anlamıyla hakim olmak zorunda.

 

Nedir bu tehlikeler?  Covid-19 geride çözülmesi çok zor bir gelir dağılımı uçurumu bırakacak. Türkiye’de zaten var olan bu uçurum artık bir-iki nesil aşılamaz hale gelecek. Sonucu sosyal huzursuzluk olabilir. Bu senaryoda, Türkiye’yi karıştırmak isteyen dış güçler var ise, onlara el verecek iç güçleri artık Millet İttifakı ve HDP’de değil, AKP, tarikat ve Derin Devlet saflarında aramak gerekebilir.

 

Devletin zayıfladığı ortamlarda hep ordu, milisler, teör örgütleri ve mafya-dini kültler gibi paralel yapılanmalar ortaya çıkmıştır.

Türkiye, ABD-AB ve Çin-Rusya-İran ittifakları arasındaki global hükümranlık savaşının tam ortasında. Bu savaşta tarafsız kalmak ya da masadaki dosyaya göre iki taraftan biriyle işbirliği yaparak gün geçirmek hayaldir. Biz zamanlar “Bizden değilsen, onlardansın” diyen Erdoğan’ın bu çok net gerçeği görmemesi çok ilginç.

 

Ekonomiye dönersek, Türkiye’de işsizlik artık yapısal hale geldi. Covid-19 Sanayi 4.0, dijitalleşme ve robotlaşma gibi teknoloijk evrimleri hızlandırdı. Artık ihracat pazarında bu teknojileri fabrika ve işyerine getirenler kazanacak. Yakında, bunu başararak maliyetlerini düşürecek yabancı şirketler iç pazarı da iyice işgal edecek. Bu tehditle başa çıkmanın yolu derhal özel sektör sabit sermaye yatırımlarını yükseltecek tedbirleri almak ve eğitim kalitesini yeni teknolojilerle çalışabilecek gençler yetiştirecek seviyeye getirmektir. Bu da imam-hatipleşmeyle, dini vakıflara eğitimi emanet etmekle olmuyor.

 

Artık AKP seçmeni dahil, vatandaş Erdoğan Devrini tarihe gömüyor. Devlet ve hükümetin olmadığı bir sistemde herkes kendi yarınını kendi yazmaya çalışıyor. Kimi göç ediyor, kimi meşru ekonomiden paralel ekonomiye göç ediyor, kimi Thodexleşliyor, kimi tarikat, derin devlet ve Mafya’ya biat ederek devletin sağlayamadığı adalet ve korumayı temin etmeye çalışıyor.

Türkiye bu yıl erken seçime gitmek zorunda, tarih ve tabiat bir kaç siyasetçinin keyfini bekleyemez. Halk,  aç ve umutsuzken hiç beklemez. Erdoğan ve Bahçeli seçim istemiyor, o zaman çare göstersinler. Yoksa, seçimi onların kendi seçmeni zorlayacak.

FÖŞ

 

FÖŞ anlattı:  Bu ekonomi niye hala batmadı ya?

 

Cüneyt Akman:  Sedat Peker açıklamaları neyi gösteriyor? Mafya-devlet ilişkisinde “symbiosis” dönemi

 

Murat Yetkin: Soylu’ya Peker vesile oldu: AK Parti’de öne çıkan yanıyor

 

Exit mobile version