Sosyal Medya

Ekonomi

Prof. Dr. Serdar Sayan: TL’nin “altın vuruşu”: Faiz ve kur çanları kimin için çalıyor?

Faiz indiriminden ihya olduğu sır olmayan bir kesim var. Devletin dolar cinsinden geçiş ve kullanım garantileri verdiği müteahhitleri. Bunlara hızlı…

Prof. Dr. Serdar Sayan: TL’nin “altın vuruşu”: Faiz ve kur çanları kimin için çalıyor?

Faiz indiriminden ihya olduğu sır olmayan bir kesim var. Devletin dolar cinsinden geçiş ve kullanım garantileri verdiği müteahhitleri. Bunlara hızlı kur artışı ile TL cinsinden haksız kazançlarını misliyle katlama imkanı verilmiş oldu.

Dolar kuru geçen cuma itibarıyla 10 TL’yi geçti. Bu, kurun her gün bir yenisini kırdığı rekorlar zincirinin son halkası değil sadece. Aynı zamanda paradan altı sıfır atılmasından bu yana süren tek basamaklı dolar kuru dönemini –bir daha geri dönmemek üzere– tamamladığımızı da gösteriyor.

Esasen kurun bu seviyeye gelmesi eylüldeki 100 baz puanlık indirimi takiben ekimde 200 baz puan seviyesinde gerçekleşen faiz indirimleri sonrasında hiç şaşırtıcı değil. Zaten yıllardır olan bitene şaşırmanın şaşırttığı, gelişmelere şaşıranlara şaşırdığımız bir dönemi yaşadığımız için, ben şahsen TL’nin “altın vuruş”u denebilecek bu indirimlere de şaşırmadım. Nitekim Avro 10 TL’lik psikolojik barajı, dolardan iki ay önce, Eylül ortası gibi aşmıştı zaten. Şaşırmamakla beraber bu faiz indirim inadının ardında yatan nedeni de merak etmiyor değilim. Tabii niyetim “yüksek faizin enflasyonun sebebi olduğu” şeklindeki kerameti kendinden menkul hipotezi tartışmak falan değil. Bunun vakit kaybı olduğu çok uzun zamandır belli.

Asıl amacım, görevi artık bir tür noterliğe dönüşen TCMB’ye uygulanan faiz indirim baskısı ve bu baskıya diren(e)meyen banka eliyle yürütülen

PARA POLİTİKASI İÇİN BİR POLİTİK İKTİSAT RASYONELİ VAR MI?

sorusuna cevap aramak. Ben kendi payıma bu aralar içinden geçmekte olduğumuz tarihî sürecin, siyasi iradenin (çoğumuzunkinden farklı olsa da kendi içsel tutarlılığı olan, iyi tanımlı) önceliklerine, hedeflerine göre şekillenip şekillenmediğini sahiden merak ediyorum. Politik iktisat açısından bakınca, öncelikle (bu kadar) düşük faiz ve (bu kadar) yüksek kurun kimlere yarayacağı sorusunu cevaplamak gerekiyor. Sonra mevcut para politikasının bilinçli bir şekilde bu kesimleri ihya etmeyi hedefleyip hedeflemediği ve bunun içsel tutarlılığı olup olmadığı soruları geliyor.

Son faiz indirimleri ve yol açtıkları kur artışının kimlere (toplumun hangi kesimlerine ve ekonominin hangi sektörlerine) yaraması beklenmeli sorusuna kafa yorarken üç farklı gruba odaklanılabilir diye düşünüyorum. Ben bu grupları faiz indiriminden yarar sağlayacağı kesin olanlar, maruz kalacağı etkinin pozitif mi negatif mi olacağının kestirilmesi güç olanlar ve son olarak, faiz indiriminden kesinlikle zarar görecek olanlar diye sıralıyorum.  Burada “grup” sözcüğünü biraz esnek biçimde kişiler, şirket ya da bankalar gibi kuruluşlar ve/veya sektörlere atfen kullanıyorum.

Birinci grupta öncelikle, elinde faiz indiriminden önce alınmış yüklü miktarda bono/tahvil olanlar var. Her faiz indirimi bu kağıtların satış değerini otomatik olarak yükseltiyor. Faiz indirimi ne kadar yüksekse, kağıtların değer artışı da o kadar yüksek oluyor. Sonra, kredi için başvurmaya kesin karar vermişken bu kredinin maliyetinin düşmesinden mutlu olacak olanlarla, daha önce aldığı (değişken faizli) kredi borcunu yeniden yapılandırarak geri ödemeyi kolaylaştırabilecek olanlar geliyor.

Tabii faiz indirildikçe yükselen kurdan ihya olan kesimler de bu birinci grupta yer alıyor. Faiz indirimini önceden bilerek ya da tahmin ederek dolar alanlar, aldıkları dolar miktarıyla orantılı biçimde zenginleşti kuşkusuz ama özellikle 200 baz puanlık son faiz indirimi öncesinde, yüklü miktarda dolar alan varsa bunlar kimlerdir bilmek zor. En azından ben bilmiyorum. Ama

FAİZ İNDİRİMİNE BAĞLI KUR ARTIŞINDAN FAZLASIYLA KÂRLI ÇIKANLAR

sadece onlar değil zaten. Bu işten ihya olduğu sır olmayan bir kesim daha var ki onları hepimiz yakinen tanıyoruz. Tanımayanlar da tanımalı zaten. Bunlar devletin dolar cinsinden geçiş ve kullanım garantileri verdiği, Osmangazi Köprüsü vs türü Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinin müteahhitleri. Bunlara birim başına garanti edilen dolar ödemeleri de, taahhüt edilen toplam geçiş/kullanıcı sayısı da zaten fahiş iken, bir de faiz indirimlerinin yol açtığı hızlı kur artışı ile TL cinsinden haksız kazançlarını misliyle katlama imkanı verilmiş oldu. En baştan beri “evlat bile bu kadar kollanmaz” dedirtecek türde tavizlerle ihya edilen ve imtiyazlarına, salgının katmerlendirdiği kriz ortamında bile asla dokunul(a)mayan bu kesimin, yürürlükteki para politikasının da en büyük kazananları olması şaşırtıcı değil.

Hızlı kur artışının kazananları arasında, geliri artacak olan ihracatçılar da var doğallıkla. Ama hepsi aynı ölçüde kazançlı çıkmayacak kuşkusuz. Yoğun ihracat yapan otomotiv gibi bazı sektörlerde üretimin ithal girdiye bağımlılığı çok yüksek. Faiz indirimi sonrası gelen kur artışı bir yandan bunların rekabet gücünü, bir yandan da maliyetlerini artırıyor. Kur artışı etkisinin büyüklüğü ithal girdi bağımlılığının derecesine bağlı. Ancak özellikle tekstil ve hazır giyim gibi sektörlerde talep esnekliği yüksek, düşük katma değerli harcı alem ürünleri asgarî seviyede ithal girdi kullanarak üretip ihraç eden firmaların kazananlar arasında olacağı açık.

İkinci grup, faiz indiriminden kazançlı çıkıp çıkmayacağının kestirilmesi güç olanlardan oluşuyor. Bunlar arasında iktidarın göz bebeği olan (toplu) konut müteahhitleri de var. Genelde faiz indirimlerinin, özelde 200 baz puanlık son radikal indirimin konut kredilerini ucuzlatarak konut talebini artırma ihtimali var. Öteden beri süren düşük faiz baskısı ile kollanmak istenen kesimlerin başında müteahhitlerin geldiğini zaten biliyoruz. İthal girdi kullanımı nispeten düşük olan konut inşaat sektörünün, faiz indiriminin TL üzerinde yarattığı değersizleştirme etkisinden fazla hasar görmeyeceği de düşünülebilir. Ancak hızlanan enflasyonun konut fiyatlarını da yukarı itmesinin, faiz indiriminin talep üzerindeki olumlu etkisini sınırlayacağı aşikâr. Bir süredir istihdam kaybı gözlenen inşaat sektöründe, konut müteahhitlerine dair beklentim, iyice gevşeyen para politikasından asimetrik biçimlerde etkilenecekleri yönünde. Yani daha yüksek gelir gruplarına yönelik daha lüks konutlar üreten müteahhitler açısından faiz indiriminin talep artırıcı etkisi, ortaya çıkan enflasyonist ortamda artan konut fiyatlarının talep daraltıcı etkisini bastıracak muhtemelen. Öte yandan, dar gelirlilere konut üreten yapsatçılar için fiyat etkisinin faiz etkisine galebe çalarak talebi daraltmasını (en azından büyümesini önlemesini) bekliyorum ben. (İkinci elde olmasa da sıfır otomobillerde de benzer bir durumun yaşanacağını tahmin ediyorum.)

Ne yönde etkileneceği belirsiz olanlar arasında, yukarıda saydığım mekanizmalar yoluyla olumlu etkilenmesi beklenen ancak yüksek dolar borcu olanlar da var. Bunların 200 baz puanlık indirimi sevinçle mi yoksa endişeyle mi karşıladıkları, düşük faiz/yüksek kur kombinasyonunun kazandırdıkları ile, dolar borcu ödemenin artan yükü arasındaki dengeye bağlı. Tabii bir de farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirket grupları, holdingler var. Bunların kimi şirketleri gelişmeleri sevinçle karşılarken diğerleri yas tutmaya başlamış olabilir. Bu tür holdingler açısından net etki, sevinen ve yas tutan şirketlerin göreli büyüklüğüne göre değişecek.

Son grupta mevcut politikanın mağduru olacağı kesin olanlar var. Bunlar arasında TL cinsinden kazançları ile yüklü dolar (yahut döviz) cinsinden borçlarını ödemek zorunda olanlarla talep daralması ile karşılaşacak olan (özellikle lüks olmayan) ithal ürün satıcıları var. Ama hiç kuşkusuz

EN BÜYÜK MAĞDURLAR SABİT GELİRLİLER

Yazının tamamı burada- PolitikYol

BAKMADAN GEÇME

  • Nvidia Beklentileri Aştı: Yapay Zeka Talebi Satışları Yükseltti, Hisse Hafif Geriledi

    Nvidia, 2026 ikinci çeyrek bilançosunda beklentileri aşan gelir ve kâr açıkladı. Şirketin toplam geliri %56 artarak 46,7 milyar dolara yükseldi. Yapay zeka altyapısına yönelik küresel talep sürerken, bu çeyrek için satış büyümesinin %50’nin üzerinde kalacağı öngörülüyor. Ancak veri merkezi gelirlerinin beklentinin altında kalması hisse üzerinde baskı yarattı.

  • Türk Telekom’un Sabit Hizmetler İmtiyazı 2050’ye Kadar Uzatıldı

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, BTK ile Türk Telekom arasında yapılan yeni anlaşma kapsamında Türk Telekom’un sabit hizmetler imtiyaz süresinin 2050 yılına kadar uzatıldığını açıkladı. Bakan, bu anlaşmanın 20 milyar dolarlık doğrudan ekonomik katkı sağlayacağını ve Türkiye’nin dijital dönüşüm sürecine ivme kazandıracağını belirtti.

  • ABD, Türkiye’nin F-35 Programına Dönmesine Hâlâ Karşı: Dışişleri Bakanlığı’ndan Açıklama

    ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin F-35 savaş uçağı programına yeniden dahil edilmesine yönelik tutumunun değişmediğini açıkladı. Açıklama, Demokrat Chris Pappas liderliğindeki 40 Kongre üyesinin Washington’a, Türkiye’nin “ABD’nin ulusal güvenlik politikalarını ihlal etmesini engelleme” çağrısının ardından geldi. Türkiye, 2017’de Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerini alma kararı sonras

  • Trump’ın Azerbaycan-Ermenistan Barış Planı Türkiye’ye Yeni Fırsatlar Açıyor: Kars-Dilucu Demiryolu Projesinde İlk Kazma

    ABD Başkanı Donald Trump’ın aracılık ettiği Azerbaycan-Ermenistan barış planı kapsamında Türkiye, Kars-Dilucu Demiryolu Projesi için 22 Ağustos’ta temel atma töreni düzenledi. 224 km uzunluğundaki hattın, Azerbaycan’ın Nahçıvan Özerk Bölgesi’ne uzanan yeni bir bölgesel ticaret ve ulaşım koridorunun en kritik ayağı olması planlanıyor. Proje tamamlandığında, yıllık 15 milyon ton yük ve 5,5 milyon yolcu kapasitesine sahip olacak. Ancak proje takvimi, finansman yapısı ve diğer güzergâhların durumu hâlâ belirsizliğini koruyor.

  • Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Yönetimde tacir ve sanayici farkı…’

    Trump’ın görev başına geldiği 2025 Ocak ayından bu yana, dünya ekonomisinde sular durulmuyor...

  • PwC Türkiye: Bankacılık sektöründe dolandırıcılıkla etkin mücadele, tüm paydaşların iş birliği ile mümkün

    PwC Türkiye, finansal dolandırıcılığın giderek daha karmaşık ve yaygın hale geldiği günümüzde bankacılık sektörüne ışık tutacak kapsamlı bir araştırmaya imza attı...

  • FKB Ekonomik Görünüm Endeksi Ağustos ayında geriledi…

    Finansal Kurumlar Birliği’nin İstanbul Üniversitesi iş birliğinde geliştirdiği “FKB Ekonomik Görünüm Endeksi”nin (FKB-EGE) Ağustos ayı bülteni yayımlandı...

  • Gedik Yatırım model portföyüne ‘Coca Cola İçecek’i ekledi

    Son 12 ayda düşük karlılık döneminin ardından şirketin daha iyi bir karlılık döngüsüne girdiğine inandığımız için Coca Cola İçecek'i portföyümüze ekliyoruz...

  • Kimpur, 2024 Entegre Raporu’nu Yayınladı

    Türkiye’nin önde gelen poliüretan sistem evi Kimpur, beşinci raporunu yayımladı. İlk iki yılı sürdürülebilirlik raporu, son üç yılı entegre rapor formatında olmak üzere beş yıldır düzenli olarak raporlama yapan şirket, “Yarınların iklim ile değil, bilinç ile şekillendiği bir dünya” temasıyla hazırladı...

  • Goldman Sachs’tan Uyarı: ABD Hisselerinde “Altın Saçlı Kız” Senaryosunu Tehdit Eden Üç Büyük Risk!

    ABD borsaları Trump’ın gümrük tarifeleri, yapay zeka rallisi ve Fed’in faiz indirim beklentileri ile tarihi zirvelere yaklaşırken, Goldman Sachs üç büyük risk konusunda yatırımcıları uyardı: stagflasyon ihtimali, uzun vadeli tahvil piyasasında sert dalgalanmalar ve ABD dolarında keskin değer kaybı. Bankaya göre bu riskler gerçekleşirse, ABD hisse senetlerinde görülen “Goldilocks” yani ne çok sıcak ne çok soğuk, denge ekonomisi beklentisi hızla dağılabilir.

  • Eski MKE Başkanı İsmet Sayhan Tutuklandı: Assan Group’a Ait 10 Şirkete Kayyum Atandı

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü “Selahattin Yılmaz suç örgütü” soruşturması kapsamında gözaltına alınan eski Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE) Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Sayhan tutuklandı. Soruşturma çerçevesinde, Assan Group sahibi Emin Öner ve şirket genel müdürü Gürcan Okumuş hakkında “FETÖ üyeliği” ve “askeri casusluk” suçlarından gözaltı kararı verildi. Assan Group’a bağlı 10 şirkete Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kayyum olarak atandı.

  • TCMB: Konut Kredileri Kaynaklı Nakit Akışı İç Tüketimi Destekliyor

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) “Ekonomi Notları” raporuna göre, konut kredilerinden kaynaklanan nakit akışı kanalı, 2024 yılında özel tüketime %6,9 oranında katkı sağladı. Raporda, bu etkinin, sıkı para politikasına rağmen tüketimdeki yavaşlamayı sınırlayan temel faktörlerden biri olduğu vurgulandı. Düşük faizle geçmişte çekilen uzun vadeli konut kredilerinin, enflasyonla eriyen faiz yükü sayesinde hâlâ iç talebi desteklediği ortaya kondu.

  • ANALİZ: İmalat Sanayiinde Zayıflık Sürüyor: Ağustos Verileri KKO’da 5 Yılın Dip Seviyesini Gösterdi

    TCMB’nin Ağustos 2025 verileri, imalat sanayiindeki zayıflığın sürdüğünü ortaya koydu. Mevsimsellikten arındırılmış kapasite kullanım oranı (KKO) aylık 0,5 puan gerileyerek %73,6 seviyesine indi ve son 5 yılın en düşük seviyesine ulaştı. Ancak taşıt sektöründe planlı üretim duruşları dışlandığında, genel görünüm yatay kaldı. Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE) yeniden eşik değerin üzerine çıktı, fakat tarihsel ortalamanın altında kalması, üretimdeki toparlanmanın sınırlı olduğunu gösteriyor.

Benzer Haberler