Sosyal Medya

Ekonomi

Liradan vazgeçmeyelim kurumlarla savunalım

Ekonomistler izlenen politikaların enflasyon ve dolarizasyona etkisini ele aldılar. Türk lirasından vazgeçilmemesi gerektiğini kaydeden ekonomistler, güven, güçlü kurumlar, planlama ve…

Liradan vazgeçmeyelim kurumlarla savunalım

Ekonomistler izlenen politikaların enflasyon ve dolarizasyona etkisini ele aldılar. Türk lirasından vazgeçilmemesi gerektiğini kaydeden ekonomistler, güven, güçlü kurumlar, planlama ve fiyat istikrarını ilke edinen merkez bankası sayesinde sorunların aşılabileceğini ifade ettiler.

Liradan vazgeçmeyelim kurumlarla savunalım

 

TÜSİAD, Koç Üniversitesi ve Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) geleneksel yeni yıl ekonomistler toplantısında TL’deki hızlı değer kaybı, enflasyondaki sert yükseliş ve izlenen ekonomi politikaları ele alındı. Toplantının açılışında konuşan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, “Enflasyonla mücadelede doğru adımları mı atıyoruz? Doğru adımlar ise neden enflasyon yükseliyor? İhracat ve büyüme arttı ama bu yatırım ortamını ne kadar besliyor? Dolarizasyon artıyor. Faiz indirimi yapıldığı halde neden piyasa faizleri ve kredi faizleri yükseliyor? Yöntemler kısa vadeli çözümler sunuyor görünürken öngörülebilirliğe zarar vermekte.” ifadelerini kullandı.

 

ÇİFT KUR SİSTEMİ VAR

Ekonomi yazarı Ege Cansen, Türkiye ekonomisinin “dış borçkolik” olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye’de enflasyon ile faiz arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Devalüasyon veya TL’deki değer kaybı doğrudan etkiler. İnadına faiz indirdikçe inadı döviz patladı gitti. Bugünkü döviz talebi tasarrufçunun alımından kaynaklanıyor; ithalatçının ithalat yapacak kadar dövizi var. Çok zorlu bir sürece girdik. Türk lirasının artık Türk ekonomisini taşıyamayacak noktaya geldiği kanısındayım.

 

Herhalde Türk lirasından vazgeçeceğiz. Bu açık ekonomide Türk lirası ekonomiyi taşıyamıyor. Her konuda iki para kullanılınca bildiğimiz para teorileri çalışmıyor. Acaba biz TL ile bu sarmaldan çıkabilir miyiz? Sanki bana TL’nin ömrü doldu gibi geliyor.” görüşlerini savundu.

 

PERU BU İŞİ NASIL BAŞARDI?

Bunun üzerine eski merkez bankacı da olan ekonomi yazarı Uğur Gürses, “Türk lirasından kimse vazgeçmesin.” derken Merkez Bankası’nın eski baş ekonomisti Prof. Dr. Ali Hakan Kara da, “Liradan vazgeçme taraftarı değilim.” mesajı verdi. Kara, Peru örneğini vererek, şunları aktardı: “Katıldığım bir toplantıda Peru Merkez Bankası Başekonomisti bir sunum yaptı. Orada dolarizasyon yüzde 78’lere ulaşmıştı ve dolanımda dolarizasyon hakimdi. Peru Merkez Bankası’nı bağımsız yaptılar ve dünyanın en uzun süre kalan başkanını atadılar. Makul reel faiz ve öngörülebilir politika sundular. Kirli döviz kuru yönetimi de yaptılar ama küçük açıklı bir ekonomide yapılması gerekeni ortaya koydular. Dolarizasyonu yüzde 78’lerden 20’lere indirdiler. Enflasyonu yüzde 2-2.5’e çektiler. ”

 

OSMANLI’DAN GELEN BİR DURUM

Gürses de Türkiye’deki dolarizasyonunun temel sebebinin sıcak paraya bağımlı olmamızdan çok hep ötelediğimiz yapısal sorunlardan ileri geldiğini belirtti. Gürses, “Bu sorunların başında enflasyonu düşürmemek var. 90’larda da benzerdi. İkincisi güven ve hukukun üstünlüğü meselesi bunların hiçbir etkinliği yokmuş gibi davranmayalım. Osmanlı’dan gelen müsadere ve güvensizlik var. Son 5-6 yıldır sistemden çıkışın sebebi mülkiyet kaygısı. Sadece ekonomik şeylerle açıklamaya çalışıyoruz ama siyasi faktörler var” ifadelerini kullandı.

 

DPT YENİDEN OLUŞTURULMALI

Toplantıya katılan ekonomi yazarı ve ekonomistlerin hemen hepsi cari açığın bir sorun ve kırılganlık unsuru olduğu konusunda hemfikir olduklarını belirttiler. Bunun yanında izlenen faiz indirim politikası yüzünden fiyatlama mekanizmalarının bozulduğu, çıpa alınacak bir gösterge kalmadığı için enflasyonun yüzde 70’lere kadar gidebileceği bu noktada faiz artırmanın da çözüm olmayacağı belirtildi. Benzer ülkelerle ilgili yaptığı bir çalışmaya değinen Hakan Kara, enflasyonu çözmeden cari açığı çözmek, cari açığı çözmeden de enflasyonu çözmenin mümkün olmayabileceğine değindi. İşin kökenine inmek gerektiğini belirten Kara, “Siyasi döngülerin beş sene olduğu düzende 10-15 yıl sürecek reformları kim yapar? Bir Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) oluşturabilirseniz, Merkez Bankası bağımsız olup da fiyat istikrarına sahip çıkabilirse… Güçlü kurumlar oluşturduğunuz zaman sonuçları da oluşturabiliyorsunuz.” görüşünü dile getirdi.

 

TÜFE SEPETİNİN 7’DE BİRİ YÜZDE 50’DEN FAZLA ZAMLANDI

Uğur Gürses ayrıca Türkiye’de serbest bir kur rejimi uygulanmadığına işaret ederek, şu görüşleri öne sürdü: “Merkez Bankası faizi düşürsün bütün faizler düşer, bunun doğru olmadığını gördük. Fiyat mekanizmasının ne olduğunu bilmiyoruz. Kur şokunu herkes seyretti. Bunun teknik olarak tartışılması da anlamlı gelmiyor. Bu politik kriz. Türkiye hiç yaşamadığı bir enflasyon döngüsüne durmuş durumda. Geçen dönemlerde itfaiye gelir yangına müdahale ederdi. Bu sefer yangına eşlik ediyor, Merkez Bankası. Ankara’da hangi politikanın uygulandığını o politikaların uygulandığı kurumların içindeki olanlar bile bilmiyorlar. Kriz yönetimi krizi şiddetlendiren bir patikada ilerliyor.”

 

ÖNLEM ALINMAZSA KÖTÜ SENARYO

Hakan Kara’nın bazı tespitleri ise şöyle oldu: “TÜFE’deki toplam fiyatların yedide biri yüzde 50’nin üzerinde artış gösterdi. Döviz kurunun enflasyonu etkilemesi maliyetler üzerinden ziyade çıpa kalmadığından endeksleme üzerinden oluyor. Önlem alınmazsa nerelere gider? Yüzde 20-25 döviz kuru kaybı koydum. Yıl ortası 60’lara, yıl sonuna doğru da 70’lere gidebilir, tedbir alınmazsa… Altın hariç bakıldığında cari dengede on yıldır bir düzelme var. Biz zaten enflasyonu tek haneye çekerek cari dengede düzeltme sağlamıştık. Rekabetçi kura ne gerek vardı? Ülkelere baktım. 21 ülkede cari denge ile enflasyon arasında bir korelasyon yok. Enflasyonu raydan çıkararak rekabetçilik sağlayamazsınız….

Kamunun açık pozisyonu 180 milyar dolar civarında. Bunun üzerinde KÖİ, kur korumalı mevduat filan eklenince açık pozisyonu 300 milyar dolara ulaşmış durumda. Sistemin bütün riskini devlet almış durumda.”

 

ÜRETİMDE ARTIŞ YOKSA ENFLASYON GELİR

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, toplantıda paylaştığı sunumda politika faizi aşağı çekildikçe piyasa faizlerinin yukarı çıktığını göstererek, “Türkiye enflasyon pahasına büyümeyi tercih ediyor. Enflasyon düşükken bir iki faiz indirimi bir genişleme sağlıyor ve pek götürüsü olmuyor ama yüksekken indirimlerin getirisi de gidiyor.” dedi. Reel ekonomiyi etkileyen piyasa faizlerine işaret eden Demiralp, “Politika faizini düşürüp piyasa faizleri yukarı çıkarken bir yandan enflasyon da artınca daraltıcı değil genişletici oluyor. Ama biz bunun etkisinin de artık giderek azaldığını düşünüyoruz. Eğer potansiyel üretiminizdeki artış talep kadar olmazsa yine enflasyonu artırır. Enflasyon yaratmadan da cari açığı düşürmenin yolları var.” diyerek şunları sıraladı:

“Cari açığın makul seviyelere gelmesi kırılganlıklarımızın azalması elbette gerekli. Ancak cari açığı azaltmanın yolu para politikasından geçmez. Enflasyonu düşürmek için faizi artırmak cari açığı artırıyor. Bu durum para politikasının alanını daraltıyor. Bu kısır döngüden çıkmak için literatür ne diyor? Fiyat istikrarı sağlayarak dış finansman ihtiyacını azaltmak, bunu yaparken de makro ihtiyati önlemler dediğimiz; sermaye kontrolleri ile sermaye girişinin yavaşlatılması, zorunlu karşılıklarda döngü karşıtı düzenlemeler. Yapısal dönüşüm, yüksek katma değerli üretim ile cari dengenin düzeltilmesi. Faizi düşürün cari açığı kapatın demiyor literatür. Enflasyonu düşürün makro ihtiyati tedbirleri alın diyor.”

 

SABIRLI OLSAYDIK FAİZLER DÜŞECEKTİ

Ekonomi yönetiminin enflasyona dair hiçbir kaygı taşımadığını ve fiyat istikrarının da pek gözetilmediğini not eden ekonomist Cevdet Akçay, makro göstergelere yönelik bir dizi sunum gösterdikten sonra, “Ekim sonu Türkiye’si çok iyi giderken biz neden faiz indirerek kuru patlattık ve büyümeyi zora soktuk? ÜFE tehlikesi bu sefer çabuk geçmeyecek.” dedi. TÜSİAD Baş Ekonomisti Gizem Öztok Altınsaç da, kur korumalı mevduatın zaman kazandıracağını ama TL tarafındaki vatandaşı da dolarize edebileceğini, halbuki bütün yapılan işlerin dolarizasyondan kurtulmak için ortaya konduğunu belirtti. Enflasyonun talep yanlı olduğunu öne süren Altınsaç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye ekonomisi yeni bir faza geçti. Biz bunu 45’ten 50’den çevirebilecek miyiz? FED’in yaptığı ve başardığı, Rusya’nın yaptığı ve başardığı beklentileri çıpalama durumu olmadığı sürece faiz artırıp enflasyon indirilemez. Yüzde 35’e gitmesini engelleyebilirdik eylülde sabırlı olsaydık. Yatırım talebinde yavaşlama görüyoruz. Kredi arzında da azlık var. Faiz çok yüksek. Kur sakinledi ama bütün piyasa bozuldu. Dinamiklerde bozulma var ve biz bunu bozmaya devam ediyoruz. TL’deki sıkışıklık da devam ediyor. Kur, enflasyon, faiz sarmalından çıkamayan bir ekonomiyiz. İlerleyen dönemde çok fazla regülasyona tabi bir ekonomi beklerim. Eylülde biraz daha sabırlı olsa 2022’de faizler düşecekti.”

 

 

M Recep Erçin, yazarın izniyle Aydınlık’tan araklanmıştır

 

FÖŞ yazdı:  Paramparça

 

Doç. Dr. Evren Bolgün Yazdı: “Ekonomide Her Tercih Bir Vazgeçişi İçerir”

 

Cüneyt Akman:  HİPERENFLASYON tehlikesi

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler